Ben: İyi bir ressamım. Tamam, dürüst olalım; vasatın üstündeydim o kadar. Çizgi çizme çalışmalarını falan sevmem. İstediğim zaman resim yapmayı severim ki; son yıllarda canım çok istemiyordu da. Hayatta başka işler yapmayı denemem gerektiğin söylemişti bir arkadaşım; acaba şu an nerede, neler yapıyor bilemiyorum. Sanırım o kadar da iyi arkadaş değildik. Zaten pek arkadaşım yoktur benim.
Bir ressam neden resim yapar? Bu sorunun bin tane cevabı olabilir ama benden duyacağınız cevaplar sanatseverleri tatmin etmeyecektir. Ergenken kızları etkilemek için resim yapardım. Herkes ders dinlerken, çizgili defterin orta yerine, karakalem ile karaladığım şeyler ergenliğimin bir Amerikan dizisi modunda geçmesini sağladı.
Genelde etkilendiğim ve etkilemek istediğim kızların portrelerini çizdim. Ayran gönüllü olduğumdan olacak ki; o kadar çok kızın yüzünü çizdim ki şaşarsınız. Sırf bu sayede gelişti porteciliğim. Sonra bu işten para kazanabileceğimi öğrendim. Köşe başlarında, kafelerde, ısmarlama olarak portreler çizdim. Tanrı vergisi yeteneğim, hayatımı idame ettirmeme ve güzel yaşamama sebep oluyordu. Şanslı doğanlardandım.
Sonra mı? Sonra sıkıldım. Manasızlaştı, anlamsızlaştı, sıradanlaştı resim yapmak benim için. Kadınlara olan zaafım da azaldı. Portrecilikten kazandığım para da yetmez oldu. Ben karakalem de iyiydim. Portreden iyi para kazananlar yağlı boya çalışanlar olur hep. Tabi müşteri renk istiyor. Bende yağlı boya çizebiliyorum ama karakalemde olduğu gibi ne başarılıyım ne de zevk alıyorum. Biraz çalakalem çalışmayı seviyorum aslında.
İyi bir portreciyim ben. Vasatın üstünde bir ressam ama iyi bir porteci. İyi portreciyi anlatayım. İyi portreci çizeceği yüzü iyi tahlil eder. Yüzdeki en güzel ve en çirkin noktalar çok önemlidir. Mesela çizilecek kişinin çok güzel kaşları var ama dudakları silik. Eğer portreci hem kaşları olduğundan güzel çizer, hem de dudakları kalınlaştırırsa ortaya çıkacak portre berbat olur.
İnsanlar, özellikle de kadınlar, yüzlerindeki en güzel ve en çirkin yeri çok iyi bilirler. Portreci en güzel yerini olduğu gibi çizmelidir ki müşteri portesinde en güzel yerini olduğu gibi görsün ve mutlu olsun. En çirkin yeri çizerken de portreci dikkat etmelidir. Silik dudakları, dolgun yaparsan olmaz. Çıkan portre, müşteriye, muhakkak benzemeli. Yüzdeki çirkin yer biraz biraz düzeltilmelidir. Silik dudaklar biraz kalınlaştırılabilir. Gıdı biraz toparlanabilir. Asimetrik gözler ya da burun delikleri simetrikleştirilebilir. Portrecinin görevi mükemmeli, olması gerekeni yapmak değil, olanı biraz daha düzeltmektir. İyi portre, müşterinin yüzünden güzel olmalıdır ama asla çok daha güzeli olmamalıdır.
Zamanla paraya olan tamahım arttı. Karakalem portre çizerek kazandığım paradan daha çoğunu istiyordum. Sürrealizm, dadaizm, kübizm, şuizim, buizimle de işim olmazdı. Hiçbir sanat akımıyla uzaktan yakından bir ilişim de yoktu. Öyle ki renosans döneminde dört ressam say desen ninja kaplumbağaları sayabilirim o kadar. Hayatta yapmak istediğim tek şey portre çizmek ve bu işten iyi para kazanmaktı.
Bu çelişki ile geçen günlerin birinin gecesinde, bir barda, barmenden aldığım kağıda tükenmez kalemle çizdiğim portre eskizi sayesinde tavlayıp; sabahladığım o esrarengiz kadın hayatımın tüm akışını değiştirdi.
Sabahın ilk saatleriydi. Ten uyumunu yakalamış olsak ta çok ateşli bir gece geçirmedik. İkimizi de uyku tutmamıştı ve ben ona sarılmaya ve kokusuna bayılmıştım. İçkinin etkisinde olsa gerek, hayatımın kadının buldum duygusu kaplamıştı benliğimi. O da vaziyetimizden rahatsız değil gibiydi. Günün ışıdıkça ne kadar güzel güldüğünü gördüm.
“Ne kadar güzel dudakların var” dedim. Sıradan bir komplimandı. O da bana bakıp;
“Seninde kaşların çok güzel” dedi.
“Senin burnun harika”
“Senin dişlerin inci gibi”
Böyle birbirimize yalanlar söylerken o sarhoş kahkahasını attı ve hayatımı değiştirecek o cümleyi söyledi.
“İkimizin çocuğu olsa nasıl olur acaba?”
O esrarengiz kadın akşamüstü uyandığımda yoktu. Onu tavladığım bara aylarca gittim ama bir daha izini bulamadım. Hayatımı değiştirip kaybolmuştu.
Birkaç gün o cümle beynimi kemirdi, ikimizin çocuğu olsa nasıl olur acaba? Acaba bunu çizebilir miydim? Sonra elime kalemi aldım ve çizmeye başladım.
İkimizin de yüzü uzundu. Demek ki çocuğumuz uzu yüzlü olacak. Onun ağzı benimkinden büyüktü ama dudak kalınlarımız yakındı. İkimizin ağzının ortalamasını çizsem olur belki. Benim burnum onunkinden daha kemerli. Küçük kemerli bir burun çizmeliyim. Onun sol yanağında gamze vardı. Bende gamze çizeyim.
İşte böyle ortalayarak bir portre çıkarttım ortaya. Altı, sekiz yaşlarında bir kız portresi. Gülümser çizmiştim ve bildiğim bir şey varsa çirkin çocuk resmi yoktur. Hele gülümser çizdiysem her çocuk resmi güzeldir.
İşte kariyerim böyle başladı. Şu aralar güzel para kazanıyorum. Kadınlar genelde kocalarının ya da sevgililerini fotoğrafı ile geliyorlar. Bende onlara gülümseyen bir çocuk resmi ile gönderiyorum. Ve gerçekten güzel para kazanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder