28 Ekim 2013 Pazartesi

pazartesi - annem annem

pazartesi - annem annem

Annem geldi pazartesi sılayırahimleri. Durmadan konuşuyor ve yaptığım her şeye karışıyor. Bilirsiniz her zaman derim çoraplar çift satılıyor diye çift giymek zorunda değiliz. Farklı çorap giymeme bile izin vermiyor. Röpdoşambırımın kuşağının yere sürtmesine karışıyor. Şöminede çöplerimi yakmama karışıyor. Gözlüğümün kirine karışıyor. Uzaklara dalıp gitmeme hatta camdan sarkmama bile karışıyor.

*Anneme benzememeli.
*Anneme hiç benzememeli.
*Anneme zerre benzememeli.
*Anneme gram benzememeli
*Anneme miligram benzememeli..
*Anneme asla benzememeli.
*Annemi andırmamalı bile.

Sırf benden uzak dursun diye sınırsız kredi kartımı verdim, yıllardır dünyayı gezdiriyorum ama yine arada bana uğrayacak zamanı buluyor. Babamın ekmek almaya gidiyorum dedikten sonra lejyona yazılmasını yadırgamamak gerek. İki üç gündür Ay'a seyahat konusunu çıtlatıyorum. Umarım başka gezegenlerde de hayat vardır da, oraları da gezmeye gider.

21 Ekim 2013 Pazartesi

zaman çarpışması 4

Tuvalet sorunsalı.

1. Tam tuvaletteyken okunan ezan. Hele upuzun olan sabah ezanı. uzun bir kabızlıkla birleştiğinde insanı mahveden bir 5-6 dakika olabilir.

20 Ekim 2013 Pazar

pazartesi - bayram falan

Sanırım şu aralar cadılar bayramı pazartesi tatilciler. Tüm bayramlar gibi bu bayrama da uzak durmak zorundayım. Hiç unutmam; on on beş sene önce herkes kurban kesmeli demiştim de koyun soyu tükenmişti. Sonra genetikçi arkadaşlarla gece gündüz çalıştık da, türü tekrar canlandırdık. Tabi o zamanlar gencim. Öyle laflarım nereye çekilebilir çok bilemiyorum

*Kavramlar üzerinden tartışmaya asla girmemeli.
*Soyu firavun olmalı.
*Şaşkın yüz ifadesini herkesten uzun koruyabilmeli.
*Tuvalete ameliyat eldiveni ile girmeli.
*İleri derecede Powerpoint kullanabilmeli.
*Uçuşan tozları görmemek için hep güneşi sırtına vermeli.
*Terapiye ve terapiste karşılık vermeli.
*Kendisini zeki hissetmediği zamanlarda kimse ile konuşmamalı.



Sonuç olarak kimse cadılar bayramı diye cadı kesmesin ya da yakmasın. Cadı görenler bana söylesin. Cidden cadı avı başlatayım. Hiç unutmam yıllar önce USA’da cadı avı diye komünistleri avlamışlardı. Kim bilir o da benim hangi listemin yanlış anlaşılmasındandı. Öyle işte pazartesi mütekaitler. Bu haftam sakin geçti. Juijutsu ve bale falan yaptım.

14 Ekim 2013 Pazartesi

Konuyu değiştirebilecek 50 güncel cümle



1.Yerel seçimler de yaklaşıyor.
2.Mevsim değişikliği dönemindeyiz, hasta olmamaya dikkat edelim
3.Kurbanı ne yapacaksın?
4.Peruda herkes hak eden birini öldürebiliyormuş.
5.Catan süper oyun ya.
6.Elimde iki tane kapağı açılmamış Mehmet Bilgehan Pektaş anısı var.
7.Araba Ankara’dan İstanbul’a giderken, İstanbul’dan Ankara’ya gelirken de daha az yakar.
8.Oğlum 12 yaşındaki çocuğu okulda döverek öldürmüşler ya la.
9.Akustikhane süper program.
10.Düelloyu konuşalım.
11.G



pazartesi - sörf tabiki yerim

Kapıma bermuda şortlu birkaç alelade adam gelince ister istemez aynaya bakıp “nooluya la?” dedim pazartesi yüzleşmecileri. Bu ne cesaretti? Aşağıdan kapımı çaldılar. Camdan sarktım ve “Sadece kafasına tükürdüğüm konuşsun” deyip tükürdüm. Tükürüğümü yemek için süper bir mücadele ettiler ve en uzun olanı yükselip tükürüğümü bıngıldağına yedi. “Sörfçüyüz biz…” deyince lafını kestim otomatı açtım.

*Kedilerle samimi, köpeklerle seviyeli bir ilişkisi olmalı.
*Bir aile sırrı olmalı.
*Taksimetre yerine pazarlık yöntemini benimsemeli.
*Gizli bir silahı olmalı ve dırdırı olmamalı.
*”Yavşak” kelimesini dilimize kazandıran Cavit Çağlar’ı unutmamalı, unutturmamalı.
*Cinnete yatkın olmalı.
*İç gıcıklayıcı iç çekmeleri olmalı.


“Hiç konuşmayın”, dedim. “Nereden bileceğim sizin sörfçü olduğunuzu sıradan insanlarsınız.” Sıradan sıradan sustular. Ben zaten o ara küveti doldurmuştum. Kitaplığım bir rafını söktüm ve dolmuş küvetin üstüne koydum. “ Haydi” dedim. Sırayla çıkıp çıkıp, battılar. En son ben küvetin üstünde rafın üstünde durdum. Sonra da artık sırf benim için üretilen sörf marka çikolatamı açıp “Sörf tabiki yerim” dedim ve yedim. 

7 Ekim 2013 Pazartesi

pazartesi - Nolan

Malum artık hava soğudu, gece buğulanmış odamın camının buharına postmodern bir Guarnica yapıp eski dostum Picasso’yu bir kırmızı şarapla anıyordum ki; çok acayip bir şey gördüm pazartesi sürrealistleri. Bulutun tekinde tetris işareti şeklinde bir ışık vuruyor. Batman’i çağıran Gotham misali. Süper kahraman sanılmasına rağmen radyoaktif yememiş ve uzaydan gelmemiş yegane karakter Batman’i sevdiğim için gidip bakayım dedim. Zaten bir şehrimize adını verip zamanında onurlandırmışlığım da vardır.

*Bir grubu olmamalı.
*Tehditkar teşekkürleri olmalı.
*Yanağımdan öperken ıslaklık bırakmamalı.
*Mahallenin delileri ile kanka olmalı.
*Elini omuzuma atmamalı.
*Sempatik çantaları olmalı ve ben de o çantaya ıvır zıvırımı koyabilmeliyim.
*Yaptığı iyiliklerin listesini yapmalı.



Işığı kaynağını takip ettim. Emniyet müdürlüğünün çatısı. Artistlik yapıp duvarı tırmanmadım, efendi efendi kapıdan girdim ve çatıya çıktım. Kadın polisler soğuğa aldırmadan; mini ve gayet seksi kıyafetler giymiş, parti halindeler. Cristopher Nolan bana baktı ve; “Ben size gelir demedim mi?”, dedi. Bir canım sıkıldı anlatamam. Batman gibi çatıdan atladım ve eve kadar batmobilimle geldim. Tabi Nolan’ı da ayağından bayrak direğine asmayı ihmal etmedim.