21 Eylül 2014 Pazar

pazartesi - bir damla göz yaşı

Önce burnumda bir yanma hissettim pazartesi duyargaçları. İnce bir yanma, kaşınma ile yanma arası bir his. Meraklı burnum hemen ne bu diye merak etti ve derin derin birkaç nefes daha aldım; bu sefer yanma arttı. Artan yanma ile beraber genzimde kaşınıp yanmaya başladı. İstemsizce ağzımdan aldığım nefesler bu sefer gözümde yanmaya döndü.

*Bomba imal ve imhasından pre intermediate seviyede çakozlamalı.
*Arada bana lokal anestezi uygulamalı.
*Bugünün intikamını yarına bırakmamalı.
*Kendinden adı ile benden ise gizli özne ile bahsetmeli.
*Güzellik sırlarını paylaşmamalı.
*Salon kadını çizgisini salonda bırakmalı.
*Mevsim geçişlerini geciktirmemeli.
*Yazdan sonra sonbahar geldiği gerçeğiyle yüzleşmeli.


Ve ilk kez gözümden yaşlar süzüldü. Ben doğduğunda ağlamadığı için konuşana kadarki dört ay boyunca zihinsel engelli sanılmış bir insanım. İlk kez ağladım. Sonra balkondan baktım. Bir grup insan evime doğru yürüyor. Polis olduğunu sandığım, kask numaraları kapatılmış bir grupta bunlara bir şeyler sıkıyor. Numarası kapattığı için ve adını da bilemediğimden lakabı olan ‘çorbacı’ diye seslendiğim biri geldi. Ne la bu sıktığınız, dedim; biber gazı efendim, dedi. İki şişe kap getir, dedim o da getirdi. Şimdi bazen camı pencereyi kapatıp sıkıyorum gazı evde. Ağlamak cidden insanı rahatlatıyor.

Hiç yorum yok: