ı.
Bir alışveriş
merkezindeki saatçinin önünde, tapu kadastro dairesinin kantininde,
hipodromdaki erkek tuvaletinde, hayvanat bahçesinde baykuş kafesinin önünde ve
sabahın köründe gül mezatında buluşma ayarlamasına rağmen hiçbirine gelmemişti.
Her ne kadar gelmemesinin sebebinin isteğimi ölçmek olduğunu seziyorsam da;
sabah uyandığımda içimden, ‘Bu son’ dedim.
Bir kız meslek
lisesinin çıkışında buldum kendimi. Taşlanmış kot pantolonlar,dar tişörtler
giyen, yer çekimine direnen saçlarıyla cinsel açlıkları gözlerinden okunan bir
sürü varoş serseriyle aynı ortamdaydım. Beyaz şahin marka arabalardan Dum tıs;
çık tak sesler geliyordu ve ben hariç herkesin gözlerinde umut ve heyecan
vardı. ‘Ben ne yapıyorum burada ya?’ diye kendime sorduğum anda arkadam biri omzuma
dokundu ve “Kusura bakma bekletmek zorundaydım”, dedi. Esmer, biraz dökük
saçlı, siyah yeşil bir eşofman takımı giymiş tombulca bir adamdı. Onu görünce
gülümsedim. Beyaz şahinlerden biri onunmuş. Arabasına binip şehri amaçsızca
turlarken konuşmaya başladık.
“Neden yeni bir hayat
istiyorsun?”, diye bana sorarken yüzüme bakmıyor, önümüzdeki parlak kırmızı piç
kasa BMW’yi selektör yapa yapa, nedensizce sıkıştırıyordu.
“Borçlarım var.
Komiydim, çok çalıştım KOBİ oldum. Rüzgar tesine döndü ve borcum boyumu aştı.”
“Yeni bir hayat için bunlar yeterli nedenler değil.
Hem zaten bu iş sana ucuza da mal olmayacak”
“Para sorununu biraz
çözdüm.Batmama neden olan borçlularımdan birkaçı ödemelerini yaptı. Ben sadece
eski hayatımı istemiyorum.”
“Kimse hayatından memnun
değildir. Ve hemen herkes bir kaçıp gitmeden bahseder. Ben sana o
her şeyi bırakıp kaçıp gitmeyi satıyorum. Ya bana doğru nedenleri ver ya da
müsait bir yerde indireyim seni.”
“Batma sürecimde kimse
yardım etmedi. Annem babam ellilerinden sonra gelen zenginlikleri gidecek diye
bana tavır aldılar. Kaynanam, kayınpederim zaten fakirdi, onlardan bana doğacak
bir güneş yoktu. Arkadaşlarım var sanırdım; işten, askerden, mahalleden ve
askerlikten. Meğersen hiç yoklarmış. Şairin dediği gibi. ‘Ne kadınlar sevdim
zaten hiç yokturlar’
“Hiç değil, sadece
yoktular”
“Nasıl?”
“Ne kadınlar sevdim
zaten yoktular. Şiirin adı bu, şairi de Attila İlhan”
“Neyse, Meğer benim
karım da hiç yokmuş. Hiç aldatmadım onu. Benimle evlenmeden önce yaşayan bir
ölü gibiydi. Acıdığım için evlendim onunla ‘Sensiz yaşayamam’, dedi ve ikna da
etti beni. Bir hayat kurtarma fırsatı her zaman karşımıza gelmez.
Mesela çocuğumuz
olmadı. Sırf onun ergenliğindeki bir intihar girişiminden dolayı. Hayatta tek,
yegane istediğim şey bir evlat. Onu verememesine ve evlatlık edinme isteğimi
hep şiddetle reddetmesine rağmen sevdim onu. Terk etmeyi de hiç düşünmedim. Ama
batımımla beraber bana sırtını döndü. Aşağılamalar başladı. Yemek yapmayı bile
bıraktı. Konuşurken yüzüme bakmaz oldu, yok saydı. Enerjisi değişti. Kendimi o
kadar çok kötü hissetmeme neden oldu ki anlatamaya Türkçem yetmez Bir gece
horluyorum diye uyandırdığında öldürmek istedim onu. Ben doğduğum günden beri
horlarım.
Beni ‘sensiz yaşayamam’
diyerek evlemeye ikna etmişti ve gerçekten de bensiz yaşayamaz. İşte en çok bu
yüzden istiyorum yeni hayatı ; onu bensiz bırakmak için.”
“Katolik misyoner bir
papaz mı olmak istersin, ufak çaplı bir palyaço, cezaevi aşçısı mı yoksa bir
belediyenin haşeratla savaş timinin şefi mi?”
“Palyaço!”
ıı.
Hayatımın beş yılı da
‘Sihirbaz palyaço; muhteşem Nuriço!’ olarak geçti. Önceleri düz palyaçoydum.
Düğünlerden çocukların pistte koşmamasını engelliyordum, bazen de orta gelirli
ailelerin doğum günü partilerine gidiyordum. Eski hayatı ile aynı şehirde
yaşamak için bence daha iyi bir meslek
olamazdı. Pür makyaj suratım, türkuaz peruğum ve yastıktan göbeğim ile kimse
tanıyamazdı beni. Hem sevdim de işi, çocuklarla iç içeydim.
Damarlarıma işlemiş
girişimci ruhum sayesinde hızlıca işleri büyüttüm. Sihirbazlık setlerinden
aldım ve küçük numaraların çocuğu kaptım. Şapkadan tavşan da çıkartabiliyordum,
küçük bir çocuğu yatırıp etrafından halka geçirerek uçuyormuş gibi de
gösterebiliyordum. Zamanla tatlı ve sarışın bir asistanım da oldu ve tek başıma
bir saatlik gösterilerden yapabilir hale geldim. Zengin çocuklarının doğum
günlerinden güzel paralar kazanıyordum. Hatta asistanım – o zamanlar
asistanımdı – yüzünden umutların sömürüldüğü bir yetenek yarışmasında iki evetle
bir üst tura bile kaldım.
Asistanımla benim
aramdaki iş ilişkisi zamanla aşk ilişkisine başkalaşıyordu. Aşk doğru kelime mi hala bilemiyorum; tek bildiğim
sahnede her istediğimi tereddütsüz, sorgusuz
yapan asistanımın sahne dışında da aynı tavrı sürdürmesi gururumu
okşuyor, kendimi iyi hissetmeme sebep oluyordu.
Öte yandan ölüme terk
ettiğim eski karımın facebookta birkaç aydır paylaşım paylaşım yapmaması
ve sonrasında mezarlıkların girişindeki
bilgi işlem noktalasından ölüm tarihi olarak evlilik yıldönümümüzü, ölüm nedeni
olarak da intiharı görmek bana bir şey hissetirmedi. Eve gittim, takım elbisemi
giydim ve asistanımla buluşup ve cevabından emin olduğum soruyu sordum,
“Benimle evlenir misin?”
Tüm kadınlar aynıydı ya
da evlendiğim tüm kadınlar aynıydı. Bu evliliğimin ilk evliliğimden tek farkı
ise bu sefer bir çocuğumun olmasıydı. Umduğum kadar mutlu olmasam da gayet
mutluydum. Ona eski hayatımdaki adımı verdim.
Bebek bereketi ile
geldi. İşlerim açıldı. Eşim anlaşılabilir nedenlerden dolayı yeni asistan
tutmama tepki koyduysa da bir cüce ile anlaşarak bu sorunu da aştım. Kira
ödemekten kurtulmak için TOKİ’de ev almanı hesabını yaparke bir yandan arabanın
kredisinin bitmesini bekliyordum ki, o talihsiz gün yaşandı. Ben bir zengin
çocuğunun ilk süt dişinin dökülmesi
partisinden eve döndüğümde karım ve çocuğumun ölüsü ile karşılaştım.
ııı.
Katil benimki gibi beş
aileyi daha yok ettikten sonra şans eseri yakalandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder