30 Ocak 2011 Pazar

red-3

Kızılım, kızıl elmam, hayallerimin esas kızı…

Saatlerce gördüm seni onca zaman sonra. Senin için izlemedim Beşiktaş maçını. Zaten belediye yine yenmiş bizi. Beşiktaş’ı kaybederken bile seven ben, seni kaybederken de sever miyim ki? Severim.

Hemen hiç bakmadın bana, sanırım bir saniye kadar göz göze geldik onda da sen bakışlarını kaçırdın; ben seni izlemeye devam ettim. Kadınlar anlarlar, derler; acaba anlıyor musun sana olan duygularımı? Acaba bunları bir gün sorabilecek miyim sana?

Sonra Hasan’a, “Sırdaydım, yerim süperdi, uzun uzun kızıla baktım” dedim; “ Eee” dedi, “Eee si yok” dedim.

Arada bir kez dışarı çıktığında benim oturduğum cam kenarının önünden geçtin. Başımı kaldırıp sana baktım, sen içeri bakıp beni görmedin, en yakın anımızdı, gün içerisinde. Sen içerdeydin ben dışarıda. (çember-m.mungan)

Ali’nin düğünü vardı bugün. Ben evlenir miyim diye değil, seninle evlenebilir miyim diye düşündüm. Sonra içimi kekremsi bir burukluk sardı. Umutsuzluk kadar da kötü değildi. Manasız bir umut var içimde, sebebini bilemediğim.


Hamiş: ilk kez wordde Beşiktaş yazdım, otomatik olarak büyük harflerle yazdı, sağolsun.

pazartesi - tecrit kadınları kurtarışım.

Gölbaşının ilerisindeki bir yerleşim bölgesinde, beni elde edemeyecekleri gerçeğini kavradıklarından dolayı erkeksizlik yemini etmiş binlerce kadının insanlardan uzakta bir hayat sürdükleri haberini alır almaz; durumu el koymak için saatlerce araba kullandım ve olay yerine intikal ettim. Durum anlatılanda da vahimdi. Toki evleri olarak anılan mekanda tecrit halde, ilkel bir biçimde yaşıyorlardı. Bırakın ağda yapmayı, saçlarını bile taramıyorlardı.

*kolonyalı mendil görünce, haftalık temizliğine başlamamalı.
*çarkıfeleğe katılmış olmalı
*kuzu çevirecek donanım ve yeteneğe sahip olmalı.
*Everest’e tırmanmış olmalı.
*uykusuzken psikopata bağlamamalı


Beni görür görmez tek sıra oldular. Tek kalımı kaldırdım ve “ Değerli kadınlar, lütfen, ayıp oluyor” dedim. Sonra dev kazanlarda ağdalar kaynattılar ve hepsi eski günlerdeki kadın şeklini aldılar. Ben de hemen olay mahallinden topukladım.

yatak odası - seks odası

Ergenken ayrı odam olunca kapsına yazdığım odamın kuralları gibi yatak odamızın, seks odamızın, kapısına odanın kuralları yazacağım.

*kırbaç kullanımına dikkat edimelidir.
*birimiz kelepçeliyken ötekimiz uyumayamaz.
*bu odada olan odada kalır.
*yapmadan etmeden anlanmalıdır.
*zaman izafidir, unutulmamalı.
*sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevişilir.
*sevenlerin arasına kimse giremez.

27 Ocak 2011 Perşembe

damla

Buluttan kopup, toprağa düşen bir yağmur damlasının yolculuğu kadar kısaydı her şey,
Sonra toprak emdi beni,
Dehliz oldu yuvam.
Çaresizliğimin kılıfı tevekkül.
Bazen sürükleniyor,
Bazen bekliyorum.

Umudum güneş her canlı gibi.
Beni görmesi, yakması, yerden yükseltmesi…
Küçük bir buluta eklemesi.

Hayalim son bir kez daha toprağa düşmek,
Sonrasını düşünmüyorum.

diyalog portreci

müjgan - porteci "piçlik üzerine"

- Sokakları özlüyorum Müjgan.
- Hem anlayabiliyorum hem de anlayamıyorum seni. Sokaklarda senin gibi piç ve…
- Haklısın benim gibi piç.
- Ve ben bir piçle çalışamam. Piçler satar, piçler umursamaz, piçler güvenilmez.
- Ne demek istiyorsun?
- Ya içindeki piçi de alıp sokağa in, ya da o piçi bir yerlere kilitle. Ben profesyonelim ve profesyonellerle ve özel insanlarla çalışırım. Bazen bir tanesini seçmek gerekir ki; işte o zaman profesyonelliği seçerim. İçindeki piçi öldürmeni istemiyorum. Seni özel kılan özelliklerinden biri o. Ama bir gün o piç seni ele geçirirse seninle çalışamayız. Sana şunu da hatırlatmak isterim. İçindeki piç ile sokaklarda takılırken de bundan daha mutlu değildin. Alışmak zordur portreci. Yaşadığın sadece alışma dönemi.
- Bilemiyorum. Sokaktayken de içkisiz uyuyamıyordum, şimdi de içkisiz uyuyamıyorum. Eskiden de mutsuz uyanıyordum, şimdi de mutsuz uyanıyorum.
- Bana ne istediğini söyle? Uyku sorununu herkes yaşıyor, camdan aşağı bak. Sence kaçı mutlu uyandı?
- Bilemiyorum.
- Bende bilemiyorum portreci. Yine de eminim ki çoğu mutsuz uyandı.

Portreci bir yeni demlediği çaydan bir bardak kendisine, bir bardak da Müjgan’a koyar. Aldığı ilk sıcak yudum boğazını yumuşatmıştır.

diyalog deneme

portreci - müjgan "bir sabah kısa sohbet"

- Nasılsın bakalım bu gece uyuyabildin mi?
- Biraz, Müjgan .
- Dikkat etmelisin kendine.
- Hiç etmedim ki bugüne kadar ve nasıl yapılır hiç bilmiyorum.
- Çok basit. Erken yat, az iç, olumlu düşün…
- Dalga mı geçiyorsun benimle.
- Elbette.

Çirkinler İçin Arkadaşlık Sitesi

Çirkinler için arkadaşlık sitesi.

Resimsiz katılmak yasak olsun ve resim site çalışnalırınca değenlersin. yeteri kadar çirkin olmayanların başvuruları yasak olsun.

Yabacı versiyonu mevcut olsa da ülkemizde örneği yok. Fena fikir değil bence.

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

10. program

Ülkemizde bir kadının başına gelebilecek en kötü şey adının çıkmasıdır. Adı kötüye çıkan kadın mahalle baskısı altında ezilir; hatta hayatı cehennem olur. Bu programı yaşadıkları çevreden tamamen soyutlanmak isteyen müşterilerimize öneriyoruz. Eş adayının elinden tutup, bir daha arkasına bakmadan yeni bir hayat sürmek isteyen müşterilerimize.

Programımız basit olduğu gibi planımızın işe yaramaması gibi bir olasılık yoktur. Sizden eş adayınızın ev adresini alıyoruz ve profesyonel oyuncu kadromuz sevgilinizin yaşadığı sokakta zaman geçirmeye ve dedikodu yapıp, laf yaymaya başlıyorlar. Uzman erkek oyuncularımız kahvelerde, ganyan bayilerinde “ Sizin sokakta şurada bir kız var, gece bizi eve aldı…” gibi cümleler kurarak erkekleri fişeklerken; uzman kadın oyuncularımız, bayan kuaförlerinde, pazarlarda “ Şurada oturan kız kocamı elimden alacak…” gibi cümleler kurarak kadınları fişekleyecekler.

Kısa zamanda sevgilinizin adı çıkmış; insanlar tarafından yaftalanmış olacağından sosyal hayat onun için bir cehenneme dönecektir.

Burada size düşen, olaylar kulağınıza geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi davranarak sevgilinize sahip çıkmaktır. Zaten sosyal yönden çok yıpranmış olan eş adayınızın, “Evlenelim ve buralardan çekip gidelim.” Teklifinize hayır demesi gibi bir ihtimal yok.

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

9.program

Sanayi devriminden sonra kadınların da iş hayatına katılmasıyla beraber kadın ekonomik yönden güçlenmiş ve evlenmek yerine bir evcil hayvan ile beraber yalnız yaşamaya başlamıştır. Yine Türk adetlerine göre kadın erkekten daha fazla maaş alıyorsa, bu evliliğe iyi gözle bakılmaz ve evlilik kısa ömürlü olur. Şirket olarak zor bir görevi yerine getireceğiz ve sevgilinizin ekonomik özgürlüğünü elinden alıp, size muhtaç bir duruma getireceğiz. Siz evlendikten sonra eşiniz yine çalışmaya başlayabilir.

Profesyonel oyuncu kadromuz kötü müşteri, şikayetçi müşteri rolünü başarı ile gerçekleştirip eş adayınızın iş yerine gidecek ve onu çığırından çıkartacak. Daha sonra eşinizin patronuna gerek mail yolu ile, gerekse elden birçok şikayette bulunarak kovulmasını sağlayacağız.

Daha sonra yine profesyonel oyuncu kadromuzla beraber sevgilinizin iş başvurularının başarısız olmasını sağlayacağız, olur da girerse yeni işlerinden de kovulmasını sağlayacağız.

Size düşen sevgilinize bu zor günlerinde sonsuz bir şefkat ile yaklaşıp, onun her zaman yanında olduğunuza inandırmanız. Bir süre işsiz kalan eş adayınız yelkenleri suya indirecek ve sizinle evlenmeye karar verecektir.

Romantik evlilik teklifi yine şirketimiz tarafından organize edilecektir. Size düşen bir tektaş ile evlilik teklif etmek. Hangi kadın sırtını yaslayabileceği bir erkeğe hayır diyebilir ki?

23 Ocak 2011 Pazar

pazartesi - fala inanma, falcıyı döv

İsim falına baktığını iddia eden, kabarık sarı saçlı, işgüzar, ahlaksız bir kadının; benim üzerimden kazandığı paralarla aldığı üstü açık spor arabayı üstsüz kullandığı haberini alınca bu şarlatanlığı bitirme kararı aldım pazartesi müptelaları. Bu kadın; bir kâğıda benim, diğer tarafa da saf müşterilerinin aldığı yazıp aşk falı bakıyormuş. Ve bunun için 50 dolar alıyormuş.


*çaya bisküvi batırıp yeme sorunsalında yaşayacağım problemlere çözüm üretmeli.
*hatalarımdan ders çıkartmalı.
*sevişmek istediği zaman “kalk güreş tutalım” demeli
*radyolardaki istek programlarını arayıp benim için manidar şarkılar istemeli.
*bir harekette beni on beş dakika bayıltabilmeli. Bu sayede beni şahit olmamı istemediği durumlardan korumalı.


Kadını yakalayıp üzerini giydirdikten sonra baktığı falı ve sonuçlarını inceledim. Fal kısmı safsata olsa da sonuçlar doğru çıkıyor pazartesi sevdalıları. Şimdiye kadar en yüksek oranı %2 ile Patnos’da yaşayan bir çakma sarışına çıkmış. %2 büyük oran.

22 Ocak 2011 Cumartesi

biraz da benzetme

• Vasıfsız bir ünlü kardeşi gibisin. Sahip olduğun hiçbir şeyi hak etmiyorsun ve hiçbir şey sana yakışmıyor.

• Hayvan sever bir çoban gibisin. Filmin sonunu göremiyorsun.

• Chatrulette annesine rastlamış biri kadar şansızdı.

• Kapı kapı dolaşıp satış yapan ve yaşlıları kandırıp senet imzalatan bir satıcı kadar ahlaksızsın.

• Bir kutup ayısı kadar sempatiksin, seni uzaktan sevmek gerek

• Falcı bir Pollyanna gibisin, her şeyi hayra yoruyorsun.

• Orucumu erken açmama sebep olan, patlayan bir egzoz gibisin.

• Klasik müzik sevdalısı bir Çingene gibisin,

• Ağzında dondurma ile diyaliz merkezi servisi kullanan şoför gibisin.

• Küçükken Amerikan başkanı olma hayali kuran bir çocuk kadar dünyadan bihabersin.

• Pazar tezgâhına dizilmiş meyveler gibisin. Sadece görünen kısmın harika.

• Kadın programları seyircisi gibisin. Alkışların da gülüşlerin de yapmacık.

• İki eski sevgili ile tatile çıkmış ortak arkadaş gibiyim. Durum her şeye gebe.

• Erkeksi hatlara sahip olduğu için travesti sanılıp gözaltına alınmış bir kadın kadar şansızsın.

• Dört yaşındaki bir çocuk gibi egosantriksin.

• Tam camı kapattıktan sonra osurmuş bir adam gibiyim.

21 Ocak 2011 Cuma

oidipus üzerine şaka girişimi

Annemin evime habersiz gelmesinin gerginliğini yaşıyorduk. Leyla utangaç gelinlik kız gülüşü ile duruyordu ve benim de kalbimi kazandığı masum bakışlarını takınmıştı. Annem ise fırın baskınına gitmiş Uğur Dündar gibiydi.

Soğukkanlı gibi görünmeye çalışarak anneme döndüm ve;
“Hoş geldin anne, seni kız arkadaşım Leyla ile tanıştırayım”, dedim; sonra da “Leyla annem, anne Leyla. Anne gençliğin, Leyla olgunluğun” diyerek tanıştırma faslını bitirdim.

Kimse gülmedi ama sanırım istediğim mesajı verebildim.

rehine kadın - meydan okuma

Monk ya da mentalist gibi başarılı ve sıradışı bir dedektifin kaçırılmış karısı. Bu sefer katil kadını öldürmüyor, sadece rehin alıyor.

Her yılbaşında, doğum günlerinde, kaçırılma yıldönümünde, karısının katil tarafından gönderilmiş videoları mektupları geliyor.

Katil kadına ne iyi ne kötü davranıyor. Tecrit ediyor, onunla oynuyor ama öldürmüyor.

Kadında da, dedektifte de duruma önce isyan sonra kabulleniş var.

20 Ocak 2011 Perşembe

Başarısız İntihar Girişimleri Ailesi

Anne: Kimsenin evde olmadığı bir saatte tüpü açtı ve boğularak ölmeye karar verdi. Şansızlığı komşusunun kokuyu alması oldu. Komşu kapıyı kırdı ve Saliha Ölmez’i kurtardı. Beyninde kalıcı hasar oluşan Saliha Ölmez uzun cümleleri kavrayamıyor, yeni hiçbir kelime öğrenemiyor ve yeni tanıştığı kimseleri unutuyor.

Baba: Eşinin haline çok üzüldüğü için derin bir bunalıma girdi Yaşar Ölmez. Karısının neden canına kıymak istediğini bir türlü anlamadı. Bir kış günü manasız şekilde araba kullanırken kendini boğaz köprüsünde buldu ve ani bir karar ile arabadan inip köprüden atladı.

Montu şemsiye vazifesi yaptı ve düşüşünü yavaşlattı. Yakınından geçen bir balıkçı teknesindekiler tarafından kurtarıldı. Vücudunun belden aşağısı tutmuyor ve o gün köprüye nasıl çıktığını hala anımsamıyor.

Oğlan: Ergenlik stresi ve sevdiği kızı nefret ettiği çocukla öpüşürken görmesi üzerine; anne ve babasının intihar girişimleri de eklenince Hayati Ölmez’de hayatına kıymaya karar verdi. İlaç içmeyi ya da yüksek bir yerden atlamayı denese de korktuğundan son anda vazgeçince kendini öldürterek ölmeye karar verdi. Planı şehirlerine seçim propagandası yapmak için gelecek olan başbakana suikast girişiminde bulunur gibi yaparak kendini öldürtmekti.

Kurusıkı bir silah edindi ve miting alanına erkenden gidip kendini öldürtecek bir yer buldu. Başbakanın konuşmasının sonuna doğru silahını çıkarttı ve bağırmaya başladı. Korumalar Hayati’yi sağ kulağından bir, sağ omzundan üç kurşunla vurdular.

Akli dengesi yerinde değildir raporu aldığı için ve yaşı on sekizden küçük olduğu için çok içeride yatmadı ama aldığı kurşunlar kulağının kopmasına ve sağ omzunun yamuk kalmasına neden oldu. Mimlenmiş olduğu için de herkes ondan uzak durmaya gayret etti.

Kız: Anne ve babasının başarısız intihar girişimleri başarısız olduktan sonra zaten kimsenin konuşmak istemediği Hayat Ölmez, abisinin başarısız suikast girişiminden sonra iyice yalnız kaldı. Artık ne kimse onunla konuşuyor ne de hiçbir esnaf ona mal satmak istiyordu.

Yaşadığı tecrit onu çıldırttı ve herkesi düşman olarak görmeye başladı. Evin her yeri ilaç kaynadığı için tüm ilaçları ezdi ve kolasına karıştırarak tek seferde içip yatağına yattı.

Sabah namazına kalktığında kızının morarmış yüzünü gören baba Yaşar Ölmez ambulans çağırdı. Acil müdahale sonrasında Hayat Ölmez hayata dönse de yemek borusunun yanarak tahriş oldu ve bir daha hiç yemek yiyemedi. Hayatının sonuna kadar midesinden ve serumla beslenerek yaşadı.

Küçük kız: Anne ve babasından sonra; abi ve ablasının da canlarına kıyamayıp sakat kalmalarından sonra evin tüm yükü sırtına binen Yaşam Ölmez, küçük yaşında bu yükü elbette ki taşıyamadı. Okulda bir arkadaşından duyduğu en garanti ve en acısız intihar yöntemini denemeye karar verdi ve eczaneden bir şırınga aldı.

Arkadaşının anlattığına göre damarına vereceği hava beyne gidecekti ve beyin kanamasına neden olacaktı. İnsan beyninde acı hissi olmadığından acısız şekilde bayılıp ölecekti.

Şırıngayı aldı, sokakta bir ıssıza geçip koluna sapladı ve havayı damarına bastı. Biraz bekledi, bir şey olmamıştı, sıkıldı ve hayal kırıklığı ile evine doğru yürümeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki yere çakıldı. Yoldan geçenler tarafından hastaneye götürülen Yaşam Ölmez’in akciğerlerinde kanama oldu ve artık iş görmez duruma geldi. Yaşamının geri kalanında ise bir makineye bağlı olarak nefes alabildi.

Babanın babası: Uşaktaki köyünde her şeyi uzaktan duyan ve inanmak istemeyen Ömür Ölmez, köylülerin onu aşağılamalarına ve karısının “Senin yüzünden!” demelerine dayanamadı ve eşinin oğlunun yanına gittiği bir hafta sonu benzin aldı ve evin içine döküp evi ve kendini yakmaya karar verdi.

Gece, gecekondusunun her yerine benzin döken Ömür Ölmez, evini ateşe verdi. Köy yerine itfaiye gelemeyeceğinden köylülerin cesur gayretleri ile kurtarılan Ömür Ölmez’in kolları ve yüzü üçüncü derece yandı. Ömrünün geri kalanını hastanenin yanık ünitesinde geçirdi.

Babaanne: Kocasının kendini ve evi yakmasından sonra kalacak yeri olmadığından oğlu Hayati Ölmez’in yanında kalmaya başlayan Canan Ölmez her gece uyumadan önce “Yarabbi, oğlum, gelinim, torunlarım, kocam canlarına kıymayı denediler ama ölemediler. Bana ölmeyi nasip eyle.”,diye dua ederek geçirdi. Yaşadığı her gün zehir olan Canan Ölmez dualarının kabul edilmediği kanısına varınca canına kıymaya karar verdi.

Evdeki kablolardan birini tutarak kendine şehir elektriği veren Canan Ölmez bir süre yerde titredikten sonra sigorta atıp akımın kesilmesi üzerine hastaneye kaldırıldı. Sinir sistemi tamamen yanan Canan Ölmez’in canı kurtulmuş olsa da hayatının geri kalanını hissiz ve hareket edemeden geçirdi.

Annenin babası: Samsun’da yaşayan ve alkol problemleri olan Baki Ecelsiz kızının başarısız intihar girişimini duyduğunda elinde şarap şişesi vardı. Duyduktan sonra da şişeden bir yudum daha aldı.

Bir bir kötü haberleri aldıkça iyice içine kapandı ve eskisinden de daha çok içmeye devam etti. Sonra bir gece elinde dört şişe şarap ile sahilde yürümeye başladı. Şaraplar bitince denize girdi ve yüzmeye başladı. “Sarhoşluğuma deli Karadeniz dalgaları da eklenince kesin boğulurum”, diye düşündü ama öyle olmadı. Onun boğulduğunu gören birkaç sarhoş kıyıdan motorlu kayık ile yetiştiler. Kurtarılmak istemeyen Baki Ecelsiz adamların elinden kurtulmaya çalışırken ayağını motora kaptırdı.

İki ayağı da bileğinden parçalanan Baki Ecelsiz ömrünün sonuna kadar içmeye devam etti bir daha hiç yürüyemedi.

Anneanne: Başlarına gelen felaketlerin sebebini bilen iki kişiden biriydi Bilge Ecelsiz ama artık elinden hiçbir şey gelmiyordu. Kocası Baki Ecelsiz hastaneden eve geldikten sonra, ” Alışverişe çıkıyorum”, dedi ve evden çıktı.

Otobüsle Ankara’ya gitti ve elindeki adresi sora sora bulup kapıyı çaldı. Kapıyı açan kadına “Ezel’e söyle ablasını bulsun” dedi ve başka bir şey eklemeden dönüp gitti. Daha önce bilmediği bir şehirde kaybolmuş bir şekilde biraz yürüdü, sonra da gördüğü tren raylarına uzun uzun baktı.

Bir tren geldiğini görünce de kendini trenin önüne attı. Hastaneye kaldırıldığında ölü gibiydi ama Bilge Ecelsiz de ölmedi. Bir bacağı kesildi, kafatası ezildi ama ölmedi.

Annenin kardeşi: Herkesten, her şeyden uzak biriydi Ezel Ecelsiz. Tıp fakültesini bırakmak istediğini ablasına söylediğinde ablası, “Bunu bana, bize yapamazsın!” diye bağırıp onu kovmuştu. O günden sonra ne ablasını ne de ailesini gördü, hayatı kendi bildiği; kendi istediği gibi yaşadı. Hayatta güvendiği, inandığı tek kişi; ablası ona yüz çevirmişti.

Sonra Ankara’ya yerleşti ve bir düzen kurdu; küçük ve ıssız bir hayat. Sonra eşi kapıya gelen yabancıdan bahsedince bir terslik olduğunu anladı ve ilk otobüsle İstanbul’a gitti. Karşılaştığı manzara ise korkunçtu. Ablasının elini tuttu ve silahını çekip kendini başından vurdu.

Ezel Ecelsiz öldü.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Korkma, ben hep yanındayım'ın gelişememiş versiyonu

Sanırım evliliğimizin ilk yılının son günleriydi. Evlilik ikimizde olgunlaştırmış ve sıkıcı insanlar yapmıştı. Daha az sevişiyor, daha az konuşuyor, daha az tartışıyor, daha çok para kazanıyorduk. Hobilerimiz bile vardı artık. Ben boş zamanlarımda Star Wars izliyordum. Anlatılamaz bir döngünün içerisine girmiştim. Daha önce izlediğim bölümleri tekrar tekrar izlemek çok hoşuma gidiyordu. Hatta hangi filmi kaç izlediğimi yazıyor, serinin diğer filmlerini de o kadar izleyerek bir denge oluşturmaya çalışıyordum. Eşim ise kendini sudokuya ve ebruya vermişti. Ebru dersleri için dingin bir kişilik çizmeye çalışan ama bana yutturamayan yaşlı bir adama gayet sağlam para ödüyor ve haftada bir ya da iki gün, iş çıkışı oraya gidiyordu. Evdeyken de, televizyonda bir dizi açıyor ve sudoku çözüyordu. Halimizden memnun görünüyorduk.

İkimiz de evliliğimizden önceki arkadaşlarımızdan kopmak üzereydik. Eskiden içki içtiğim, gezdiğim, sohbet ettiğim arkadaşlarımı görmek istemiyordum. Sebebini bir türlü bulamadığım bir şey beni onlardan uzaklaştırıyordu. Her buluşalım dediklerinde bir bahanem oluyordu. “Komşumuz kalp krizi geçiriyor sanırım ben size dönerim” bile demiştim. Komşularımızın adlarını bile bilmiyordum.

Hiçbir zaman akan zamana hükmetmeye çalışan biri olmamıştım; tam bir tevekkül içerisinde olmasam da kabullenen ve uyum sağlayan bir adamdım. Sanırım benim için evlilikte böyle bir şeydi, ilk adımımı attıktan sonra bilincimde biçimlenmeye başladı ve uyum sağladım. Evlilik dünyanın iki kişiye indirgenmesiydi ve bende gerektiği gibi davranıyordum. Anne baba ziyaretleri de bu iki kişilik dünyanın kurallarından biriydi. Çok bunalsam da annemim, babamın; kaynana ve kayınbabamın yanında örnek bir eş rolünü oynuyordum. Belki de rol yapmıyordum, örnek bir eştim.

Örnek bir eş olsam da mutsuz bir adamdım da. Mutsuzluğum sebebi üzüntüden ziyade tekdüzelikti.

Uykunun beni teslim alamadığı bir gecesin sabaha karşısıydı. Yatağın sağ ucunda yüzüm duvara dönük serbest çağrışımlardaydım(kedi – bıyık- siyah – darth vader- kılıç- pala- Mardin-uzak- Nuri Bilge Ceylan-- - bıyık- siyah- darth vader- ) serbest çağrışımda bile tekrara düşmek kafamı kızdırmıştı

hamiş: notosa gidemeyen yarım kalmış öykü.

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

8. program

Kadınlar vicdanlılardır. Zaten vicdansız olan biri ile evlenmenizi kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Bu evlilik teklifi programımız sayesinde hem sevgilinizin ne kadar vicdanlı olduğunu ve sizi ne kadar sevdiğini öğreneceğiz; hem de size asla demeyeceği bir evlilik teklifi sunacağız. Programımızın sonunda size, sizi bir ömür sevecek bir eş ve mutlu bir evlilik vaat ediyoruz.

Programımızın ilk adımında sevgilinizi sizin çok ağır bir hastalığın pençesinde olduğunuza inandırıyoruz. Profesyonel bilgisayar uzmanı arkadaşlarımız size düzmece hastane raporları hazırlayacak, profesyonel oyuncu arkadaşımız doktor rolünde sizinle ve sevgilinizle konuşacaktır. Sevgilinize sizin hastalığınızın tek devasının moral ve mutluluk olduğunu söyleyecek.

Eğer sevgiliniz hastasınız diye sizi terk etmezse ki, umarız öyle bir şey olmaz, ona ölmeden önce onunla evlenmek istediğinizi söyleyeceksiniz. Romantik akşam yemeğinin her adımı elbette şirketimiz tarafından ayarlanacaktır. Sevgiliniz teklifinizi kabul ettikten sonra profesyonel oyuncu arkadaşımız doktor rolünde tekrar ortaya çıkacak ve hastalığınızın iyileşme yolunda büyük adımlar attığını söyleyecek.

Bir oyun ne kadar uzarsa o kadar risk artar ve çirkinleşir. Siz evlendikten hemen sonra artık tamamen iyileştiğinizi doktor rolündeki oyuncu arkadaşımız, eşinize söyleyerek oyunu bitireceğiz ve size mutlu bir evlilik hediye etmiş olacağız.

red-2

Sadece birkaç saniye gördüm seni. Hem de sadece sırtını. Yaşıyor olman, orada olman, biraz önce girdiğim kapıdan çıkman bile beni hayata bağladı. Sonra dönmeni bekledim, dönmedin. Bu sefer beni hiç görmedin.

16 Ocak 2011 Pazar

pazartesi - metafizik deneyimim

Her ne kadar inanılmaz fiziksel özelliklere sahip olsam da metafizik her zaman ilgimi çekmiştir pazartesi müptelaları. Her kuşla münasebetim oldu, bir tek leylek eksik kalmasın diyerek, telepati de öğrenmeye karar verdim. Tütsümü yaktım, iç çamaşırlarımı çıkarttım, bağdaş kurdum ve çevremdeki enerjileri dinleme koyuldum.

*Simetrik burun delikleri olmalı.
*Hapşırma sesi güzel olmalı.
*Telepatik savunma kalkanı kurabilecek metafizik güçleri olmalı.
*Bir dans figürü olarak kıçı üzerinde dönebilmeli.
*Topukları pembe olmalı.

Bana burada da rahat yok pazartesi manyakları. Meğersem dünyanın her yerinden telepatik güçleri olan kadınlar beni taciz ederlermiş de haberi yokmuş. Öyle ahlaksız mesajlar aldım ki, küçük dilinizi yutarsınız. Sanal seks benzeri, telepatik seks diye bir şey varmış. Maazallah.

red-1

Sana baktığım anlarda kalbim deli gibi atıyor.
Sen bana baktığında ise zaman duruyor.

yarım sapık hikayesi.

Komşusunun kızını çok seviyordu. Aralarında çok yaş farkı olmamasına rağmen kız ona her zaman abi demişti. Başkasına sorsan kız çok güzel değildi. Ortalamaydı. Ortalama güzellikte göğüsleri, ortalama güzellikte dudakları vardı. Boyu da kilosu da ortalamaydı. İlk baktığında aklında kalacak çok çarpıcı bir özelliği de yoktu.

Bu kızı deli gibi kafasına taktı

Televizyonuna porno ilet, kontrol et, odasına gir,…




Sapık hikayesi… devamı gelmeyen. Belki gelir

figüran

Televizyonda kanalları gezerken vasat bir kanalın, düşük bütçeli dizisine takılıp kaldı coğrafya öğretmeni Vahit bey. Kafasında bin fikir dönüyordu ve düşündüğü hiçbir şey birbirleri ile bağlantılı değildi. Derken;

“Vay şerefsizin evladı, alçak, namussuz” diye mırıldandı. Yan koltukta bir şeyler ören eşi şaşkın şaşkın kocasına bakakaldı.

“ Şu arkadaki siyah kısa saçlı, şişko var ya; dizide kahyanın oğlunu oynayan, o adi benim öğrencimdi. İkide bir derste bayılırdı. Demek rol yapıyormuş şerefsiz”

14 Ocak 2011 Cuma

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

7. program

Kimi kadınlar heyecandan, adrenalinden hoşlanırlar. Eğer sizin kız arkadaşınız da onlardan biriyse bu program tam anlamı ile sizin için biçilmiş kaftan.

