28 Ağustos 2008 Perşembe

dünyayı sevmeyen adam


   Ben bu dünyayı hiç sevemedim.Bir gün bile işim rast gitmedi.Fakir Ahmet'in fakir oğlu olarak geldim bu dünyaya.Parasızlığında,rezillimde benimle beraber devam etti,durdu.Ne iyi bir arkadaşım oldu,ne de güzel bir sevgilim.

   Annem ben  doğduktan  sonra babamı terketmiş,başkasına gitmiş.Fakir babam büyüttü beni, ama nasıl büyüttü bir ben bilirim.İçti,sıçtı,küfretti,ağladı....Ben de o ara büyüdüm.

   Okula gittim ama hiç umursamadılar beni;arka sırada oturup,durdum.İlkokul öğretmenim okumayı öğrenmememi bile umursamadı,sınıfta bıraktı.Yeni gelen öğretmende ilkinden farklı değildi.Hatta dövüyordu da.Okul bir şekilde bitti,çokta bir şey hatırlamıyorum.Sadece okumayı öğrendim,bir de istiklal marşını.Gerçi maçlara gitmesem onu da unuturdum ya,neyse.

   Bir kaç işe girdim.Ne sigorta yaptılar ne de maaşımı tam vediler.Gerçi ben de hiçbir işi beceremedim ya.Şimdi kot taşlama işindeyim.Maaşımı veriyorlar,gerisini de umursamıyorum.

   Güneşin doğuşu,ormanın yeşili,ay tutulması,bir bebeğin gülüşü...Hiçbirini sevmiyorum.Ben bu dünyanın hiçbir şeyini sevmiyorum.Elimde olsa bu dünyayı yok ederim.Bir kibrit çakılacaksa ben çakayım,yansın bu dünya.Tüm pislikleri ile,tüm adaletsizliği ile yansın.

   Aslına bakarsam elimden bir şeyler gelebilir.Ne demişler damlaya damlaya göl olur.Her ne kadar bir fabrikanın ya da termik santralin dünyayı kirlettiği kadar kirletemezsemde elimden geleni yapıcam.Bitsin bu dünya.

   İlk olarak doğduğum köye,memleketime bir kötülük yapmalıyım.Hayatın acı yüzünü ben bu köyde gördüm.Etrafıma bakıyorum.Her yer yemyeşil,herkese huzur veren bu yeşillik bende yakma istediği doğuruyor.İyide bunu nasıl yapıcam ki?Sigara izmariti,ile bu koca ormanı yakamam.Arabamda yok.En iyisi bi kaç litre benzin ile şansımı denemek.

   Otobüsle memleketime,oradan dolmuşla köyüme gidiyorum.Kimse beni tanımadı.Bende de bir iki tanıdık sima var ama,bende kimseyi tanımıyorum.Dolmuş köye yaklaşırken ormanlık alanda,

-Müsait bir yerde,dedim.Şöför şaşırdı.

-Hayırdır abi? dedi.Burada ne yapacaksın?

-Seni ilgilendirmez,dedim ve indim.

   Biraz içeri doğru yürüdüm.Elimdeki iki litrelik iki şişe benzini,iki büyük ağaca döktüm.Kibriti çaktım.Bir anda alev parladı.Hemen kaçmaya başladım.Anayola çıktığımda ilk gördüğüm arabanın önüne atladım.Adam durdu,'Yangın var hemşerim!' dedim.Arabasına aldı beni ve kaçtık.

   Eve vardığımda içim huzur doluydu.Yakmıştım küçüklüğümün tüm kötü hatıralarını.Hemen televizyonu açtım.Haberleri izledim.Hiç orman yangını haberi yoktu.'Benim köy kimin umrundaki' dedim içinden.'Yarın gazetelerde çıkar.'Ama çıkmadı.Araştırdım,soruşturdum hiçbir yangın haberi yok.Yakamamışım.Dört litre benzine orman mı yakılır?Bir arabam olsa elli litre benzinle yakardım.Kahpe dünyayı,kahpeliği yüzünden yakamadım.

   Canım çok sıkıldı,ilk başarısızlığım değildi bu elbette,nasılsa kaybetmek kaderimdi.Aklımda ise eve doğru kaçışım,eve girişim,televizyonu heyecanla açışım vardı.O anlarda yaşadığım duyguları daha önce hiç yaşamadım.Huzur,mutluluk,başarı...Hatta orgazm...Yaşadığım bu duyguları daha önce yaşamadığım için ifade edemiyorum.Tek bildiğim bu berbat dünyadaki en mutlu anlarımdı.

   O günden sonra hayatımın akışı değişti.Eski araba lastiklerini topluyordum.Gizlice yakıyordum.O lastikten çıkan duman.İnanılmazdır.Sanki koskoca bir fabrikanın bacası gibi.Sonra kendi fabrikamı kurdum.Evime tabiki.Büyükçe bir soba aldım.Kışın şehrin en sıcak evi benim oluyordu.Araba lastiği o kadar çok ısı veriyorduki.Sobanın boruları bile kıpkırmızı olurdu.Plastik ne bulsam yakıyorum.Sonrada dışarı çıkıp,çıkan simsiyah dumanı izliyorum.Hayat buymuş.

   Yazları ise daha zor geçiyor tabi.Fabrikamla-sobamla-çok oynamayamıyorum.Gerçi dayanamıyorum.Tüm camları açıp fabrikamı çalıştırdığım oluyor.

   Kendime yeni bir heyecan buldum,bugün ilk kez deneyeceğim.Gazetelerin içinde gelen süpermarketlerin eklerine bakıyorum.En ucuz deterjan nerede satılır?Fakirliğime sövüyorum yine.Yeni açılmış bir süpermarkette inanılmaz bir indirim var.Şehrin öte ucunda ama hesabımı yapıyorum.En ucuza en çok deterjanı oradan alabilirim.Atlayıp gidiyorum.Yirmi kiloluk iki tane büyük poşet deterjan alıyorum.Öyle ağırlar ki,zorlana zorlana bir dolmuşa biniyorum.Kan ter içindeyim.Kalbim öyle hızlı atıyor ki.Müsait bir yerde iniyorum.Kırk kilo deterjanla deniz kenarina geliyorum.Saat daha dörde geliyor.Beklemeliyim.Bir banka oturuyorum.Denizi izliyorum.Her zerremle hissediyorum ki ben bu dünyayı sevmiyorum.Zaman geçmek bilmiyor,insanlar izliyorum.Zaman akıyor,ama çok yavaş.Her geçen saniye heyecanım artıyor.Hava karardı,saatime bakıyorum.Henüz saat on,iskele çevresi hala kalabalık.Karnım çok aç.Cebimde ise sadece eve dönebileceğim kadar para var.Açlığa aldırmıyorum,nasılsa biraz sonra ruhum doyacak.

   Gece yarısını geçti artık,kalabalık boşalıyor,kalp atışlarım öyle hızlandı ki.Kırk kilo deterjan ile deniz kıyısındayım.Etrafımı kolaçan ediyorum.Etrafta kimse yok.Sahil yolunu aydınlatan sokak lambasının altına geçiyorum.Deterjan torbasını açıyorum.Son bir kez etrafıma bakıyorum ve yirmi kiloluk deterjanı denize döküyorum.Sokak lambasının cılız ışığı ile denizin köpürüşünü izliyorum.Deterjan kokusu ve köpüren deniz;izlemek o kadar keyifliki.Yine aynı heyecanı hissediyorum.Hemen diğer torbayı açıyorum ve denize boca ediyorum.Deniz iyice köpürüyor.

   Günler geçiyor.Artık ne lastik yakmak,ne de denize deterjan dökmek beni kesmiyor.Hem artık eskisi gibi geceleri de bekleyemiyorum.Müptela oldum resmen.Yemek yemiyorum,sigarayı bile bıraktım.Tüm param deterjana,lastiğe gidiyor.Geceleri sokakta dolaşıyorum,çöpleri kurcalıyorum,plastik topluyorum.Artık bir adım daha ile gitmem gerek.Hayatımı değiştiren o güne döneceğim,köyüme gidip bu sefer orayı yakacağım.

   Dört litre benzinle orman yakılmaz biliyorum.Bu sefer büyük oynayacağım.Müptelalığım artmakta.Sabahın köründe sokaklardayım.Yaşlı bir adam eski siteyşın arabasına,torosuna,doğru yürüyor.Anahtarı elinde,kapıyı açıyor.Yerden aldığım yumruğum büyüklüğündeki taşla adamın kafasına vuruyorum.Yere düşüyor,başı kanamakta,kaldırım taşı kan gölü gibi oluyor.Elindeki anahtarı almak için hamle yapıyorum.Gözlerini,gözlerime dikiyor ama direnmiyor.'Cüzdanını ver diyorum',donuk bakışları sabit,sesini çıkartmıyor.Tek hamlede adamı ters çeviriyorum ve pantolonunun arka cebincen cüzdanını alıyorum.İçinde yüklüce para var.Arabaya bindim,ilerliyorum.

   Plastik bidon satan bir yerde duruyorum.Arabanın bagajını ve koltularını bidonla dolduruyorum.İhtiyarın cüzdanı işimi görüyor.Benzin istasyonuna çekiyorum arabayı.

-Depoyu ve bidonları doldurdur,diyorum

-Hayırdır abi?,diyor.Bu kadar benzini ne yapacaksın?

-Orman yakacağım,diyorum.Benzinci çocuk şaşkın şaşkın bana bakıyor.Gülümsüyorum,Benzinci çocukta bana bakıp gülmeye başlıyor.

-Alemsin abi diyor.Bilmiyor ki ne alemim.

   Köyüme yaklaşıyorum ve her geçen saniye heyecanım artıyor.Ana yoldan,tali bir yola sapıyorum.Köyümün ormanın içindeyim artık.Arabayı tali yoldanda çıkarıp ormanın içine doğru sürüyorum.Delirmiş gibiyim.Orman içeri girdikçe sıklaşıyor.Artık araba ile devam etmek imkansız olduğu için arabayı durduruyorum.Benzin dolu bidonları arabadan indiriyorum.Etrafa benzin saçmaya başlıyorum.Yaklaşık elli litre benzini ağaçlara ve arabaya boca ediyorum.Gömleğimi çıkarttım,arabanın benzin deposunda bir ucunu sokuyorum.Diğer ucuda benzine bulanmış durumda.Hem ormanı yakacağım hem de arabayı patlatacağım.Gömleğimi tutuşturuyorum,araba bir anda alev alıyor.

   Kaçamıyorum.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Somurtgan şehir


Ben o şehri hiç sevemedim.İlk gelişimi hatırlıyorum,üniversiteyi kazanmış sevgilimi ziyerete gelmiştim.O da şehri çok bilmediğinden daracık bir alanda dolaşmış durmuştuk.Bir alışveriş merkesinde şapkaları denerken ne denli şirindi.Yolda,okuldan arkadaşlarını gördüğünde beni arkadaşım diye tanıştırmıştı.Erkek arkadaşım ya da sevgilim diye değil,arkadaşım diye.Çok takmamıştım buna.
İkinci gelişimde sevgilim sandığım kız beni terketti.Otobüs garına tek başıma gittim bu sefer.Gece hava berbattı,sis ve yağmur.Tüm bencilliğimle keşke otobüs kaza yapsada ölsem diye düşündüğümü hatırlıyorum.Hiçbir yolcuyu düşünmeden.Yanımdaki adam volkman dinliyordu.Bir kulaklığı rica ettim,verdi.Mola yerinde bana sigara verdi,çayın parasını verdi.Ne konuştuk hatırlamıyorum.Adamı da.
Tatile giderken arabamın sol farının yanmadığını farkettim.Yine o şehirdeyim.Tamirci arıyorum.Hem çok değişmiş,hem hiç değişmemiş gibi.Hala aynı somurtgan şehir.Usta buluyorum.Sabaha halledelim,diyor.Yolcuyum geçiyordum,diyorum.Bu saatte yapamam,diyor.Ben bu şehrin hiçbir şeyini sevmiyorum.Basıp gaza gidiyorum.Tek farla yolculuk yapıyorum.Yol boyunca şehre sövüyorum.
Tatil dönüşü,yanımda tatilde tanıdığım,aşık olduğum kız var.Evlilik düşünüyorum,onun uğruna her şeyi yapabileceğimi.Aynı berbat şehirden geçerken'Aşkım burda duralım mı diyor?' nedenini soruyorum 'Çok güzel bir şehir' diyor.Bir an duraksıyorum.Nasık bir insan şehri sevebilir ki?Bir lokantada yemek yiyoruz.Odun ateşinde pişmiş köfte.Hiçbir özelliği yok.Zıkkımlandık,gidiyoruz.O ilişkide orada sarsılıyor,ilerleyen günlerle bitiyor.
Askere gidiyorum.En büyük korkum o şehrin çıkması.Acemiliğimde çıkmıyor,seviniyorum.Ustalığımda da çıkmıyor.Askerliğim şanslı giderken bir görev için yine o şehre gönderiliyorum.İşim uzun sürmüyor.Zaten askerim,nizamiyeden dışarı çıkmıyorum izin günümde de yattım.O şehri gezmiyorum.
Bir şirkette pazarlama işindeyim.Şehirleri geziyorum.İyi bir kaç arkadaşım var.O şehre iş çıktığında takas yapıyoruz.Ben hariç herkes de o şehre gitmeye can atıyor.
Kimisi bamya sevmez,kimisi korku filmlerini.Ben de o şehri sevmiyorum.

23 Ağustos 2008 Cumartesi

Ertesi Gün



30 Temmuz 2003

Babam öleli-el süpürgesi,elektirik kaçağı- dört ayı geçti.Anneme yakın bir eve taşındık.Yemekleri beraber yemeye gayret ediyoruz.Babamın gidişi hepimizi yıprattı,ama en çok annemi.Ablam evine döndü.Hala çok ağlıyormuş,eniştem söyledi.Amcam ve halamlar sessiz.Her zamanki gibi.Keşke anneminde kardeşleri olsaydı.

Annem geçen sürede çok değişti.Her şeyi sayıyor.Kaç çorabı olduğunu da biliyor,kaç tane çorabım olduğunu da.En sevdiği dizinin kaç tane reklam aldığını da sayıyor,geçen kahvaltıda kaç tane zeytin yediğimi de..Neden sayıyorsun anne dediğimde ise 'zaman geçiyor kızım'diyor,'iktisatlı olmak gerek kızım'diyip geçiştiriyor.

Bugün anneme hamile olduğumu söyledim.Daha önce söyleyecektim ama ne bileyim utandım işte.Çok şaşırdı,gözleri doldu,sarıştık,sessiz sessiz ağladık.

-Ne zaman doğum?,dedi.Kaç aylık gebesin?

-2004 ün ilk haftası bekliyoruz,dedim.Doktor da bana öyle demişti.

Annem gözlerini yukarı dikti,sağ kaşını kaldırdı.İçinden bi şeyler söyledi.Gözlerini bana dikti.Ben birazcık ağladığım için ellerimle göz yaşlarımı siliyordum.Cinsiyetini sordu,düzenli kontrole gidip gitmediğimi.

-Merak etme anne,dedim.Allah izin verirse bir oğlumuz olucak,kontrollerimi de aksatmıyorum.Hem adını da şimdiden konuştuk.Rahmetli babamın adını vericez.Arif.

Annem mutluydu,şaşkındı.Babamın adını vereceğimi duyduğu zaman daha bir duygusallaştı.Uzun bir iç çekti ve ağlamaya başladı.

24 Mart 2003

Evimizi su basışının üstünden beş gün geçti.Ev sahibi ustaları anca göndermiş.Daha bir hafta daha buradayız.Biz zaten annemlere taşındık.Eşyalarımızın bir kısmı konu komşuda,bir kısmı kapının önünde.Umarım yağmur yağmaz.Koltuklar kapının önünde.

Yağmur yağmaya başladı ve annemle taksiye atlayıp eve gittik.Sağolsun komşular koltukları apartmanın içine çekmişler.Ev sahibim insan olmasa da komşuların bu haraketi için bile burada kalabilirim.Bu devirde bu komşuluk.Beş gündür kimse mırın kırın etmedi.Sağolsunlar.Biz eve dönelim bari.Burada bize ihtiyaç yok.

Kapıyı çaldık,açan yok.Babamın evde olması gerekirdi.Cebi de çalıyor.Telefonun sesini kapıdan duyabiliyoruz.Hayırdır inşallah.Eşimi bekleyelim bari,onda anahtar var.Gelmesine de yarım saat kaldı.Annem yabancılık çekmesin diye anahtarını eşime vermiş.Çok ince bir davranış.

Eşim geldi,kapıyı açtık.Bu koku da neydi?Bi şeyler yanmış gibi.Yanık et kokusu gibi,hatta mangal.Salona geçtim.O görüntüyü bi daha hiç unutmucam.112'yi aradı eşim.Ama çok geçti.Babam ölmüştü.

4 Ocak 2004

Doğum yaklaştı.Allah'a şükür sorunsuz bir hamilelik geçiriyorum.Her hamile kadın gibi ağlıyorum,saçmalıyorum.Sağolsun eşim tahammül ediyor bana.

Ama annem iyice değişti.Özellikle bana karşı.Bakışları değişti,Bir şeyler söyleyecek ama içine atıyor gibi.Gözlerinde nefreti görüyorum aslında,ya da kuşkuyu.Hamileyim ya,saçma sapan bir halim var,hormonlarım alt üst;belkide ondan böyle hissediyorumdur.Umarım hormonlarım yüzündendir.Yoksa annem neden benden bu kadar uzaklaşsın ki?Benim vesvesem olmalı bunlar.Ben biraz daha ağlayım..

7 Ocak 2004

Sancılar ve hastanedeyiz.Annem gelmedi,yanımda kaynanam var.Ağlıyorum.Neden ya?

Oğlum doğdu.Sağlıklı Allah' a şükür.Ablam telefon etti,

-En kısa zamanda gelicem,dedi

-Annem neden yok,diye sordum?

-İşi varmış,dedi.Gelecek meraklanma.Sebebini bilmediği belliydi.Canım yanıyor ya.Of!iyiki Arif sağlıklı..

9 Ocak 2004

Evimizdeyiz.Anneme telefon ettim.Uğrayacağını söyledi.Sesi duygusuzdu.Torununu,küçük Arif'i görmek ister gibi değildi.Oysa babamın adını vereceğimizi duyunca ne de çok duygulanmıştı.Anlamıyorum.

Kapı çalıyor,uzun uzun.Arif bebek uyanacak.Eşim koşarak kapıyı açtı.Ben yataktayım.Ağzım yüzüm şimşiş.

-Hoşgeldin anne,dedi eşim.

-Hoşbuldum,dedi annem,ama hiçte hoşbulmuş gibi değildi sesi.Yanıma geldi yatağın başına.Montunu çıkartmaması erkenden gideceğini ele verir gibiydi.

-Bunu babana nasıl yaptınız?dedi.Sizde hiç vicdan yok mu?Babanızın ölümü sizi hiç mi etkilemedi?Annemin sesini ilk kez böyle öfke dolu duyuyordum.Bağırmıyordu ama sesi deliyordu.Eşim de bende susakaldık.

-Ne oldu anne? dedi eşim.Sesinden pişmanlık akıyordu.Ama neden pişmandı,ne yapmıştık biz?Suçumuz neydi?

-Sen normal doğum yapmadın mı?,dedi annem.

-Evet anne dedim.

Annem benim adet tarihlerimi biliyordu.Annem benim her şeyimi biliyordu.Her şeyi sayıyordu.Arif'in doğduğu günden gebe kaldığım günü hesaplamış.

-Baban öldükten bir gün sonra,babanın evinde!,dedi.Kapıyı çekti,gitti.

22 Ağustos 2008 Cuma

Geometri ve Aşk


Aşk üçgeni...İki aşk arasında kalmak...Hayat,metametikse;hayat,gemometri midir de?

Eğer bir aşk üçgenini ya da iki aşk arasında kalmağı geometriye dökeceksek üç ayrı noktaya ihtiyacımız var demektir.

C:Ceyda'nın düzlemdeki yeri olsun

G:birinci erkek şahısın düzlemdeki yeri

T:ikinci erkek şahısın düzlemdeki yeri

Düzlemdeki üç nokta her koşulda bir üçgen oluştururlar.

Üçgenlerde kenar uzunluklarında göre üçe ayrılır.

Birincisi ikiz kenar üçgen. C ile T noktalarının arasındaki uzunluk,C ile G noktaları arasındaki uzunluğa eşit olması durumu.Yani Ceyda,T'yi de G'yi de eşit olarak seviyor.Ama önemli nokta şu;T ile G arasındaki mesafenın uzunluğu..Eğer ikiz kenarlardan daha kısaysa..T ve G aralarındaki arkadaşlığa Ceydaya olan sevgilerinden daha çok değer veriyorlarsa.''Aşk her zaman bulunur,ama iyi arkadaş bulunamaz kanka'' diyorlarsa.Zavallı Ceyda.

İkinci olarakta çeşit kenar üçgeni ele alalım.Bu üçgenden her şey çıkar.Noktalar arası uzunluk birbirinden farklıdır.Hangi iki nokta birbirine yakınsa o ikili birbirini seçer.Uzak olan noktaya ise düşen diğer iki noktadan daha da uzaklaşmaktır.

Üçgenlerin en çetrefillisini sona sakladım.Eşkenar üçgen.Üç noktanında birbirine uzaklığının eşit olması durumu.Poligamik bir evlilikle sonuçlanabilir.Ceyda;hem T hem de G ile evlenir.Aynı anda.Bu üçlü birbirini çok sevmektedir.Ceyda yemeği yaparken T salatayı yapar G ise masayı hazırlar.Birbirlerini hiç kıskanmayan çok derece sıkıcı bir ilişkileri olur.Gerçi cinsel hayatları çok renkli olur ama bu konuyu okuyucumun hayal gücüne bırakıyorum.

Düzlemdeki üç nokta her koşulda üçgen oluşturmaz.Dördüncü paragraftaki bu hatayı farketmediysen üzülme.Geometri böyledir.Acımasızdır.

Son durum ise üç noktanın aynı doğru üzerinde olmasıdır.Bu durumda ortadaki noktayı C alırsak şöyle bir görüntü çıkar.

___G_______________C_________T___

G ile T daha öncede birbirinden uzak kaldılar.Tüm diğer üçgenlerde de.Bence aralarındaki mesafe en çok bu doğruda.İkisini arasında sadece bir yol var.O yolda C den geçiyor.Mesafe ne kadar kısa gözüksede C mesafeyi imkansız kılıyor.

19 Ağustos 2008 Salı

Tekiz


Senden nefret ediyorum.Bana benzediğin için.Ellerin,gözlerin benzediği için;tavrın,edan benzediği için;zevklerin,zevksizliğin benzediği için.Senden nefret ediyorum.

Kendimden nefret ediyorum.Sana benzediğim için.Kendimi bildim bileli yanımdasın.Hep aynı renk ve model kıyafetleri giyiyoruz.Kilo alıyorum,alıyorsun;uzuyorum,uzuyorsun.Öl artık.Ya da başka bir yol bulmalıyım.

Ana rahminde ikizini yiyen kardeşler duymuştum.Keşke o beni yeseydi ya da ben onu.Hem işin en saçma kısmı bi kaç dakika önce çıktı diye o suratsız kaltağa neden abla diyorum.Ailemin bana yaptığı tek kötülük değil belkide ama en büyük kötülük bu.Kendimin aynısı ile yaşamama sebep olmaları yetmiyormuş gibi,kendimin aynısına abla demek zorundayım.

Bazen aynaya bile bakmaya dayanamıyorum.Kendimi görmek istemiyorum.Derken kapıyı o açıyor ve bana bakıyor.Tüm suratsızlığı ile.Diğer nefret ettiğim nokta ise isimlerimiz arasındaki benzerlikBen Simay,o Miray.Gerçi kimin umrundaki benim adımın Simay olması.Miray dediklerinde inatla bakmıyorum.Sonra yüzlerinde aynı pişkin ifade ile aynı cümleyi söylüyorlar.'Ben de hep ikiniz karıştırıyorum ha ha ha!!'.Aptalsın,salaksın,gereksizsin....Sadece bana onun adı ile hitap ettiğiniz için bile sizden nefret ediyorum.

Bunlara daha fazla dayanamıyorum.Çözüm yolları düşünüyorum.Ne yapabilirim.Bir insan ikizinin kendisine benzemesinden nasıl kurtulabilirki?

Sadece bir yolla.Kendini değiştirerek.Öyle bir ey yapacağım ki.Kimse bize ikiz diyemicek artık.Kimse beni onunla karıştırmıcak.Tek olucam.Tek!!biraz biraz param var.Nasl olduysa.Gerçi kesin Miray'ında benimle aynı miktarda parası vardır.Kuruşu kuruşuna.Gazete ilanınından doktoru buluyorum.Kan görmek bile beni bu kadar korkuturken sırf bu bitmek bilemeyen acıdan kurtulmak için için bunu yapıcam.

Hayat dizilerdeki gibi değil.Muayenehaneyi hiç böyle düşünmemiştim,doktoru da.Ucuz etin yahnisi belki de.Hem zaten ben güzelleşmekten daha çok farklılaşmak istiyorum.Sanırım bu kadarını becerebilir bu adam.

-Hoşgeldiniz, dedi.Ses tonu sıcak olamaya çalışan biri gibiydi;ama bana o sıcaklığı veremedi.

-Hoşbulduk,dedim.Ne kadar güzel bir muayenehaneniz var.

-Teşekkür ederim,dedi.Nasıl yardımcı olabilirim size?

En zor soru bu idi benim için.İkizimden farklı olsunda nasıl olursa olsun demek geldi içimden.Gerçi bi bahane veremsem kimlik değiştirmek için ameliyat olan bir kanun kaçağı olduğumu düşünebilirdi.Kanundan değil.İkizimden kaçıyorum.

-Kaşlarım,dedim.Biraz daha kaldırırsak alnımdaki kırşıklıklardan kurtulabilirim sanki.Beni çok yaşlı gösteriyor.Elime bir dosya tutuşturdu.Daha önce yaptığı kaş kaldırma işlemlerinin resimleriydi.Hiç biri bi şeye benzemiyordu.O aptal,şaşkın ifade.

