31 Aralık 2011 Cumartesi

Nil

-Merhaba

-Merhaba?

-Ben Nil hatırlayamadın mı?

-Şey çıkartamadım.

-Bir düşün bakalım.

-Olur. İlkokulda bir kız vardı, yuvarlak gözlükleri, uzun sarı saçları ile Zerrin Özer'in çocukluğu gibiydi; hatta garip de bir annesi vardı, beyaz kürkle gezerdi hep. Onun da saçları sarıydı. İlk tanıdığım Nil o ama sanırım sen o değilsin.

Sonra komşu kızımız Rümeysa'nın bir kuzeni vardı, başka bir şehirde yaşar, yaz tatillerinde birkaç hafta kuzeninin yanına gelirdi. Yabani bir kızdı; pek gülmez, pek konuşmazdı. Küçük ve içine göçük gözleri vardı. Kaşları da kalın kalın ve simsiyahtı. Rümeysa da sevmezdi pek sevmezdi Nil'i. Zaten onda Nil'den ziyade Hatice bir hava vardı.

Ortaokulda müdürün kızının adı Nil'di. Genelde müdür çocukları babalarının okullarında okur ama o Nil başka bir okula gidiyordu. Ve kermes zamanı okula geldiği zaman anlamıştık aslında neden başka okula gittiğini. Kız bildiğin afetti. O kadar güzeldi ki, okulda geçirdiği o yarım saatte tüm okulun erkeklerinin kalbini çalmış, tüm kızların nefretini kazanmıştı. O güne kadar okulun en güzel kızı olan Meryem bir daha o havayı yakalayamadı. Umarım sen o Nil'sindir diyeceğim ama o Nil'in beni hatırlamasına imkan yok.

Ben bir yaz basketbol kursuna yazılmıştım nafile bir uzama çabasıyla. O günlerden hatırladıklarım; kesik bir ter kokusu, kulağımın ırzına geçen düdük ve lastik ayakkabıların parkeden çıkarttıkları sesler ve bir de kız takımındaki Nil'in bacak tüyleri oldu. Annesini de babasını da görmüştüm aslında, güzel bir arabaları da vardı. Neden Nil'in tüy problemini çözmemişlerdi hep düşündüm. Sonra o dosyayı 'Asla cevabını bilemeyeceklerim' rafına kaldırdım.

Ergenken ailem bana o kadar dayanamazdı ki her türlü kursa gönderip başlarından savmaya çalıştılar. Üç ay da org kursuna gittim. O kadar yeteneksizdim ki; öğretmen anneme telefon edip, " Olmuyor, başka bir aktiviteye yönlendirelim evladımızı" demişti. İşte o kursta gitar çalan bir kız vardı; hatta o kursta bir şey çalabilen tek öğrenciydi. Bize bokmuşuz gibi bakardı, işte o kızın adı da Nil'di.

Dersane zamanlarında da bir Nil vardı. Çok hırslı kızdı; derste konuşanları öğretmenmiş gibi azarlardı falan, tenefüste test çözerdi, erken gelir ders çalışırdı,dersane çıkışı öğretmenleri sıkıştırır soru sorardı. Aslında güzel de sayılırdı, sarı kıvırcık saçlarını kalemle topladığı zaman bildiğin kalp atışlarım hızlanırdı. Zaten bir iki denemeden sonra sınıf atladı gitti. Tenefüse falan çıkmadığı için bir daha da görmedim elbette.

Dersanede bir Nil daha tanıdım sonra ergenliğin verdiği tarifsiz enerji ile kantinde salak salak hareketler yaparken kızcağıza çarpmış ve çayını üzerine dökmüştüm. Tam göğüslerine doğru gelmişti, can havliyle " Ne yapıyorsun be gerizekalı!" demiş ve kız arkadaşları ile lavaboya koşmuşlardı. Sonra özür diledim ama sallamadı, o sallamayınce iyice yerin dibine girdim. Onu gördükçe utanır, oraya bakmaz olmuştum. Ama sen o Nil değilsin. Yıllar sonra haberi geldi, depremde ölmüş.

Olma ihtimalinin sıfır olduğu bir Nil daha var aslında. Nil Karaibrahimgil.

Başka... Başka... Başka... Ha bir de Hala oğlumun düğününde dansa kaldırmaya kalktığım bir Nil vardı. Mavi elbiseli güzel bir kızdı. "Dans edebilir miyiz?" demiştim, "Sevgilim burada" demişti, çıkıp bir sigara içmiştim, sonra bir sigara daha içmiştim, biraz halay çekmiştim, bir sigara daha içmiştim. Düğünün hemen tamamını kapının önünde geçirmiştim.

Sonra bir ay çalıştığım cam fabrikasında bir Nil vardı, muhasebede, kahverengi saçlı, afgan tenli, ürkek bakışlı. Hep halka küpeler takardı, hiç konuşmamıştık ama adını bilirdim.

Annemin gün arkadaşı var ama o da olamazsın, askerlik arkadaşım Cuma'nın sevgilisi Nil de değilsindir, halısahadan İlhan'ın oyun durduğu anlarda anlattığı fuckbody'si olma igyimalinde çok düşük...

Facebook da bir Nil var yoksa o musun, tanıyor olabileceğim insanlar diye gösterip duruyor ama tanımıyorum.

-Değilim... Şey, ben sizi başkası ile karıştırdım sanırım.

29 Aralık 2011 Perşembe

kaybettim

"Eğer birkaç gün hastanede kalır ve sonra ölürsem ardımdan ' Yaşam mücadelesini kaybetti', diyecekler. Ben aslında o mücadeleyi seni kaybettiğim gün kaybettim."

Bana süper bir fikir gibi geldi

Namaz saatlerinde sms göndermek, ezan duyulmazsa diye. Hatta belki sela. Bana süper bir fikir gibi geldi

28 Aralık 2011 Çarşamba

Takip

"Karşımızda usta bir ajan var. Peşine takip edecek bir kişi takarsak kesin anlayacaktır. Ondan dolayı önerilerinizi bekliyorum"

"Peşine yirmi adam takalım, bir o kadar da araba. Dikkat çeken, göz teması kuran olursa hemen çıkar ve yerine bir diğer arkadaşımız geçer. Yaban ördekleri gibi. Bir yaban ördeği sürüye bir süre önderlik eder, yorulunca arkaya geçer ve başka bir ördek devam eder.

Hem zaten takip edileceğini biliyordur. Hep gözü bir kişinini üzerinde olacak ama bilmediği bulunduğu ortamdaki hemen herkesin bizim adamımız olacağıdır. Trafikte sadece arkasındaki arabalardan şüphelenecektir ama önündeki, sağındaki, solundaki hemen herkes biz olursak anlayamayacaktır, nasıl buldunuz fikrimi?"

"Maliyetli"

27 Aralık 2011 Salı

Alternatif cinayet aletleri




Merhaba sevgili cinayet severler;

Bugün sizlere yeni bir cinayet silahı olan, alternatif limon sıkacağını tanıtmak istiyorum. Malumunuz herkes bir şeyler yapar ama işi sanat eseri haline getiren kattığımız yaratıcı ruh ve duygularımızdır. Geçenlerde siz genç katiller için yeni ürünler ararken bu alternatif limon sıkacağını buldum ve kendi kendime " İşte bu! Bunu denemem lazım.", dedim. Çok eminim ki elinize geçtiğin de sizde kendinizi tutamayacak ve hemen denemek isteyeceksiniz.

İsterseniz size aletimizi tanıtayım. Tek parçadan oluşan bu şaheserin en önemli yanı sert plastikten ve tek dökümde yapılmış olması. Bu da demek ki; herhangi bir birleşim noktası olmadığı için o aralara kan zerreleri ve başka DNA kalıntıları giremez ve elinizde cinayet aleti ile yakalansanız bile inkar ettiğiniz sürece birinci derece delil olarak değerlendirilemez. Yine bu tatlı şeyin tam üç sivri ve sert noktası olması cinayetinizi işlerken büyük kolaylık sağlayacaktır. Size tavsiyem sarı limon sıkılacak yerini, çevire çevire kullanmanız; fakat tecrübe ile sabittir ki, tutacak kısmı da sizlere son derece keyifli anlar yaşatacaktır.

Biliyorum ki sabırsızlanıyor ve bu muhteşem ürüne nasıl ulaşabilirim diye düşünüyorsunuz. Çok basit. BİM de satılıyor ve sadece 5tl.

Hepinize duygu dolu cinayetler dilerim.

Not: Lütfen evde denemeyeniz. Zaten ancak bir gerizekalı evinde cinayet işler.

yok

"yok"
"hiç mi yok?"
"hiç yok"

26 Aralık 2011 Pazartesi

pazartesi - göç yolları

Geçenlerde öğlen erkenden kalktım, bir baktım her yer kapkaranlık çaresiz pazartesi ateşiyle yananlar. Camı açtım, yukarı baktım bir garip siyah hareketlilik; yere baktım, her yer kuş boku. Başımı içeri soktum tetriste 623. kez puan sınırını aştım, tekrar camı açıp etrafı kolaçan ettim, durum aynı. Bari internete gireyim dedim, ister istemez biraz dikkatim dağıldı ama sonra durumla ilgili bir haber yakaladım.

*Hayatının hiçbir döneminde bir kız arkadaşı ile el ele yürümemiş olmalı.
*Şahit yazılmaktan korkmamalı.
*Seksi mutfak önlükleri olmalı.
*Uykusuzken uyuz olmamalı.
*Dirseklerini birbirine yaklaştırdığında aklımı almalı

Göçmen kuşlar göç yollarını değiştirmişler ve artık nereye giderler gitsinler üzerimden geçeceklermiş. Sebebi aşikar. Gerçi güneşimi kesmeseler ve sıçmasalar sorun yok ama bu iş canımı sıktı. Çok saçma sapan bir durum. Sapan yok mu sapan?

23 Aralık 2011 Cuma

benim korkum daha derin

Eskiden ölümden çok korkardım; ta ki ilk cinayetimi işleyene kadar. Elimde tabanca namlunun ucuna dakikalarca bakakalmıştım. Zavallı kadın ise gözlerimin içine bakmaya çalışıyor ben ise gözlerimi kaçırıyordum. Ruhunun bedenini terk etmesi biraz vakit almıştı.

Sonra daha çok kişiyi öldürdüm ve her seferinde daha çok alıştım. Hastalık değildi benimkisi, genelde gereksinimdi. Öldürdükçe ölümden korkmamaya başladım. Diyeceksin ki madem ölümden korkmuyorsun neden yakalanmak üzereyken bir kurşun da kendi beynine sıkmadın. Sıkabilirdim, ölümden korkmadım ama senden ve yapacaklarından da korkmuyorum. Hatta hayatta hiçbir şeyden korkmuyorum ama korkusuz da değilim. Benim korkum daha derin.

18 Aralık 2011 Pazar

pazartesi - şavroleli seksiler

Son aldığım haber beni çok duygulandırdı pazartesimanialar. Yıllardır gerek şehir içi, gerekse şehirler arası araba kullanırım; hiç trafiğe takılmamışımdır. Kırmızı ışığa denk geldiğimi anımsamam bile. Daha yeni bunun sebebinin öğrendim.

*Keskin dönüşleri olmamalı.
*Evde kendinde uzun çiçekler yetiştirmemeli.
*Güzel film anlatmalı, uzatmamalı.
*Park yeri şansı olmalı.
*El sallaması moral verici olmalı.

Kendilerini 'şavroleli seksiler' olarak adlandıran bir grup sarıkafa ben trafiğe çıkınca beni çembere alırlarmış. Önümden gidenler gaza asılır, selektör yapar, önümü temizler; arkamdakiler de yavaşlar, arkadan araba gelmesini engellerlermiş. Bir grup da tali yolları temizler ve kırmızı ışıkları halledermiş. Yaşasın şavroleli seksiler. Başkanınız gelsin bir makas alıcam.

12 Aralık 2011 Pazartesi

pazartesi - siber saldırı

Geçen hafta çok ilginç gelişmeler oldu pazartesikolikler. İlk kez siber bir saldırı ile karşı karşıya kaldım. Bilgisayarı yavaşlatıyor diye antivirüs kurmazsam ve konu komşu kullansın diye wireleesimi şifrelemezsem olacağı bu tabi.

*Amerikan markalı arabası olmalı.
*Muz ve sütü karıştırıp küçük sürprizler hazırlamalı.
*İnsanı dinden imandan çıkartmamalı bilakis tebliğci olmalı.
*Gazete okurken boyut değiştirmemeli.
*Beğenilerini oskar gibi grammy gibi ödüllere göre şekillendirmemeli.

Bu siber korsan olacak işsiz dallamalar benim sizler için binbir zahmetle hazırladığım listenin dağılmasını engellemişler. Gerçi ben sarıkafa tekstilci tur şirketi elemanından da şüpheleniyorum ama nasılsa yakında kokusu çıkar. Sözlerimi sevgi ve dostluk mesajı ile bitirmek istiyorum. Sorumluların kanı dökülecek!

1 Aralık 2011 Perşembe

Özer - kitapçı kız cinayeti

“ Suçluların arkadaşları yine suçlulardır”


Sayın savcım;

24/04/2011 tarihli Sabah Gazetesi haberine göre bir kitapçıda çalışan Meryem D. isimli 24 yaşındaki genç kızın cesedi bir parkta bulunmuş. Yaptığım tahkikat sonucunda Meryem D.’nin abisi Mücahit Deliorman şu an bizim cezaevinde yaralama suçundan cezasını çekmektedir. Kendisi ile aynı koğuşta olmadığımdan sorgulayamadım, ağzını arayamadım ya da hal, hareket ve davranışlarından çıkarımlar yapamadım. Fakat güvenilir kaynaklardan aldığım duyumlara göre Mücahit Deliorman talihsiz olayı öğrendikten sonra büyük tepkiler vermemiş. Arkadaşları ile konuyu konuşmuyor, taziye dileklerini iletmek isteyen diğer mahkûm arkadaşları tersliyormuş.

Kız kardeşi öldürülen herkes üzülür ve öfkelenir fakat Mücahit Deliorman’da böyle bir üzüntü ve öfke olmadığına göre ve suça yatkın bir kişilik olmasına rağmen intikam yeminleri etmemesini de göz önünde bulundurarak; kız kardeşi Meryem D.’nin ölümü hak ettiği kanısında olduğu çıkarımını yapıyorum. Batmanlı olan bu aile tahminim kızlarını namus kisvesine sığınarak öldürdüler. Araştırmalarım sonucunda Meryem D.’nin bekar olduğu ve ailesi ile beraber yaşadığını öğrendim, bu da demek oluyor ki; Meryem D.’nin katili erkek kardeşlerinden biri olmalı. Mücahit Deliorman cinayet günü ve saatinde burada olduğuna göre şüphelerim diğer erkek kardeşler üzerinde yoğunlaşıyor.

Mücahit Deliorman’ın haftalık telefonla görüşme hakkında her seferinde sadece annesi ile konuştuğunu da göz önünde bulundurursak annenin aile üzerinde yaptırım gücünün kuvvetli olduğunu ve bu cinayette azmettirici olabileceğini düşünüyorum.


Saygılarımla

Özer

Özer - çöpçü cinayeti

"Suça en çok kafası çalışan yine bir suçludur"


Sayın savcım,

13/04/2011 tarihli Hürriyet Gazetesinin 3. Sayfasında gördüğüm “ Çöpçü kendini temizledi”, “Konteynırda ölüm” başlıklı haberi inceledim ve şu sonuca vardım.

Mesleklerin en aşağılarından biri olarak kabul gören ve maddi karşılığı çok düşük olan çöpçüler kabul etmeliyiz ki; toplumun düzeninde çok önemli bir yere sahiptirler. Ama önemlerinin karşılığını bulamazlar, en dipte yaşarlar. Birçok insana şu gün sorsanız; “Çöpçü olacağıma intihar ederim”, der. Ama çöpçüler çöpçülerdir ve çöpçüler intihar etmezler. Benim kanıma göre bir çöpçü intihar etmez.

Haberde çöpçü İbrahim Y.’nin kendisini çalışan çöp konteynırına attığı ve parçalanarak öldüğü yazmaktadır. Bu korkunç durum olası olsa da, gerçek dışıdır. Benim tahminim İbrahim Y.’nin oraya zorla ya da baygınken atıldığıdır.

Olay yeri düşünüldüğünde bunu yapan muhtemelen mesai arkadaşı olan başka bir çöpçüdür. İki çöpçü arasındaki husumet elbette ki para ya da statü yüzünden olamaz, mesele aldatmadır.

Çöpçüler zor iş şartlarının sonucu olarak çöp kokarlar. Bu çürükçül keskin koku dışarıdan birine iğrenç gelebilir ama çöpçüler ve aileleri bu kokuya alışkındır, zamanla duymaz olurlar. Yine bir kadın erkekle seviştiği zaman birbirilerini kokuları üzerlerine siner. Çöpçülerin karıları ile başkaları sevişmez, çöpçülerle de çöpçülerin karıları dışında kimse sevişmez. Bu gerçekten hareketle yola çıktımızda İbrahim Y.’nin başka bir çöpçü arkadaşının karısı ile yasak bir ilişkisi olduğu aşikardır.

Aldatma durumlarında iş cinayete, hatta gaddarca bir cinayete kadar uzamışsa katil zanlısının İbrahim Y’nin en yakın arkadaşı ve meslektaşı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim


Saygılarımla

Özer

şikayet listesi

*param yok
*kız arkadaşım yok
*insanlar beni anlamıyor.
*babam piskopat
*abilerim ve kardeşim öküz
*biz hariç diğer arkadaşları kötü (ki muhtemelen diğer arkadaşlarına da bizim andonluklarımızdan bahsediyordur)
*gaz çok pahalı.
*bankada tüm işleri bana yaptırıyorlar.
*tüm kadınlar fahişe
*yeni nesil çok güzel.
*tek gözüm aşağıda
*yollar çok bozuk
*insanlar kötü araba kullanıyor.
*hasan hala zengin olmadı.
*futbolda tat yok.
*Libyalılar şerefsiz
*İsrailliler şerefsiz
*Amarikalılar şerefsiz
*görmemiş, duymamış kız kalmadı.
*Hiç evlenemeyecek miyim?
*Feride
*neden her gün dışarı çıkmıyoruz?
*Furkan neden gelmiyor?
*kanka neden telefonu açmıyorsun?
*