25 Haziran 2012 Pazartesi

hayvanlar ve besleyenler


*iguana besleyenler potansiyel katil ve devasız yalnızlardır.
*kelebek besleyenler intihara meyilli ve gözlem bağımlılarıdır.
*kaplumbağa besleyenler aldatılma korkusu yaşayan aldatılmışlardır.
*inek besleyenler taze süt için yaşayan laktoz bağımlılarıdır.
*civciv besleyenler çocuklarına hükümranlığı bırakmış başarısız ebeveynlerdir.
*küçük bir akvaryumda balık besleyenler can sıkıntılarına dinginliğin çare olacağını sanan kendini bilmezlerdir.
*kocaman akvaryumda balık besleyenler emekli devlet memurlarıdır.
*sülük besleyenler romatizmal hastalığı olan devasızlardır.
*bağırsak kurdu besleyenler kötü beslenmiş pisboğazlardır.
*maymun besleyenler gösteriş budalası darwinistlerdir.
*timsah ya da yılan besleyenler haramzade, zengin ve çevrelerine korku yaymaya çalışan korkaklardır.
*yarasa besleyenler farklı olmaya çalışan batman hayranlarıdır.
*tavuskuşu besleyenler gösteriş budalası ve makyaj bağımlılarıdır.
*tavuk besleyenler pragmatist ve erkencilerdir.
*sivrisinek besleyenler sıcak seven ihtiyatsızlardır.
*fil besleyenler fetih fikriyle güdümlenmiş moğollardır.
*comodo ejdarhası besleyenler intiharlarına hayvan saldırısı süsü vermeye çalışan bezginlerdir.
*helikopter böceği besleyenler kafayı yemiş malulen emekli helikopter pilotlarıdır.
*kanguru besleyenler kafasına aldığı apargatlar yüzünden kafayı yemiş emekli profesyonel boksörlerdir.
*papağan besleyenler konuşacak kimse bulamayan gevezelerdir.
*solucan besleyenler başı son belli olmayan dizileri izlemeyi seven umarsızlardır.
*hindi besleyenler yılbaşı geleneğini içselleştirmiş asimilelerdir.
*devekuşu besleyenler gerçeklerden kaçmaya çalışan tutsak ruhlardır.

pazartesi - alternatif enerji


Geçenlerde düşündüm de çok karbon salıyorum pazartesi çevrecileri. Televizyon deseniz flash tv hep açık, tetrisim haftada dört kalem pil yiyor, şöminem desen hiç sönmüyor, masaj koltuğum dinlenmiyor... Doğaya verdiğim zararı bir şekilde telafi etmem gerekliydi; tuvalete girdim, çıktım ve planım hazırdı.

*Güzel kalamar pişirmeli.
*Kabuslarımda süper kahraman gibi girip beni kurtarmalı.
*Ayda bir kaç gün hippi olmalı.
*Ölümden korkmadığını göstermek için arada sırada büyük riskler almalı.
*Pijama yakışmalı ve kapı çaldığında pijama ile açmamalı.

İnsan enerjisini elektriğe çevirmeye karar verdim. Kapımın önüne elli tane koşu bandı koydurdum. Oradan kazandığım enerji ile televizyonum ve masaj koltuğum çalışacak. Tetrisime de kablo çektirdim, Belçika first laydisi geldiğinde ona bağlıyorum, o temizlik yaptıkça elde ettiğim enerji ile çalışıyor. Bir tek şömineye net bir çözüm bulamadım. Aklımda bir iki şey var ama neyse...

24 Haziran 2012 Pazar

bana göre değil listesi


*dedektiflik de bana göre değil. istediğim kadar kılık değiştireyim, bu bacaklarla hemen tanınırım.
*fırıncılık da bana göre değil. çok sıcak ve erken kalkıyorlar.
*co-pilotluk da bana göre değil. sağımı solumu bilmiyorum.
*maç anlatmak da bana göre değil. isimleri karıştıyorum.
*cowboyluk da bana göre değil. siyasi görüşüme ters.
*ünlü benzeri olmak da bana göre değil. hiç bir ünlüye benzemiyorum.
*uzak doğu dövüş sanatları eğitmeni olmak da bana göre değil. ben savunmaya değil, saldırmaya inanırım.

20 Haziran 2012 Çarşamba

uzun vadeli tahminlerim


*istanbul depremi olacak
*kıyamet kopacak
*kötülük kazanacak
*3. dünya savaşı çıkacak
*yeni bir eşcinsel ünlü peydah olacak
*aşk filmleri furyası patlayacak.
*sherlock holmes efsanesi bitmeyecek.
*ikimiz de mutlu olamayacağız...

zaman çarpışması 3


Samimi müslüman bir gök bilimcinin zaman çarpışması. Ay tutulmasına denk gelen kadir gecesi. Kadir gecesinin tam günü belli olmaz ama kadir gecesi olma ihyimali olan geceye denk gelen ay tutulması.

18 Haziran 2012 Pazartesi

cehennem

bu romandaki herkes cehenneme gidecek. nereden mi biliyorum? Tüm kötülüklerine şahidim.

pazartesi - cadı avı


Aslına bakarsanız hiçbir şey ne bitiyor, ne de yok oluyor pazartesiyoviçler. Dünya; bir dertten kurtuldum, diyor; bu kabus bitti artık rahatım, diyor ama o dert geliyor ve bir sabah kapımı acı acı çalıyor. Ayak tabanlarımın penbeliğine daldığım bir sabah, kapım acı acı çaldı. Kapıyı çıplak açıp açmamayı biraz düşündükten sonra bir dahaki sefere dedim ve repdöşambırımı giyip kapımı açtım. Tam üç tane çirkin mi çirkin kadın duruyordu. Üçünün burnu kocamandı, sadece biri normal duruyordu.

*Karşıt görüşlü öğrenci olmalı.
*Adını benim adımla kafiyeli olacak şekilde değiştirmeli.
*Cadılar hakkınta ileri geri konuşmamalı.
*Gördüklerine değil, gördüklerime inanmalı.
*Kaçısı iyi olmalı.

Burnu hokka gibi olan hemen konuya girdi. “Bizler cadıyız ve siz sormadan söyleyeyim, evet ben estetik güzeliyim. Ortaçağda anneannelerimiz yıkıldı, biz afaroz edildik. Toplumdaki önyargıyı kırmak için cadılı bir sürü çocuk dizisi çektiysek de olmadı. Sizden istirhamımız listenizde bizden bahsetmeniz” dedi. Muzip muzip güldüm ve “Estetik güzeli falan değilsin, burun tamam da o eller ne?” dedim ve süpürgeyi uzattım. “ Hadi uçun da bir görelim”. Estetik çirkini olan koşarak camı açtı, diğer ikisi süpürgeye atladı ve camı açanı da alıp, uçup gittiler.

14 Haziran 2012 Perşembe

Kaşınan adam


Kaşınıyordum, sonra kaşınıyordum ama kaşınmam geçmiyordu. Kendimi duvarlara sürtüyordum bana mısın demiyordu. Elime rende aldım, liğme liğme ettim ettimi ama olmuyordu. Kızdım ve dizime bir yumruk attım, hem de kallavi bir yumruk. Bir adamın suratına indirsem sarsacak, boş yakalasa yere yıkacak, daha önce hiç kavga etmemiş bir adamın yerde bayılmış taklidi yapmasına yol açabilecek bir yumruk. O an kaşıntım geçti. Çıkarttım pantalonumu baktım, etim morarmıştı ama olsun artık kaşınmıyordum.

Sonra vurabildiğim her yerime vurdum. Bacaklar kolaydı ama kollarıma gerektiği kadar sert vuramıyordum. Sırtıma erişemiyordum ve midemne geçiremiyordum. Yardıma ihtiyacım vardı. Annem ve babam çok nazlandılar ama yardım ettiler. Neden gülüyorsunuz, dedim; sinirden dediler. Yaşlı ve güçsüzdüler, yoruldular ama rahatladılar.

Onlar rahatladı ama ben rahatlayamadım. Daha sert bir dayağa ihtiyacım vardı. Arkadaşlarımdan yardım istedim; hiç ‘yok ya da neden’ demeden giriştiler. Sonra bir kuytuya oturduk ve eskilerden konuştuk ama sohbetleri eski tadı vermedi. Kaşıntım geçsin diye değil, rahatlamak için beni dövmüşlerdi. Bir anda hiçbirini sevmedim. Yıllardır içime attığım her şeyi yüzleri söyledim. Dövmediler. O kadar da kötü insanlar değillermiş, arkalarını dönüp dağıldılar; her biri ayrı yöne.

Ellerim cebimde, kasıklarımı kaşıya kaşıya yürüdüm. Yanında kocaları olan kadınlara laf attım, amigo gibi gezenlere sataştım, kahvehanelere girip olaylar çıkarttım, polis mukavemet gösterdim... Çok dayak yedim, kaşıntım geçti ve çok çok arkadaş edindim.

11 Haziran 2012 Pazartesi

pazartesi - II.Elizabeth


İngilizlerin tek sevdiğim yanı kadınlarının taktığı kocaman şapkalardır pazartesi asilzadeleri. Geri kalan bildiğiniz fasa fiso. Kraliyet aileninin bana yıllardır gönderdiği hiçbir maili ve mektubu daha okumadım ve bu ciddiyetsizliğim bana çok ağıra mal oldu. Meğersen Kraliçe Elizabeth’in tahta çıkışının 60. yılıymış ve kutlama için bana gelecekmiş. 400 eski model araba ve sürüyle at ve uşakla gelince kapıyı açamamazlık edemedim.

*Top sektirebilmeli.
*Başarısızlık yakışmalı.
*Ağır bir şeyler taşınacaksa gönüllü olmalı.
*Üzerinde manasız bir neşe olmamalı.
*Sahte nufüs cüzdanı ve pasaportu olmalı


Uşakları ile geldi salona kuruldu; ben de dikkatsizlik sağ ayağıma mavi, sol ayağıma yeşil çoraplarımı giymişim ve ropdeşambırımın kuşağı sallanıyor. Neyse çaylarımızı derin sessizlikler eşliğinde içtik. Benim çayıma bisküvi bandırmam ve uzaklara dalmamla beraber müsade istedi. “Müsade sizin”, dedim; tam kapıdan çıkıyordu ki “Beraber 60 yılı devirdik” dedi. “Teyze ben daha 30 yaşındayım”, dedim, duymadı.

7 Haziran 2012 Perşembe

günler - renkler


pazartesi - kara fatma bordusu
salı - soğuk siyah
çarşamba - ten rengi (benim tenim)
perşembe - bayrak kırmızısı
cuma - tekke yeşili
cumartesi - irlanda yeşili
pazar - parlament mavisi

biraz daha da daha benzetme



·       *  Kolundaki dövmede “ only god can judge me” yazan bir mübaşir gibi anlamsızsın.

·       *  Sokak köpeklerine çikolata dağıtacak kadar şeytanisin

·       * Kırk senedir her akşam tavla oynayacak kadar bileğine güveniyorsun.

·        * Kızının adını “Dua” koymak zorunda olan, mahalle baskısı altındaki bir ateist gibisin.

·        * Ablasını çok sevdiğini söyleyen altı yaşındaki bir kız kardeş kadar safsın.

·        * Çöp kamyonuna takılmayı oyun olarak görecek kadar burunsuzsun.

·        * Küfürleşmekten korkmayacak kadar kalın derilisin.

·        * Futbolcu olmaya hayali kurmamış bir erkek çocuğu kadar anormalsin.

·        * Noel ağacı süsleyen bir çocuk kadar şansısın. Kimse seninki gibi bir aile istemez.

·        * Sabahlamayı adet edinmiş bir anne kadar iğrençsin.

·        * “Kader” kelimesinden “ Tevekkül” kelimesine atlamış bir dinci kadar mide bulandırıcısın.

·        * Kuruyemişçiden alınmış beş yüz gram çekirdeğin içine nasıl sızdığı bilinmeyen bir antep fıstığı gibi güzelsin.

·        * Sokaktaki tüm arabaların lastiklerinin patlaması ile alakası olmadığına yemin eden bir lastikçi kadar güvenilmezsin.

·       *  Gazoz içip içip, şişeyi yolun ortasında kıran bir bisikletçi kadar namussuzsun.

·        * Yokuş çıkarken bayılan bir kamyon gibi gürültülü ve eski modelsin.

·        * Tok tutsun diye ıslak pamuk yiyen mankenler gibi yaratıcısın.

·        * Uçurtmayı bir savaş oyuncağı olarak düşleyen bir çocuk kadar umutsuz vakkasın.

·        * Kendine serbest muhabir deyip, her türlü kanlı olayın içine giren adamlardansa; kesin kes kan görmeden yaşayamayan tiplerdendir.

4 Haziran 2012 Pazartesi

pazartesi - brad ve angelina


Geçen sabah yine her sabah ki gibi umutsuz ve umarsız uyandım Pazartesi çılgınları. Canım ne kahvaltı etmek ne de camdan dışarı bakmak çekti. Yatakta hayali tetris oynuyordum ve bir türlü çubuk gelmiyordu ki; dışarıdan, benim eve gelirken çıkana yakın ama daha az sesler gelmeye başladı. İnsan çığlıkları ve deklanşör sesleri... Hemen anladım, gelen Brad’ti.

*Bacaklarını 180 derece açabilmeli.
*Arabadan inerken frikik vermemeli.
*Annesiyle arasında ince bir çekişme olmalı.
*Uyandığında nefesi bok gibi kokmamalı.
*”boşver” ve ”neyse”’yi çok kullanmamalı.

Brad tek gelmemiş yanına Angelina’yı da getirmişti. Bir içim ısınamadı o kadına. “Yenge bir çay koyda içelim” diyerek onu mutfağa postaladım. Derken Brad konuya girdi. “Abi biz evlenicez, nikahı kıyar mısın?” dedi. Üzülüyorum bu çocuğa ben ya. “Bak yiğenim”,dedim. “Siz zaten evli değil misiniz? Hem aşk senin gözünü kör etmiş. Çocuklar sana hiç benzemiyor, biri zenci, öteki çinli, beriki çirkin; iyi düşündün mü? Ben bu işi onaylanıyorum” dedim. Ağladılar ve gittiler. Çay da ayıptır söylemesi deve sidiği gibi olmuştu.