7 Eylül 2014 Pazar

pazartesi - genç varoş sanatçı dostum

Geçen hafta ben bir gittim geldim pazartesi meddücezirleri. Her şey çarşamba gecesi üzerinde çakma adidas kapüşonlu eşofman üstü, altına da çakma nike eşofman altı giymiş, ayakkabısının hangi markanın çakması olduğunu çözemediğim; yerel kıyafetleriyle varoş bir gencin “Bonzai ister misin abi?”demesiyle başladı. Geleneksek uzak doğu sanatlarına oldum olası hayranlık beslemişimdir. Bir varoş gencinin de bu kadim sanata ilgi duyması hoşuma gitti ve onu da teşvik etmek için en babacan sesimle “Evet delikanlı, çok isterim” dedim

*Ağzıyla içmeli.
*Oto pazarında bir ağırlığı olmalı.
*Televizyon izlerken altyazıları hiç okumamalı.
*Kazanan kadroyu bozmamalı.
*Gizli işsizleri rencide etmeli.
*Ağzından alevler çıktığında, burnunda da dumanlar çıkmamalı.
*Köpekleri sadece yavruyken sevmeli.


Cebinden çıkartıp sigara gibi bir şey verdi, ben de bir yandan bonzaideki varoşsal yorumunu irdelerken bir yandan da birkaç bin dolar verip; “Üstü kalsın genç sanatçı dostum” dedim. Verdiği şey hiçbir ağacın küçüğüne benzemiyordu; tütün bitkisine posmodern bir gönderme olmalı diye düşündüm. Sonra elime alıp incelemeye başladım. Kokladım, yaladım, yedim, vücuduma sürttüm; sonra bir rüyalar bir rüyalar. Öldüm de dirildim sanki. İşte sanat böyle olmalı; insanın ayaklarını yerden kesmeli hatta öldürüp yeniden diriltmeli. Tebrik ederim genç varoş sanatçı dostum.

Hiç yorum yok: