Bölüm bir.
Karşımda binlerce yeşil yaratık var. Hani şu filmlerde gördüğümüz; ince, uzun, kocaman gözlü, ağızsız, burunsuz, mimiksiz, saçsız, çıplak, cinsiyetsiz, cibiliyetsiz, soğuk şeylerden. Hepsi birbirine benziyor. Sanki bir arabanın fabrika çıkış mağazası gibi. Sesler duyuyorum sonra, çığlıklar... Söylenilenleri anlamıyorum. Ağızları yok bunların, nasıl konuşabiliyorlar? Sonra kendime bakıyorum. Ellerim yeşil. Çok uzun parmaklarım var, beş boğum; bileklerim kelepçeli. Kelepçeler bizim kelepçelere benzemiyor ama ellerimi de hareket ettiremiyorum.
İki yanımda iki yeşil yaratık daha var. Korku üst sınırımdayım. Özellikle gözlerine bakamıyorum. ekşi bir koku var etrafta. bozuk turşu gibi kokuyor ama o kadar keskin değil. dilimde de bozuk süt tadı var belki de çürük kabak çekirdeği. türkürmek istiyorum ama beceremiyorum. sanki ağzımı bağlamışlar. Elleriyle omuzlarımdan tutuyorlar. Çok uzunuz, belki üç metre. ayaklarım da ellerime benziyor. kaçmak istiyorum ama elleri o kadar güçlü ki kaçamıyorum. kalabalığın ne dediğini anlamasam da sabırsızlandıklarını seziyorum. Birkaç tane daha yeşil yaratık yanıma geliyor. bir şey söylüyorlar ama anlamıyorum.
omzumdan tutan yaratıklar beni ileri itiyorlar. önümde üç tane yol var. kalabalık deli gibi bağırıyor. en sağdaki bir darağcı, önünde de bir tabure var. ortadaki şey duş kabinine benziyor. içinde bir sürü delik var. deliklerden hava fıslıyor ve her fıslamasında yeşil bir gaz çıkıyor. en solda da bir havuz var. ama içi su değil yeşil kertenkelelerle dolu. komodo ejderlerine benziyorlar. çok fazlalar ve birbirlerinin üstüne çıkıyorlar. öldürüleceğimi anlıyorum
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder