28 Şubat 2010 Pazar
yine, yeni, yeniden pazartesi
*şive taklitleri yapabilmeli. cinsel hayatımıza bu şekilde renk katmalı
*ben evde hayko cepkin şarkılarını hayko taklidi yaparak söylerken bana sevgi dolu gözlerle bakabilmeli.
*offside nedir bilmeli, her beşiktaş maçında bana açıklamalı.
*gazetelere saçma sapan ilanlar verip işsizleri telefonda kandırmalı,umutları ile oynamalı.
*dizilerde figüran olarak çalışmalı. akşam eve geldiğinde bana "behlül yakından bakınca çok çirkin, senin sümüğün bile olamaz" demeli
bugünü ve pazarı saymayın 5 gününüz kaldı pazartesi sevdalıları.. hatta cumayı da saymayın 4.
27 Şubat 2010 Cumartesi
mizahi öykü denemesi girişi
Halka nasıl en etkili nasıl ulaşılabilir? Aradığı cevap medyaydı. Önceliğini bir gazetede köşe yazarı olmaya verdi. Kırmızı deri mini eteğini giyip gazetenin yolunu tuttu. Orta derecede kodaman olan medya patronuna Güzin Abla muadili bir köşe yazmak istediğini söyledi. Medya patronu kel, kodaman " Ben bu günlere prensiplerim sayesinde geldim hanımefendi ve hayatım boyunca deri kırmızı mini eteği olan kimseye hayır demedim" diyerek C' nin teklifini kabul etti.
C' şu ana kadar istediği her şeye kolaylıkla sahip olmanın verdiği alışılageldik mutlulukla evne döndü.
hırbo mu? ne demek ki hırbo?
HIRkalı BOran mı?
kaHIRsız BOdur mu?
HIRçın BOğazınadüşkün mü?
HIRt BOk mu?
HIRsız BOlulu mu?
HIRıltı Boşboğaz mı?
HIRpalanmış BOncuklu mu?
HIRpani BOnservisli mi?
HIRtapoz BOrazan mı?
acaba hangisinden türedi?
hırbo:1 . İri yarı (kimse).
2 . Sersem, salak ve kaba saba.
tek düze düşlerim vardı benim
Param olsun, kendi işim.
Sarışın karım, kızıl metresim.
Bir de simsiyah fiyakalı bir mersedesim.
Ölüm uykumda gelsin isterdim,
Kalabalık olsun cenazem
Karım daha çok ağlasın metresimden.
İkiside evlenmesin.
Torunuma adımı versinler.
Mevlütler okutup,
Bayramlarda mezarıma gelip dua etsinler.
Tekdüze düşlerim vardı benim...
26 Şubat 2010 Cuma
Değişim üzerine
Düzenli görüşmüyoruz seninle, bazen araya mevsimler giriyor. Seni her gördüğümde ise bana farklı hikayeler anlatıyorsun. İşinden bahsediyorsun bazen; hemde nefes almaksızın, büyük bir iştahla. Sonra araya biraz zaman giriyor ve dine döndüğünü behsediyorsun "Değiştim artık, beş vekit namaz kılıyorum" diyorsun. Sonra aradan aylar geçiyor "Gözlerime böyle bakma, sana hesap vermek zorunda değilim" diyorsun, beni yok sayarcasına. Sonraki görüşmemizde sen yine değişmiş olarak karşıma çıkıyorsun. Son bir yılda kaç kez bana "elveda" dedin anımsıyor musun?
Bu böyle devam ediyor. Her değişim zorlu bir viraj bence. Kontrol edemezsen yoldan çıkıyorsun. Senin yoldan çıktığını görüyorum bazen. Hayata tutunamayan halinde ise kendimi buluyorum. Her seferinde yeniden başlayacak gücün var ama. Ben senin kadar hızlı ayağa kalkamıyorum.
Yine, yeni biri var sanırım hayatında. Sana sevdalı birilerinin olmadığı bir rastlaşmamız olmadıki hiç. Bu sefer acımasız olacağımdan ne kastettiğini bilemiyorum. Acımasızlığı ne sana, ne de başkasına yakıştıramam. Neye ya da kime karşı acımasız olmayı düşünüyorsun bilemiyorum. Umarım sonunda vicdan azabı çeken taraf sen olmazsın.
Bakalım seni bu sefer seni hangi maceralar bekliyor? Kafanda kurguladığın planın ne kadarını uygulayabileceksin? Nasılsa gelişmelerden haberdar olurum ben. Aklına mukayyet olman dileğimle...
25 Şubat 2010 Perşembe
tanışma hikayesi
"Yavrum, bacaklarını yerim, msn versene, gece cam açar dans edersin.". Ceyda arkasını döndüğünde kısa boylu, şişko, uzun saçlı, güzel bacaklarını segileyen bir şort giymiş bir adam gördü. Adam, "Facebookuna ekle beni, resimlerini yorumlayım bebekk." diyerek sözlü tacizlerine devam ediyordu. Ceyda sinirlenmişti, beline kadar gelen bu adamı bir tekme ile etkisiz hale getireceği kanısındaydı. 300 dolara almış olduğu ayakkabılarını çıkartıp uçan tekmeyi patlatacaktı. Tüm zarafeti ile eğildi ve ayakkabılarını çıkartmaya başladı. Sağ ayakkabısını çıkarttıp tam sol ayağına geçecekken bir ses duydu.
"Siz zahmet etmeyin güzel bayan, ben sizin yerinize tekme atarım". Ses tanıdıktı. Eski günleri anımsayan ılık bir rüzgar esmişti Ceyda'nın ruhunda. Tam arkasını dönüp sesin sahibine bakacakken yanından geçen bir uçan tekme gördü. Tekmenin sahibi o yardımsever adamdı ve o tekme tacizcinin kafasının üzerinden geçmişti. Tacizci önde iyi niyetli adam arkada koşmaya başladılar. Kısa boylu tacizci göbeğinden beklenmeyecek kadar hızlı koşuyordu. Birkaç dakika sonra ikiside ufukta kayboldular.
Ceyda şaşkınlıkla etrafına baktıktan sonra otobüse bindi. Kimdi bu gizemli uçan tekmenin sahibi?
Ceyda kafakarışıklığı içerisinde önce mek danıldstan bir big mek yedi sonra da starbaksa oturup bir kahve içti. Kahvesini yudumlarken "Bugün tanımadığım biri bana yardım etti, bende tanımadığım insanlara yardım edeyim bari, hem sıkıldım da buradan" diye düşündü. Bu müjdeli haberi tüm arkadaşlarına verdikten sonra taksiye bindi ve "En yakın aşevine çek dostum." dedi.
Yaşadığı şehrin hiç bilmediği bir yerine gelen Ceyda taksiden inip o izbe binaya yaklaştı. Evsiz ve aç kalabalık sıra beklemekteydi. Sıraya sorgulayıcı gözlerle bakan Ceyda, sevecen bir ses tonuyla "Merhaba açlar, nasılsınız?" dedi. Sonra da kabalığı tüm nezaketi ile yararak içeri girdi. "Buranın müdürü kim?" diye bağırarak müdürü buldu.
Müdürden kaç aç olduğunu öğrendikten sonra tüm zarafeti ile telefonunu çıkarttı ve alo mek donalds'ı aradı. "Aşevine 242 tane big mek menü alabilir miyim?" diyerek iyilik yapmanın verdiği huşu ile siparişlerin gelmesi bekledi.
Siparişler geldiğinde menüleri kendi elleri ile dağıtmaya başladı Ceyda. Birkaç dakika sonra sabah kendisine laf atan adamı gördü. Adam Ceyda'nın gözlerine bakarak " Sabahları biraz testesteronum yükseliyor, kendimi kaybediyor olabilirim; ama ben asla kapitalizmin bayrağı olan bu hamburgeri yemem." diyerek menüyü aldı ve gitti. Ceyda arkasından " Yemeyeceksen neden götürüyorsun?" diye seslendi. Uzun saçlı kısa boylu adam ise kendinden emin bir ses tonu ile " Yemek bulunca ye, dayak bulunca kaç. İşte bu benim felsefem" dedi ve uzaklaştı.
Diğer sabah Ceyda yine otobüs durağına giderken arkasından aynı sesi duydu. "Dün hamburger verdiğin bir genç vardı anımsadın mı? O benim. Senin msn adresin ne?" Ceyda arkasını döndü ve " Anımsadım, naber?", dedi. Tacizci adam şaşkındı, böylesine bir cevap beklemiyordu. Donakalmış, durumu çözmeye çalışırken; Ceyda dün duyduğu sesi yine duydu, "Siz zahmet etmeyim güzel bayan, ben sizin yerinize tekme atarım". Üzerinde galatasaray forması ve elinde ise Ümit Yaşar'ın Acılar Denizi isimli kitabı olan o adam dün ıskaladığı tavizciyi bu sefer ıskalamamıştı. "Demek hatalarından ders alıyor, çok önemli bir erdem bu." diye düşündü Ceyda.
Sesin sahibi, tacizciyi seri bir şekilde dövüyordu. Tacizci ise şaşkın bir şekilde hareketsiz duruyordu. Üç ya da dört dakika sonra Ceyda onun yanına gitti ve "Lütfen durunuz." dedi.
O an Ceyda, adam ile gözgöze gelmişti. O Fathciğimdi. Lisenin isyankar genci Fatihciğim. "Fatih yeter, öldürmene gerek yok. Hem o kadarda kötü birisi değil, sadece sabahları testeronu çok yükseliyor. Gel sana starbakstan bir kahve ısmarlayım eski günleri yad ederiz".
Fatih ile Ceyda olay yerinden uzaklaştılar. Tacizci ise uyandığınde elinde bir kağıt vardı. ceyda06@hotmail.com.
23 Şubat 2010 Salı
kızlar üzerine manasız sınıflandırma.
geri kalan kızlar ise umutsuz vakkadır.
22 Şubat 2010 Pazartesi
keşke temalı şiir denemesi
Keşke bu güzel gözler benim aklımı almasaydı,
Keşke her gözlerimi kapattığımda senin gözlerini görmeseydim,
Ve keşke sen onu sevmeseydin.
Keşke seni ilk gördüğümde başkasına deli gibi aşık olsaydım.
Keşke sen beni ilk gördüğünde yeni aldatılmış,
Erkeklerden nefret eder bir durumda olsaydın.
Keşke sen Macar,
Ben ise Zapatista olsaydım.
Keşke babana benzeseydim;
Odipuscasına sevebilseydin beni.
Keşke bu kadar anneme benzemeseydin.
Keşke çok param olsaydı,
Sen de paraya tamah edenlerden olsaydın.
Hediyelere boğsaydım seni,
Ve sonunda senden sıkılsaydım.
Keşke anlamasızlaşsan sende.
Hayatıma giren herkes ve her şey gibi.
Kaybolup gitsen zihnimden,
Sanki hiç uğramamış gibi.
Keşke sen, sen olmasaydın.
Ben de ben.
iyileşmeyen yaralar şiir
Ben beklerim...
Mazoşistçe severim beklemeyi
Ve de gelmeme ihtimalini.
Bazen keşke gelmesen derim.
Gelme ki daha çok acı çekeyim
İyileşmeyen yaralarım vardır benim.
İyileşmesini istemediğim.
21 Şubat 2010 Pazar
artık yıl şiiri
29 şubatta doğan kız.
Ben düz adamım, sen istisna.
Benim bir yılım üç yüz altmış beş gün,
Senin bir yılın 365 gün 6 saat.
Artık, yılları hesaplayasım yok
29 şubatta doğan kız.
Ben çisentiyim, sen fırtına.
Ben gece onda uyurum,
Sen ise sabah karşı 3 buçukta.
hayat aritmatiği, duygu devinimi
Ortalama insan ömrü ne kadardır? 50 mi desem 60 mı? Liberal bir tavırla 55 diyeyim. Sıkışırsam 60'a yuvarlarım.
Ortalama insan ömrü kaç gündür? 365 çarpı 55. Artık yılları hesaplayasım yok. Hesaplayasım olsa bulduğuma sayıya 13 ya da 12 eklerdim.
365 çarpı 55 kaçtır? 20.075. Kabaca 20.075. Bu kadar büyük bir sayıya zarafet katmak zor olur zaten.
İnsanın yaşayabileceği kaç duygu var? Tam 76 tane. Temel piskoloji bilgisi. 76 insani duygu.
Bir insan günde kaç kez duygusal değişim yaşar? Ortalama insan ömrü ne kadardır gibi öngörülmesi zor bir soru. Kimi gün yataktan çıkmaz insan ya da hep aynı şeyi, aynı duygu ile düşünür. Bir başka gün ise fırtınalar kopar yüreğinde ve beyninde. Duyguları o kadar çok değişir ki gününün kontrolü elinden kaçar. Alışkın değildir ki bu yoğunluğa. 27 kez duygu değişimi yaşar insan demek istedi bir an da canım. 27 ayrı duygu demiyorum, 27 duygu değişimi. Gayet makul bir sayı oldu bence 27.
Bir insan ömrü boyunca kaç kez duygu değişimi yaşar? Kafamdan uydurduğum ortalama insan ömrünü yine kafamdan uydurduğum insanın günde yaşayacağı ortalama duygu değişimi ile çarparak bir sonuç bulabilirim.
20.075 çarpı 27 kaçtır? Buldum. 542.025.
Giriştim, geliştirdim, şimdi de sonuç. Hiçbir insan mevcut 76 duygudan daha farklı bir duygu yaşayamaz. Çünkü yok. Hayat bu 76 duygunun dönüşümünden ibaret. Ortalama 542.025 devinim. Beni sizden, sizi bir başkasından, bir başkasının bir diğer başkasından ayıran bu. Devinim.
Hamiş: İnsanın 542.025 seferden oluşan devinimi genel olarak korkuyla başlıyor bence; yine korkuyla bitiyor.
duygu listesi
2· Aldırmazlık
3· Anksiyete
4· Arzu
5· Aşağılama
6· Aşk
7· Başkasının zararına sevinme
8· Beklenti
9· Bıkkınlık
10· Boşluk
11· Böbürlenme
12· Coşkunluk
13· Dehşet
14· Depresyon
15· Dikkat
16· Duyarsızlık
17· Düşmanlık
18· Empati
19· Endişe
20· Fanatiklik
21· Gıpta
22· Gurur
23· Gücenme
24.Halinden memnunluk
25· Hayal kırıklığı
26· Hayret
27· Heves
28· Hışım
29· Histeri
30· Hoşnutluk
31· Istırap
32 İçine doğma
33· İğrenme
34· İlgi duyma
35· İlham
36· Kabullenme
37· Kafa karışıklığı
38· Kafaya takma
39· Kaygı
40· Kendine acıma
41· Kınama
42·Kıskançlık
43· Kızgınlık
44· Korku
45· Küçümseme
46· Mahcubiyet
47· Melankoli
48· Merak
49·Merhamet
50· Minnet
51· Mutluluk
52· Nezaket
53· Nefret
54· Özlem
55· Panik
56·Pişmanlık
57· Rahatsızlık
58· Sabır
59· Sempati
60·Sevinç
61· Sıkıntı
62· Suçluluk
63· Sükûnet
64· Sürpriz
65· Şaşkınlık
66· Şehvet
67· Şefkat
68· Şüphe
69· Tövbe
70· Umut
71· Umutsuzluk
72· Utanç
73· Utangaçlık
74· Üzüntü
75· Vicdan azabı
76· Yalnızlık
1/7 mutluluk. yüksek oran -pazartesi-
*Yarışma programlarına katılan insanlardan olmalı. Gerekirse "mehmet ali bey lütfen yardım edin" demeli; gerekirse Arjantin'de börtü böcekle yüzmeli.
*Arkadaşlarımızla toplandığımızda saatine bakıp "Şimdi Californiya'da saat sabah 6'dır. Biliyor musunuz güneş en güzel Californiya'ya doğar" diyerek hava basmalı. Ailemizin forsunu yükseltmeli. -daha önce hiç Californiya'ya gitmediğini söylememe gerek yok sanırım-
*Pembe kafa kağıdı olmalı.
*Hiçbir şeyi beğenmemeli, ben hariç.
*Dul arkadaşlarını bize sık sık davet etmemeli
Umutlarınızı tüketmeyin. Unutmayın ki; pazartesiler bitmez.
16 Şubat 2010 Salı
küçük avrupa kupası.
bu kupada katılımcılar ülkelerinin en üst liglerinde iyi derece yapamamış, avrupa kupalarına gidememiş takımlar ve ülkelerin bir alt liglerinde mücadele edecek tüm takımlar olacaktır. her takıma davetiye gönderilir katılım mecburi değildir. ilk turda bazı takımlar kura ile bay çeker.
50 avrupa ülkesinden 1024 takım bu kupada mücadele edecektir. tek maçlı eleminasyon sistemine göre oynanacak maçlar 10 tur sürecektir. kupa için düşündüğüm süre ise 2 yıldır.
1.tur: 1024 takım 512 takıma inecek
2.tur: 512 takım 256 takıma inecek.
3.tur: 256 takım 128 takıma inecek.
4.tur: 128 takım 64 takıma inecek.
5.tur:64 takım 32 takıam inecek.
6.tur:32 takım 16 takıma inecek.
7.tur:16 takım 8 takıma inecek.
8.tur:8 takım 4 takıma inecek. çeyrek final
9.tur:4 takım 2 taıma inecek. yarı final
10.tur: 2 takım 1 takıma inecek. final
artıları:
*bu şampiyon sayesinde alt liglerde mücadele eden takımlar kendileri gibi alt liglerde mücade eden takımlar arasındaki yerlerini görebileceklerdir.
*oyuncular uluslararası pazara çıkıp kendilerini gösterebilecekler ve kendi futbollarını geliştireceklerdir.
*şehir takımı bilinci artacaktır ve kazanan takımlarda bu şekilde büyüyebileceklerdir.
*deplasamana maç izlemeye gelecek olan seyircileri evsahibi şehrin ya da kasabaya ekonomik olarak hareket katacaktır. hatta bu sayede aralarında binlerce kilometre olmasına rağmen dost kasabalar olacaktır.
*başarı kazanan takım gerek sponsor, canlı maç yayını gibi artıları maddi başarıya dönüştürebilirler.
eksileri
*maddi yönden takımları zorlayabilir. havayolları ile sponsorluk anlaşmaları yapılarak ve daha düşük kalitede otellerde konaklanarak bu sorun çözülebilir.
*aralarında husumet olan ülkelerin takımları birbirleri ile eşleştikleri zaman güvenlik problemi yaşanabilir ama bu sorunda kuralar öncesi torba ayarlamaları yapılarak çözülebilir. buna önlem olarak deplasman seyircisi sorunlu bölgelere gönderilmez.
vatana millete hayırlı olması dileğiyle.
15 Şubat 2010 Pazartesi
havas üzerine
örneklendireyim.
sen havassın. ben avam.
cümle içinde kullanayım.
bugün sizi çok havas gördüm nigar hanım.
şiirlendireyim.
havan topları uçarken tepemizden
sen havaslığından taviz vermezdin.
beni bir havan topu öldüremez.
ben atom bombalarına layığım; derdin.
pazartesi küheylanı
alkışları çığlıkları duyar gibiyim. cengaverim ve pahlivanımdan sonra üçüncü bombayıda patlattım "küheylanım".
heyecanı hiç düşürmeden listemize geçiyorum.
*evde "saklambaç oynayalım!" dediğimde iyi saklanmalı ve ben onu bulana kadar da saklandığı yerden çıkmamalı.
*saçma sapan şeyler bilmeli.örneğin macar krallarının ölüm sebepleri ya da krater göllerinin yüzölçümleri. ben çok bunalırken bunları bana anlatmalı.
*konu komşuyu acımasızca eleştirmeli. "dedikodu yapmayınız" dediğimde; " ben dedikodu yapmıyorum, eleştiriyorum" demeli.
*her gün fotoğrafımı çekmeli ve o fotoğrafın arkasına beni o gün ne kadar çok sevdiğini yazmalı.
küheylan kapağı ile bir pazartesiyi bitiriyoruz pazartesi müptelaları.
13 Şubat 2010 Cumartesi
dini bir temenni
12 Şubat 2010 Cuma
göz bebekleri
kişini heyecanlandığı, korktuğu, yalan söylediği ve belki başka değişik ruh hallerine girip girmediği göz bebeklerinin büyümesinden anlaşılabilir. dedektifler, medyumlar, mentalistler ya da NLP ciler buna genelde dikkat eder.
ama benim ülkemde herkes koyu kahve rengi gözlü. koyu kahve renginini içindeki siyah ne yazıkki çok belli olmuyor. ondandır ki bu göz bebeği tespitini yapmak zorlaşıyor.
simsiyah gözlü insan var mıdır? ben görmedim. eğer böyle bir kişiler varsa bu kişiler tamamen dokunulmaz, ulaşılamaz olurlar bu konuda.
9 Şubat 2010 Salı
pespaye, pespembe... şiir denemesi...
Pespaye perdeler inmişken gözlerime,
Pespembe dünyanı fark edemedim.
Perişanlığıma aldırış etmedin,
yazık.
Pespembe dünyalı pespaye;
Perdeleri çeken senmişsin...
bilemedim.
arkadaşlık sınıflandırmaları
Eğer arkadaşlık konusunu ele alacaksak ilk olarak cinsiyetlere göre sınıflandırmamız gerektiği kanısındayım.
1-)İki erkek arasındaki arkadaşlık
2-)İki kız arasındaki arkadaşlık
3-)Bir kız ve bir erkek arasındaki arkadaşlık
1-)İki erkeği arkadaş yapan önemli kriter konuşacak ortak noktaların olması; aynı kızdan daha önce ve daha sonra hoşlanmamalarıdır. Benzer ailelerden gelen erkekler aralarında büyük farklılıklar olmadıktan sonra bir arkadaşlığı paylaşabilirler. Samimiyetleri seviyeleri ve arkadaşlıkların süresi, dış etkenlere göre değişir. Erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkileri kızların arkadaşlıklarına göre daha uzun ömürlüdür.
2-)İki kız arasındaki arkadaşlığın temelinde ise iki kriter vardır. Güzellik ve zeka. Kızlardan biri daha güzel, diğeri ise daha zekidir. Böyle bir rol paylaşımı yapılır ilişkide. Güzel olan diğerinden daha güzel olduğu için; zeki olanda diğerinden daha güzel olduğu için bu ilişkiye katlanır. Kızlar arasındaki arkadaşık erkekler arasındaki arkadaşlığa göre daha kısa sürelidir. Bunun temel sebebi ise kızların daha kıskanç olmaları, birbirlerine daha az güvenmeleri ve yeni bir arkadaşlığa başlamak konusunda erkeklerden daha cesur olabilmeleridir.
3-)Bir kız ile bir erkek arasındaki arkadaşlık. Bu tip arkadaşlığın temelinde ise erkeğin kıza olan cinsel isteğini bastırması yatar. Kızda erkekten hoşlanmaktadır ama onu “B” plan olarak görmekterdir. Erkek özgüven eksikliği nedeniyle kıza açılmamaktan acı duysa da, hoşlandığı kızın yanında olmakla ve onunla konuşmakla teselli bulmaktadır. Bu tip ilişkide erkek kıza göre daha vericidir.
Bir kız ve bir erkek arasındaki arkadaşlık kızın “A” planın başarılı olması ile beraber nihayete erer.
8 Şubat 2010 Pazartesi
hayırlı pazartesiler
*dinlerin kardeşliği safsatasına inanıp ben kafamı bozmamalı. cihad bilinci ile haraket etmeli.
*yaşar nuri öztürk ve yaşar nuri güntekin'in tüm kitaplarını okumuş, hazmetmiş olmalı.
*çıkaramayacağı leke olmamalı.
*perşembe akşamları beni yıkamalı ve "yarın cuma pehlivanım" demeli -geçen haftaki şaka reaksiyon alınca benzerini yapayım dedim:D-
*böceklerden korkmamalı. ama öldürmekten zevk de almamalı.
pazartesiler bitmez değerli pazartesi severler. hepinize sabır dolu bir hafta diliyorum.
6 Şubat 2010 Cumartesi
iyi bir bulmaca nasıl olmalıdır?
3 Şubat 2010 Çarşamba
Bir gece aç yatalım projesi
Fakirlik görecelidir bence. İyi yaşam koşullarında yaşamaya alışmış biri için fakirlik, eski standarlarını kaybetmek olabilir. 20 sene arabası olan biri için dolmuşa binmek, her sene tatile giden biri için tatile gidememek, yıllarca merkezi sistem evlerde yaşamış birisi için sobalı bir evde yaşamak zorunda kalmak gibi.
Bence asıl fakirlik temel gereksinimlerini yerine getiremeyecek duruma düşmektir. Barınacak bir yer bulamamak; banklarda, tren garlarında, hastane acil servislerinde yaşamak. En korkuncu aç kalmak ve aç uyumaktır.
ne güzel bir duadır “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin”
Bir akşam yemeğinin maileti ne kadardır? Bir paket makarna ve salça ile rakam 2 tl de olabilir ya da beş yumurta kırarak ve ekmek ile yine 2 tl.
pahalı bir akşam yemeğinin masrafı ne kadar olabilir? karışık ızgara 20 tl. bir de çorba içsen 28 tl. salata, meze... 35 tl.
İşin aslı rakam şu an 2 tlden aşağı inmesi zor olmakla beraber, üst sınırı belirlemek ise imkansız.
Naçizane benim fikrim ise şu: bir gece aç yatalım.
Hem fakirliğin en üst noktası olan aç insanların durumunu anlamış oluruz, hemde yemediğimiz, aç yattığımız akşamın yemeğinini parasını ile bir fakiri doyururuz.
el sıkmadan karakter tahlili denemesi
*karşısıdakinin elini yavaşça sıkıp, karşısındakinin yüzüne bakmıyorsa: korkan ve çekingen.
*Karşısındakinin elini sertçe sıkıp, karşısındakini gözlerinin içine içine bakıyorsa korkak ama korkusunu gizlemek için kendini güçlü göstermeya çalışıyor.
*Karşısındakinin elini güçlüce kavrıyor ama sıkmıyorsa, kendine güvenli ve şefkatli
*Karşısındakinin elini yavaşça sıkıp gözlerine bakıyorsa, kendine güvenli ve kibirli
*Karşısındakini elini yavaşça sıkıp biraz eğiliyorsa, saygısını gösterme kaygılı.
*karşısındakini elini normal sıkıyor ve biraz sallıyorsa ve yüzünde samimi olmayan bie gülüş varsa, içten değil ama samimiymiş gibi davranmaya çalışıyor.
*Karşısındakini elini sertçe sıkıp yüzüne bakmıyorsa,??
2 Şubat 2010 Salı
pazartesi bilmem kaç
pazartesine en yakın günler olmalarına rağmen aynı zamanda en uzak günlerdir pazar ve salıları. bizler içinde öyle değil midir? bazen en yakınlarımız aynı zamanda bize en uzaklardır.
herkese salıları ve pazarları az haftalar dileyerek listeme geçiyorum...
*demokrasi bilinci olmalı. bana oy vereceğim partiyi söylemeli.
*yırtılan çoraplarıma yama yapmalı, boş zamanlarında bana kaftan örmeli.
*bir noktaya bakıp dalıp gimeli. " hopp!! hacı daldın yine, ne düşünüyon lan?" dediğimde "seni cengaverim" demeli.
*santranç bilmeli, ben bilmediğim halde benle oynarken bana yenilebilmeli.
*yanında sözlükle gezmeli. ben bir kelimeyi sorduğumda hemen bulup bana söylemeli.