-Aaa! bu çok güzel olmuş,aa! bu çok başarılı olmuş,gibilerinden bi şeyler söyledim.tek bildiğim kaşlarımı kaldırarak bu kabustan kurtulamazdım.yüzümün merkezini değiştirmeliydim.Burnumu.

-Çok basit bir işlem olucak,dedi.o sahtekar sesiyle.Daha önce bu işlemi yaptırmalıydınız.Burnunuzdan nefes alırken zorlanıyorsunuz değil mi?Uykunuzda bölünüyordur.Daha önce hiç böyle bir problemim olmamasına rağmen.

-Evet doktor bey,dedim.nasıl bildiniz?Geceleri çok uyanırım.

-Burnunuzdan,dedi.Operasyon sonrası hiçbir şeyiniz kalmıcak.Operasyon sanırım doğru kelimeydi.Ameliyat değil.Operasyon.İkizimden,Miraydan kurtulma operasyonu.Tek olma operasyonu.

Çok uçuk bir fiyat söylemedi.Hatta biraz daha para verirsem karnımdan ve kıçımdan yağ da alabilirmiş.Teşekkür ettim.Bütcemin bu kadar olduğunu söyledim.Doktor görünümlü esnaf fiş kesmezlerse karımdan biraz yağ çekebileceklerini söyledi.Kabul ettim.

Karnımdaki yağlardan kurtulmamı ülkemdeki herkese borçluyum.Şaka gibi.

-Opresyonu ne zaman yapalım?,dedi.En yakın zamanda dedim.Şimdi yapalım dese hayır demezdim.Üç gün sonraya anlaştık.Ödemenin bir kısmını yapıp çıktım.

Evdekilere okul gezisine gidiyorum,dedim.Miray da gelseydi,dediler.Yaa o da gelsin.Beraber estetik olalım.Bir hafta yokum dedim.Mırın kırın ettiler.Ama beni artık kimse durduramazdı.

Üç gün geçti.Muayenehanedeyim.Kokmuyorum.Doktorum yeşilleri çekmiş,ilk kez doktora bu kadar benziyor.Beni telkin etmeye çalışıyor.Çok iyi bir doktor olduğundan bahsediyor.Tüm operasyonları çok başarılı geçmiş.Hiçbir tehlikesi yokmuş.Dinliyorum ama sussada başlasak artık.

Narkozcu geldi.10 dan geriye doğru saymamı söyledi.

-On,dokuz,sekiz,yedi........

Uyandım.dayak yemiş gibiyim.Doktorun sekreteri her şeyin yolunda olduğunu söyledi.Operasyon çok başarılı geçmiş.

-Yarın akşam gibi taburcu olabilirsiniz,dedi.ve gitti.

Uyudum,uyandım,uyudum....Durumumu,yaptığımı,ailemi,ikizimi...Hiçbirini düşünmedim.Sadece uyudum.Sargılarımı değilştirdiler bir kez.Doktorum geldi.Harika,olağanüstü gibi bi şeyler geveleyip gitti.Dinlemedim.

Bi oda ayırmıştım orta dereceli bir otelden.Taburcu olunca oraya gittim.Yüzüm sargılıydı.Nasıl oldu bir fikrim yoktu.Ama bu kadar canım yandığına göre güzel bi farklılık olmuştur muhtemelen.Sargılar on gün sonra çıkıcak dediler.Planım sarkmıştı.Evi aradım.

-Dört gün daha yokum,dedim.Burası çok güzel.

-Sesin neden boğuk,dediler?

-Hava değişikliği nezle yaptı,dedim.

Pek ses etmediler.Paran var mı?,diye sordu annem.Var dedim;ama yoktu.oteli ödeyip eve anca gelicektim.

O barbat muayehaneye tekrar gittim.Kendimi daha iyi hissediyordum.Farklılığı hissedebiliyordum.Sargılar çıktı.Yüzüm tamamen şişti.Gözlerimin altı kıpkırmızıydı.Doktorum konuşmaya başladı.

-Hiç merak etme.Her geçen gün şişlikler inecek.Kırmızılıkları hiç takma.Çok çabuk iyileşeceksin.Bak karnında çok güzel oldu.Hiç merak etme.Artık bebek gibi mışıl mışıl uyuyabileceksin.

Çok konuşuyordu.Ben ise sonuçtan gayet memnundum.Farklıydı.Çok farklıydı.Mirayla alakası yoktu.Teşekkür ettim.Her zaman yanıma gelebileceğimi söyledi.

Otele gittim,bavullarımı aldım,taksi tuttum,eve gittim,kapıyı çaldım.

Miray açtı kapıyı.Saçlarını kısacık kestirmiş,kızıla boyamıştı.

18 Ağustos 2008 Pazartesi

kırmızı başlıklı kız


Farklı bir hastalıktı onunkisi.Sebebi neydi?Bilemiyorum.Çözümledim;desem bile eksik olur.Sadece teşhiste bulunabiliyorum.Milyonda bir görünüyor desem;dünyada beş bin kişide olması gerekir.Beş binde az rakam değil.neyse,hastalığının çözebildiğim kısımlarına dönelim.
Kendisi gibi olamıyordu.Kimi görürse kiminle konuşsa onun gibi davranıyordu.Karşısındaki kişiyi daha önce tanıyorsa işi kolaydı..İlk kez görüyorsa ilk intibasından bi şeyler çıkartmaya çalışıyordu.
Ayna gibiydi.Karşısındaki herkes onda kendini görürdü.Annesi ile konuşurken kendini annesi sanar,postacı ile konuşurken postacı.bi bakmışsınız elinde kağıtlar apartman apartman geziyor.Derken yaşlı bir kadın
-Ne yapıyorsun yavrum sen?dediği anda ise o yaşlı kadın oluverir.Her yeri ağrımaktadır.Kendini eve zar zor atar.
Ailesi olayı kabullendi.Doktorların,modern tıbbın çare olamayacağını anladılar.Bir çiftliğe yerleştiler.Ne kadar az insan olursa o kadar iyiydi.Hayvancılık yapmaya başladılar.Evde televizyon da yoktu.Zaten olayın sorumlusu olarak küresel ısınmayı ve hormonlu gıdaları buluyorlardır.
Kırmızı başlıklı kız,sabah yine önce annesi sonra da babası olarak güne başladı.Hayvanlarla ilgilendi,çimlere yattı,dolandı,kitaplarını kurcaladı,resim yaptı.Sonra annesi yanına çağırdı kırmızı başlıklı kızı.Yaptığı pohaçaları anneninesine götürmesin istedi.Elbette kırmızı başlılklı kızı kandırması gerekiyordu,onun için 'annemize' götür dedi.Annenesi de yakınlarındaki başka bir çiftlikte yaşıyordu ve kırmızı başlıklı kızın kendini annanesi gibi hissetmesinden bir sakınca yoktu.Kendini yorgun hissediyor,çok yaramazlık yapmıyordu o zamanlar..
Dikkat et;dedi annesi,kırmızı başlıklı kıza.Gerçi etrafta kimse yoktu.Bu çevrede kurt,ayıda olmazdı ama olsun.anne yüreği yinede.
Kırmızı başlıklı kız şarkı söyleyerek sallana sallana yürümeye başladı.Bir anda hayatında daha önce görmediği bi şey gördü.Vücudu tamamen kıllarla kaplı bir adam.önce korktu.Sonra o oldu.O adam kaçmaya başladı.
Bu yaratık neydi acaba?Gözleri korkunçtu.Demekki artık kırmıız başlıklı kız da korkunçtu.Elleri kanlı gibidiydi.Demek ki artık kırmızı başlıklı kız da öldürmeliydi.
Pohaçaları fırlattı,etrafa vahşi bir hayvan gibi baktı.Önündeki eve baktı.Koşmaya başladı.O yaratığın yanındaki kokuyu arıyordu.Kan kokusunu.Yaratığın peşinden koştu.Taki annanesinin evine kadar.
Parçalanmış kapıdan içeri girdi.Annanesinin yatağında o kıllı korkunç yaratık yatmaktaydı.
-Sen kimsin?dedi yaratık.Kırmızı başlıklı kız sakince.
-Ben,senim;dedi.
-Değilsin!,dedi yaratık.
-Senim!,dedi.Korkutucu bir sakinlikle.
-Aynaya bak,dedi.Bana benzemiyorsun,hiç ellerinle birini öldürdün mü?Hiç birini yedin mi?
İpucunu alan kırmızı başlıklı kız yaratığa saldırdı.Tırnaklarını şah damarına sapladı.Bi anda her şey bitti.
Yaratığı yemeye başladı.Ama yapamıyordu.Derken bi ses duydu.Annanenin sesi.Yaratığın midesindeki annane.Yaratığın midesinden anneneyi çıkarttı,kırmızı başlıklı kız;ve annene oldu.
Annane oldu kırmızı başlıklı kız,polis geldi,polis oldu..Sonra yine annesi...babası...annesi..