Hayvanat bahçesinde çalışan profesyonel timsah terbiyecisi arkadaşımız size ve kız arkadaşınıza heyecan dolu bir akşam yemeği vaat ediyoruz. Timsah terbiyecisi arkadaşımız tarafından uyutulan timsah kesinlikle hiçbir tehlike arz etmemekle beraber timsah ile aynı mekanda yenilen akşam yemeği kesinlikle adrenalinlerinizin tavan yapmasına sebep olacak ve daha önce hiç yaşanmamış bir anın hazını sizlere yaşatacaktır.

İsteğinize bağlı olarak profesyonel fotoğrafçı arkadaşımız tarafından bu anları ölümsüzleştirebilir ya da profesyonel kameraman arkadaşımız ile her anı kaydedebilirsiniz.

Timsah kafesinde yenilen yemeğin verdiği heyecan ile beraber yemekten sonra tektaş ile yapacağınız evlenme teklifi sevgilinizde adrenalin patlamasına sebep olacak ve size evet diyecektir.

Yalnızlığımın Bahtı Açık

Bana en son ‘ Seni seviyorum’ diyen kadın.
Bugün sensizliğimin dördüncü,
Son kes ‘Seni seviyorum’ demenin beşinci yıldönümü.
Yalnızlığımın bahtı açık.

13 Ocak 2011 Perşembe

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

6.program

Kadınlar kahramanlıklardan hoşlanırlar. Bu programımız da size ve sevgilinize gerçek olmayan bir tehlike durumu yaşatacağız ve siz bu durumdan sevgilinizi ya da diğer insanları kurtaracaksınız. Profesyonel oyuncu kadromuz ile beraber yaratacağımız tehlike durumlarının hiçbiri oyun gibi durmayacak, sadece sevgiliniz değil, herkes gerçek sanacaktır.

• İsterseniz yolda kalp krizi geçirmiş taklidi yapan bir profesyonel oyuncu arkadaşımızı hayata döndürebilir.
• Sevgilinizle sizi soymak isteyen bir grup serseri rolü yapan profesyonel oyuncu arkadaşlarımızı eşek sudan gelene kadar dövebilir.
• Bayılmış rolü yapan otobüs şoförü arkadaşımızın yerine geçip bir otobüs dolusu insanın hayatını kurtarabilir.
• Profesyonel elektronik mühendisi arkadaşlarımız tarafından yapılmış sahte bir bombayı imha edebilir
• Asansörde kalmış zavallı insan rolü oynayan profesyonel oyuncu arkadaşlarımızı kol kuvvetiniz ile asansörün kapısını açarak kurtarabilirsiniz.

Profesyonel ekibimiz ile sizin de isteğinize göre gerçek dışı tehlikeli durumlar yaratabilir ve sizin bir kahraman gibi görünmenizi sağlayabiliriz.

Bir kahraman gibi göründükten sonra yapmanız gereken gayet basit. Bir tektaş yüzük almak ve sevgilinize evlenme teklif etmek. Kim bir kahramana hayır diyebilir?

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

5.program

Kadınlar çılgınlıklardan hoşlanır. Her kadın adının ve ne kadar çok sevildiğinin herkes tarafından bilinmesini ister. Şirket olarak size bu olanağı da sunuyoruz. Uzman grafiti sanatçılarımızla beraber şehrin muhtelif yerlerine aşkınızı ifade eden çizimler yapıyoruz.

Yine uzman fotoğrafçı arkadaşımız sizin bu resimleri yapıyormuş gibi yaptığınız fotoğraflarınızı çekerek durumu ölümsüzleştiriyor.

Eğer sevgiliniz daha seçkin bir şey isterse şirket olarak size bir olanak daha sunuyoruz. Belediyelerin kiraladığı bilbordlarda sevgilinize aşkınızı ilan edebilir hatta evlilik bile teklif edebilirsiniz. Bunun için uzman fotoşopçu arkadaşımız sizin beraber çekilmiş bir fotoğrafınız üzerinde gerekli oynamaları yapıyor ve ortaya son derece romantik, harika bir fotoğraf çıkıyor.


Bu çalışmalarımızı uyguladıktan sonra size düşen grafiti ya da bilbordun altında elinizde bir tektaş ile evlilik teklif etmek. Hangi kadın böyle bir teklife hayır diyebilir ki?

11 Ocak 2011 Salı

birazda benzetme

• Dişlerini her fırçaladığında canı karşı koyulamaz bir şekilde çikolata isteyen bir çocuk gibiyim. Dişlerimin çürümesini engelleyecek bir diş macunu yok.

• Özel yeteneği çığı hissetmek olan bir Antalyalıyım.

• Sırtına kene yapışmış bir kene gibiyim.

• Köydeki okuma yazma bilen tek adam gibiyim. Herkesin rica minnet bit şeyler yaptırıyor ama kimse para vermiyor.

• Vücudumdaki yara izlerinin anılarını bile anımsamıyorum, acaba hepsi tek seferde mi oldu; yoksa bol dayaklı bir ergenliğin sonucu muyum?

• Asgari hızın 90 km olduğu bir yolda üç tekerlekli bir çocuk bisikletine binmiş bir obezim.

• Canı helva çektiği için, tanıdığı birinin ölmesini için dua eden biri gibiyim. Helva helvadır. Önemli olan helvaya odaklanmak, ortamdan soyutlanmak.

• Parmaklarının son boğumları kesilmiş bir piyanist gibiyim. Bana çektirdiklerini anca bu tasvir edebilir.

• Yaşlandıkça yakışıklılaşan bir adam gibiyim. Daha iyi görünüyorum ama hiçbiri işe yaramıyor.

• Bakkaldan fiş isteyen yaşlı bir kadın kadar antipatiksin.

• Sen gidince ayakları koparılmış bir karınca gibi kaldım.

• Seri katil olacağını bile bile çocuk doğuruyorsun. Bu da seni suçun bir parçası yapar.

• Yıllarca önce izlediğim bir klip gibisin. Güzelsin ama seni güzel kılan mazi olman.

• Buzdolabının içindeki lamba gibisin. Gerekmediğinde de yanıyorsun ve bir kapatma düğmen yok.

• Hayatının yirmi yılını hapishanede geçirmiş birini hayvanat bahçesine götürecek kadar düşüncesizsin.

• Kaba yüz hatları olan ve çocuk taklidi yapan bir kadın kadar iticisin.

9 Ocak 2011 Pazar

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

4. program

Kadınlar ne kadar çok sevildikleri kadar, ne kadar uzun süredir sevildiklerine de önem verirler. Kadınlar için hatıraların, anıların, özel günlerin manası çoktur. Bu programımızda size bir geçmiş yazacağız. Biliyoruz ki bir erkek için geçmişi hatırlamak zordur. Bu konuda size profesyonel hipnoz uzmanımız yardım edecek.

Birinci seansımızda sizi hipnotize edip, bilinçaltınızın derinliklerine saklanmış olan sevgiliniz ile ilgili anıları çıkartacağız. Seansın her anı profesyonel kameramanımız tarafından kaydedilecek. Seans sonunda profesyonel yazar arkadaşımız ile beraber seanstaki görüntüler hakkında konuşmanızı isteyeceğiz. Üzerine sizin de eklediğiniz özel anıları dinleyen profesyonel yazar arkadaşımız size isteğiniz üzerine “gönderilmemiş mektuplar” ya da “ günlük” programlarımızdan birini yazacak.

Günlük programı biraz daha pahalı olduğu gibi daha da etkili yöntemdir. Sadece ilişkinizin ayrıntılarını tuttuğunuz bir günlük kesimlikle etkileyici olacaktır. Bir nüshası da sizde olacağı için sıkıştığınız anlarda yardımınıza yetişecek bir başucu kitabı gibi olacaktır.

Gönderilmemiş mektuplar programında ise profesyonel yazarımız sizden duyduğu anılardan aldığı döneleri, romantik bir şekilde kâğıda dökecektir. Güzel yazılmış bir aşk mektubuna hayır diyecek bir kadın kesinlikle yoktur.

Profesyonel yazarımız çalışmasını tamamladıktan sonra size düşen romantik bir ortamda (isteğe bağlı olarak bu ortamı da şirket olarak hazırlıyoruz) mektupları ya da günlüğü sevgilinize takdim etmek ve tektaş ile beraber evlilik teklif etmek olacaktır.

Eğer iki programımızı da alırsanız şirketimiz %20’lere varan indirimlerde uygulayacaktır.

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

3. program

Kadınlar ünlülerden hoşlanırlar. Bu programımız diğer programlara göre biraz daha pahalı ve yorucu ama kesinlikle etkili olacağından emin olabilirsiniz. Şirketimiz şu an dört adet ünlü ile beraber çalışmaktadır. Size bu ünlülerin yanına profesyonel kameramanımızla gitme olanağı veriyoruz. Ünlülerimiz size on beş dakika ayıracaklar. Özel olarak söylemelerini istediğiniz bir mesaj yoksa; sizin sevgilinizi ne kadar sevdiğinizi anlatan fiks bir mesajı okuyacaklar ve size sanki arkadaşmışsınız gibi davranacaklar.

Eğer şirketimizin size sağladığı ünlülerden başka ünlüler ile çekim yapmak istiyorsanız o ünlülerin menajerleri ile temasa geçmenizi de sağlıyoruz. Bu durumlarda menajer ile pazarlık size kalıyor. Biz profesyonel kameraman hizmetini yine veriyoruz.

Gerekli çekimler yapıldıktan sonra uzman yönetmenimiz eşliğinde çekimlerimiz güzel bir şekilde kurgulanıyor ve fon müziği desteği ile daha da güzel bir hale getiriliyor.

Çekim hazırlandıktan sonra kız arkadaşınız ile videoyu izleyeceğiniz mekân iç mimar arkadaşlarımız tarafından olabildiğince romantik hale getirilecektir. Size düşen videoyu izlettikten sonra tektaşı kız arkadaşınıza verip ona teklifte bulunmak.

pazartesi - adımı harcatmam

Daha önce adım, birçok yıldıza verilmişti ve bende bunu mağrur bir gülümseme ile karşılamıştım pazartesi delileri. Geçenlerde sıkıldım ve adımı google’da arattım. Okuduklarım korkunçtu. Bir bilim adamı farklı bir bağırsak kurdu bulmuş ve adımı vermiş, bir başka üretici ise adıma dildolar çıkartmış ve sekiz ayrı modelde satıyor, uzaylılara kafalarını takmış bir grup adam ise benim uzaylı olduğumu iddia etmiş. Adımın verildiği ve hemşerim olduğunu öne süren köy kasabalardan bahsetmiyorum bile.

*Arkamı döndüğümde bana dil çıkartmamalı.
*Kestaneleri bana kabuklarını soyup yedirmeli.
*İnandığı kıyamet senaryoları olmalı.
*Satanistleri sevmeli, satanistlere sempati beslemeli.
*Gerçek deri kıyafetleri sevmeli.
*Cünüp cenabet gezmemeli.


Özellikle o dildo üreticisine sesleniyorum. 8 modeli de üzerinde denemezsem bana da dünya kadınlarının sevgilisi, üstün insan demesinler. Gerçi ben deneyemem, o şeref yoksununun üzerinde deneyip gönderen ilk bin kadına, hayır dualarımı göndereceğim.

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

2.program

Her kadın kıskançtır ve her kadın sürprizlerden hoşlanır. Bu planımız bu iki gerçeklikten yola çıkıyor. Şirketimizin ayarlayacağı altı güzel kadın oyuncumuz size bu planda yardımcı olacak.

Evlilik teklifi edeceğiniz mekânın daha önce hiç gitmediğiniz, elit bir restoran olması gerekli. Siz de kız arkadaşınız da en şık kıyafetlerinizle orada olmalısınız. Restoranda masanız oturduğunuzda henüz yemeği söylemeden oyuncu arkadaşlarımızdan birincisi yanınıza gelecek ve “ Muzaffer, canım nasılsın? Çok oldu görüşmeyeli” diyecek. Oyuncumuzun içten ve davetkâr tavırlarına siz soğuk ve mesafeli davrandıktan sonra masanıza dönünüz ve sevgilinizi “ Tanıştırayım, ömrümün manası” diye tanıtın. Sevgiliniz muhakkak “ Kim bu kız?”, sorusunu soracaktır. Eski bir dost demeniz yeterli olacaktır.

Garson siparişlerinizi almadan bir başka kadın oyuncumuz yine davetkâr bir şekilde sizinle ilgilenecek, siz yine soğuk mesafeli davranınız ve kız arkadaşınızı “kalbimin prensesi” diyerek tanıtınız. Yemek esnasında kız arkadaşınızın düşen yüzünü kaldırmaya ne kadar çalışsanız da nafile olacaktır ama yine de gayret etmek zorundasınız. Gecenin temel konusu kız arkadaşınızın güzelliği olmalı.

Yemeğin sonuna doğru diğer kadın oyuncu arkadaşlarımız da benzer şekilde selam verecekler. Hatta sizi yanağınızdan öpme çalışan bir oyuncumuzun sadece elini sıkın ve kız arkadaşınızı “ hayatımın kadını” diyerek tanıtın.

Son kadın oyuncumuzu da gönderdikten sonra tektaşı çıkartın ve onu çok sevdiğinizi ve evlenmek istediğinizi söyleyin. Bugün rastladığı altı çok güzel alımlı kadınla zerre ilgilenmeden onunla ilgilenmeniz hatta üstüne üstlük evlilik teklif etmeniz hoşuna gidecek ve “evet” diyecektir.

E.T.Ş (evlilik teklifi şirketi)

1.program

Kadınlar çocuklara dayanamazlar. Bu planımızda kadınların çocuk sevgisinden faydalanacağız. Şirketimizin size sağladığı on çocuk oyuncu ile beraber bir şarkı söylemek için çalışacaksınız. Çocuklarla aranız iyi olmalı, unutmayın ki bir çocuktan profesyonel olmasını bekleyemeyiz

Bir öğlen vakti az kalabalık bir kafenin dışarıya bakan tarafında sevgiliniz ile oturun, olmadı ilişkiniz için önem arz eden bir yerde olabilir. Romantik olmalısınız ama dozu aşmayın, aşırıdan biraz az kelimesi size doğru oranı verecektir. Çok güzel ve özel olduğundan bahsederek kız arkadaşınızın kafasını biraz karıştırmalı ve onu tatlı bir şaşkınlığa itmelisiniz.

Sonra şirketimizce ayarlanmış çocuklar, mendilci kılığında kafenin önünde senin masana yaklaşacaklar. Sessizce masadan kalkın, çocuklar seni görünce çok sevinerek size sarılacaklar. “ Muzaffer Abi, Muzaffer Abi”. Sonra siz ortaya geçin ve on çocuk güzelden çirkine doğru, sizin istediğiniz sıralamada, merkezde olduğunuz bir şekilde dizilsinler.

Her ilişkinin bir şarkısı vardır. Hep beraber o şarkıyı söyleyin ya da Hakan Altun’dan “Teklif ediyorum, benimle evlenir misin?” i öneririm. Şarkı bittikten sonra kız arkadaşınızın elinden tutun, kaldırın ve sarılılın. Çocuklarda size sarılsın ve bir sevgi çemberi oluşsun. İşte o an tektaşı çıkart ve “Benimle evlenir misin?” deyiniz.

6 Ocak 2011 Perşembe

Kestane hakkında 25 kişisel olmayan durum.

1-) Kestaneciyim ben. Otobüslerin kalktığı uzun sokağın hemen göbeğinde tezgahım. Herkes beni sivil polis sanıyor. Halk da, suçlular da, otobüs şoförleri de. Geçenlerde bir kadınla, adam kavga etmeye başladı. Kadın adama bir tokat attı, adam da kadına. Bir baktım herkes kavga edenlere ve bana bakıyor. Kavgayı ayırmamı, bir şeyler yapmamı bekliyorlar.

Sivil polis gibi görünmenin bana sağladığı sayısız imtiyazdan vazgeçemeyeceğimden hemen yanlarına gittim. "Ayrılın", dedim.

Ayrıldılar.

2-) Atkestanelerinin altında oynayan çocuklara yandaki apartmanın en üst katının penceresinden yaşlı kadın bağırıyordu. “ Cemre! Kızım orada oynamayın. Atkestaneleri kafanıza düşer de kafanız kanar!” Olur mu ki gerçekten?

3-) Soba üzerinde kestane pişirmenin tadı apayrıdır Cevdet’ciğim, dedi ve elindeki üçüncü bardak rakısını da tek yudumda içti. Sonra kafalarının güzelliği ile haziranın ortasında sobayı yaktılar. Üzerine kestaneleri dizdiler. Sonra uyudular.

Haziran olduğundan ve soba içeriyi iyice sıcak yaptığından camları açmışlardı. Bu sayede boğulup ölmediler.

4-) “Kestanenin en güzeli Filipinlerde çıkıyor. Bizimkilerden bir buçuk kat daha büyük ve daha ince kabuklu. Yemeye doyamazsın. Bir de Filipinlerde her yer kestane ağacı. Yolda yürürken elini uzat uzat topla.”

Herkes yalan söylediğinin farkındaydı ama kimse sesini çıkartmadı. Seksen yaşında adam.

5-) “Kestaneler neden gece satılır? Çünkü kurtlu olur. Gece müşteriler kurdu göremez ve yer.”, dedi babası çocuğuna. Çocuk hevesi kursağında kalmış şekilde “ Peki babacım” dedi. Beraber yürümeye devam ettiler.

6-) Sessiz soğuk gecede iki kişi yürüyorlardı. Soğuktan ikisinin de ağzından buhar çıkıyordu ama birinin ağzından daha çok buhar çıkıyordu. Yanımdan geçerlerken fark ettim. Ağzından daha çok duman çıkan kestane yiyordu, sıcak kestane.

7-) “Denizkestaneleri sevişmezmiş. Erkek denizkestanesi spermi, dişi denizkestanesi yumurtayı denize bırakır, eğer ikisi rastlaşırsa üreme tamamlanır ve yeni denizkestaneleri olur, rastlaşmazsa olmaz. İşte buna tesadüf denir” dedi.

“ Tesadüf yoktur tevafuk vardır” diye bir cevap geldi. “Tesadüf hiçbir durumu açıklamaz ama tevafuk açıklar”

8-) “Hala evrime kanıt aranıyor. Bakın atkestanesine, denizkestanesine; bakın kirpiye.”

9-) Gıda sektöründe iki şey sihirlidir. Biri sarımsaklı yoğurt, öteki ise çikolata. En yenmez yemekler bile üzerinde sarımsaklı yoğurt döktün mü yenilebilir olur. Yine çok sevilmeyen bir şeyi çikolataya batırdın mı herkes sever. Bunlar baskın tatlar.

Madem elimizde bir türlü satamadığımız fazla kestane var bu iki formülden birini kullanacağız. Sarımsaklı yoğurtlu kestane olmayacağına göre tek seçeneğimiz var. çikolata soslu kestane”

Büyük büyük dedem işte böyle bulmuş çikolatalı kestaneyi.

10-) Feshane, gürhan, alamut / Altı yarak, üstü umut.
Kerhane, cürret, palazut / Artı tarak, büstü kurut.
Sermaye, dünden, kazalut / Altın barak, üstün sükut
Pastane, gürden, malafat / Altmış yumruk, üzmüş ulut

Bu çocukluk şarkıları hep kafamı karıştıyor. Müziği aklımda da sözleri…

:Kestane, gürgen, palamut / Altı yaprak, üstü bulut

11-) Sabahın ilk saatlerinde çöpçüler yerleri süpürürler. Bir gün boyunca yere atılan çöpleri toplarlar. Yerdeki çöplerin en çok olduğu yerler ise banklardır. Bankların önü yazları çekirdek, kışları ise kestane kabuğu dolar. Sonra çöpçüler sabahları o çöpleri toplar, çöpü atanlara küfrederler.

12-) Kestane ve ceviz pis iştir. Çabuk kurtlanırlar. Kestaneciler kestaneleri sadece içi pişsin ve yiyecek kişi kolaylıkla ayıklasın diye bir çizikle pişirirler, kabuğu üstündedir.

Zabıtalık da pis iştir. Rüşveti onlar kadar yiyen kimse yoktur. Zabıtalar sokak esnafına her zaman bulaşır, hayatlarını zindan eder. Ya rüşvet alırlar ya da mallarından.

Kestanecinin tezgahına dadanmış kestane sever bir zabıta vardı. Her akşam evine gitmeden muhakkak kestanecinin yanına uğrar ve yolda yemek için kestane alır ve parasını elbette vermezdi.

Kestanecinin ise eli kolu bağlıydı. Ne yapabilirdi ki? Kurtlanmış kötü kestaneleri zabıta gelmeden pişirir kenara zulalardı. Zabıta gelince de bu kurtlu kötü kestaneleri zabıtaya verirdi. Beleş sirke baldan tatlı olurmuş. Zabıta sesini çıkartmaz yerdi.

13-) Değerli kestane üreticileri;

Bu sene hava şartlarının müsait olması, doğru gübreleme yapmamızdan dolayı rekor derecede hasat yaptık. Bu senenin toplam hasatı geçen seneden %25, bir önceki seneden %33 on sene öncesinden ise %110 daha fazla.

Unutmayalım ki piyasada bir şey ne kadar artarsa o derece değer kaybeder. Malımız elimizde kalmasın diye fiyat kırmak zorunda kalırız. Eğer fiyat kırar ise ürettiğimiz fazla malın bir değeri kalmaz ve fakirleşiriz.

Bu fazla üretimimizi kara çevirmek bizim elimizde. Eğer beraber hareket eder, ortak bir fiyat belirler ve fiyat kırımına izin vermez ise kar ederiz. Aramızdan bir kişi bile fiyat kırarsa tüketici ortak belirlediğimiz fiyatı pahalı bulacağından almaz ve malımızı elimizde kalır.

Bu ve benzeri konuların nihai sonuca ulaştırmak için hepinizi 11.11.2011 günü yapacağımızı genel kurula eksiksiz olarak katılmanızı önemle rica ederim.

Kestane Üreticileri Derneği Başkanı
Serbülent Çizer

14-) Eroini daha önce muzun, sabunun, kedi mamasının, fıstık ezmesinin, takma kol ve bacakların, yumurtaların içinde gizlice ülkelere sokulduğunu görmüştük ama bu bir ilk. Kestanelerin içine saklamış kaçakçılar. Önce kapağa bir delik açıp içinden kestaneyi çıkartmışlar, sonra da içine eroini sokmuşlar.

15-) Aşağıdakilerden hangisi kestanesi ile ünlü şehrimizdir?

a) Edinburgh
b) Philadelphia
c) Johannesburg
d) Bursa

hamiş: ben dünya vatandaşıyım arkadaş.

16-) Dikkat et kestaneyi çizdirme? Kestaneyi çizdirdin mi? Kestaneni kim çizdi?

Ergenliğim bu tür manidarca söylenen ama manasını bilmediğim sorulara kızmakla geçti.

17-) Adım soyadım, Süheyl Kestane. Demode bir isim ve komik bir soyadı. Arkadaşlarımın isimleri Cenk, Kaya, Cüneyt, Hamza; soyadları ise Tunç, Güçlü, Korkusuz, Arslan.

Aziz Nesin bu abartılı soy isimlerinin ardında aşağılık kompleksinin yattığını söyler ki; bence haklıdır da.

Bu abartılı soyadı sahiplerine soyadlarının hikâyesi sorulduğunda pek cevap vermezler. Benim büyük dedem tunç gibiymiş, benim büyük dedem aslan gibiymiş; gibi uyduruk cevaplar alınır genelde.

Benim soyadımın hikayesi ise basit. Büyük dedemler soyadı kanunu çıkınca çok umursamamışlar. Sonra bir devlet görevlisi gelmiş ve herkese soyadı vermiş. Armut, portakal, mısır, üzüm, hurma, çiçek, elma… Bize de Kestane kalmış.

18-) Kuruyemişlerin menşeileri benim için tam bir muamma. Kabak çekirdeği nasıl yetişir bilmem, fıstık ağacı nasıldır tanımam, fındık ağacını da. Şam fıstığı nasıl, nereden yetişir bilmem. Leblebilerin ikisi hakkında da en ufak bir fikrim yok. Bir ay çekirdeğini bilirim, günebakanlardan çıkar ama ona da neden ay çekirdeği denir anlamlandıramam.

Kestane de aynı şekilde. Atkestanesi gördüm ama kestane ağacı görmedim. Acaba dışındaki dikenli kısım temizleniyor da mı satılıyor? Bu ülkede az belgesel çekiliyor.

19-) Kaç sevgiliyi terk ettim uğruna
Eşsiz kraliçem,
Son sevgilim.
Tahtın boş, yokluğun derin.
Akmıyor zaman, anlar manasız
Nerdesin esas kadınım
Ellerim avuçlarım kan içinde

20-) 30gr devedikeni
55gr çam reçenesi
60gr ezilmiş yozgat soğanı
50gr sarı kantoron
10gr kaya tuzu
5gr kestane
60gr ahududu

tüm bu karışımı bir haftalık abdesti olan 60 yaşından yaşlı namazında niyazında hacı bir amcaya karıştırt. Sonra da oturarak üç yudumda iç...

21-) İçişleri bakanlığına

Muğla’nın merkezine bağlı Kestane Köy’ümüzün adını, Mücahitler olarak değiştirmek istiyoruz. Saygılarımızla Kestane köyü ahalisi adına;

Kestane Köyü Muhtarı
Kerim Kestane

22-) İngilizce, Chesnut; Almanca Kastanie; Fransızca, Marron; Azerice, Şabalıd ve Hollandaca Kastanje. Artık kestaneyi tüm dünyaya satmaya hazırız.

23-) “ En son ne zaman kestane yedin?”
“ Çok oldu.”
“ Ne kadar çok?”
“ Bir yılı aşkın.”
“ Evde mi yedin dışarıda mı?”
“ Evde, annem fırında yaptı.”
“ Yanlış yapmış, sobada daha güzel olur.”
“ Evimizde soba yok.”
“ Sobası olan arkadaşınız, akrabanız da mı yok?”
“ Dayımlar var memlekette.”
“ Memleket neresi?”
“ Sivas, Kangal.”
“ En son ne zaman gittin dayınlara?”
“ Yıllar oldu.”
“ Bir daha ne zaman gitmeyi düşünüyorsun?”
“ Dayımın eşi öldüğünde gitmiştik, dayımın yeni eşi ölürse yine gideriz.”
“ Ölüm oranları kışları daha çoktur ama dayının eşi ölürse elinde kestane ile gitme. Kestane neşeli bir yemektir, ayıp olur.”
“ Tamam.”

24-) Gerdekten önce başarısız olmaktan korkan kırk iki yaşındaki R.K yarım kova denizkestanesini yutup daha sonra, iki viagra içtikten sonra düğün esnasında fenalaşarak hastaneye kaldırdı. Doktorların verdiği kas gevşeticiler etki göstermeyince R.K doktorlar tarafından uyutuldu.

25-) Trafik kazası süsü vereceğiz. Plan çok basit. Bir kamyon dolusu kestane ile yolda önünce giderken bir kestaneleri yolsa saçacağız. Yola saçılan kestaneler arkadan gelen arabaların yoldan çıkmalarına ve kaza yapmalarına yol açacaktır.

birazda benzetme

  • Her sakallıya dede diyenlerdin; zaten on iki yaşındayken önünde çok seçenek yoktur.

 

  • Gece yatmadan önce öldürdüğü insanları sayan bir katil gibiyim ve her gece sayarken uyuyakaldığımdan tam sayıyı bulamıyorum.

 

  • Ana haber bülteni sunucusu gibiyim ve promterdan ağza alınmayacak küfürler geçiyor.

 

  • Astrologlar gibisin, söylediklerinin uydurma olduğunu bildiğim halde yine de dinlemekten kendimi alamıyorum.

 

  • Üzerimde bayan voleybol takımı neşesi var. En küçük başarımda etrafımdaki herkese sarılmak ve kıçları şaplak atmak istiyorum.

 

  • Polislerden kaçan polis gibiyim. Ben he kovalamayı öğrenmişim, kaçmayı değil ki.

 

  • Sen yokken kendimi oksijen tüpü bitmiş dalgıç gibi hissediyorum.

 

  • Doğduğu köye mescit yaptıran eroin kaçakçısı gibisin. Herkes gerçeği biliyor ama kimsenin bununla yüzleşmeye niyeti yok.

 

  • Operadan çıkıp meyhaneye gidesim var. kafa karışıklığımı anca bu durum ifade edebilir.

 

  • Çıkarttığı paraların bir kısmını cebe atan bir arkeolog gibisin.

 

  • O kadar çirkin bağırışın var ki; sanki ligden düşmek üzere olan bir takımın amigosusun

4 Ocak 2011 Salı

tanışma makinası

aslında bir makina yapacaksın. ya da cep telefonu özelliği. bilgilerini yazacaksın, tabi temel özelliklerini, ad soyad, memleket, yaş, falan fistan. bu makinadan olanlarda otomatik olarak senin özelliklerin görünüyor olacak, onun özellikleri de senin makinanda görünür olacak.

insanlar birbirleri ile tanışmak istemiyor mu? işe yarayabilir. istemiyorsan özelliği kullanmazsın.

2 Ocak 2011 Pazar

pazartesi - garip dayıların ziyareti

Geçenlerde bir grup kahverengi kıyafet giymiş, acayip şapkaları olan, apoletli adam ziyaretime geldi pazartesi sevdalıları. İlginç tipler, aynı anda adım atıyorlar, sopa yutmuş gibi dimdikler, robot gibi konuşuyorlar. “Kimi aramıştınız dayı?” dedim. En öndeki “ Sizi aramıştık, askere gelmeyi düşünüyor musunuz?” dedi. Bir southpark sessizliği yaşandı. Sonra geldikleri gibi gittiler.

 

*Sessizlikten rahatsız olup, her sessizlikte bana “ seni seviyorum” dememeli.

*Güzel diz kapakları olmalı.

*Oyunbozan olmalı

*Hiçbir çocuğa “karnen nasıl?” sorusunu sormamalı.

*Türk lirasını dolara ve euroya kafadan çevirebilmeli.

*Takım iç çamaşırı takıntısı olmalı.

*Rüyalarının çıktığına inanmalı.

 

Beni ziyarete gelen folklor ekibi gibi giyinmiş dayılar kim bir fikri olan var mı?

1 Ocak 2011 Cumartesi

şiir

İlkbahar, yaz;

Sonbahar, yas.