14 Haziran 2011 Salı

kötü özelliklerim

Küfürbazlığımı ortanca dayımda almışım. Adam hayatı boyunca uluorta küfürler savurdu ama başı hiç belaya girmedi. Gözümün önünde polislere bile küfretti ama kolluk dayımdan korktu; duymamazlıktan geldi sonra da ortamdan tüydü. Ben de zamansızca ve amansızca küfürler ettim ama hep başım belaya girdi. Ya dayak, ya da ettiğim küfrün mislisini yedim. Küfretmek cesaret işiymiş onu anladım. Cesaret ne kadar iyi bir özellik tartışılır ama eğer küfrediyorsan cesur olacaksın. Karşındaki; bu küfreden adam daha da ileri gider, kavgaya da girer, ben bulaşmayım; diye düşünmeli. İşte ortanca dayım her ağzını açtığında, her küfründe, karşısındaki bu enerjiyi verir. Ben veremem ihale bana kalır.

Yalancılığımı Nevriye teyzemden almışım. Yalanın tarihini her gün yeniden yazar. Yaşayan efsanedir. Nevriye teyzeme dünya da denk birkaç insan vardır; Picasso, Goethe, Beethoven, Maradona… Teyzemin şansızlığı dar ve kapalı bir çevrede yaşaması o kadar; bir de şan, şöhrette gözü yok. Tanınırsa ona ekmek yok onun farkında.

Öyle yalan söyler ki; tereddütsüz inanırsın. Birçok kez gördüğüm, bildiğim konularda öyle yalanlar söyledi ki; ben gördüğümden, bildiğimden şüphe edip teyzeme inandım. Sanılmasın ki beni saf buldu kandırıyor, herkesi kandırır. Hayatı boyunca bir gün bile çalışmadığı halde annesi, işsiz kocası ve iki oğlunun geçimini sağladı. Bakkala bir kez para verir, yirmi kez alışveriş yapar. Canı et mi istedi, bilmediği bir mahalleye gider, kasapla konuşur; ağzından girer, burnundan çıkar akşam tüm sülale kuzu yeriz.

Teyzem yalanlarına inanır. Ben de yalan söylerim ama mumum yatsıya kadar dahi yanmazken; Nevriye teyzem ise dibine ışık verir. Eğer biri gözlerinizin içine bakarak “biz aslında uzaylıyız, burası Mars” derse ve içinizi önce bir şüphe sarıp, sonra “kadın haklı” diye içinizden geçirirseniz o Nevriye teyzemdir. Tamam, sizi kandırmış olabilir ama olaya iyi yönden bakın, bir efsane ile konuştunuz.

Hırsızlığı da büyük dayımdan öğrendim. Sülalenin tek hırsızıdır – ben hırsız sayılmam, beceremedim- ve sabıkası tertemizdir; karakolun yerini bilmez. Çok sessizdir, nefes alırken bile ses çıkartmaz. Yengem kaç kez uyurken öldü sanmış da yaygarayı kopartmış; dayım da yengemi dövüp uyumaya devam etmiş. Küçük elleri vardır mesela, kadın elleri gibi uzundur parmakları. Hırsızlık için doğmuştur dayım. Cepçilik de yapar, kapkaç da, ev de soyar. Çoğu kez misafirliğe gittiği evin yan dairesini soyar ve bunu kimse anlamaz. Çalma hastalığı - kletpmani – falan da yoktur. Bilakis bir cerrah kadar dikkatlidir, kontrollüdür.

“ Dayı şu işi bana öğretsene” dedim. “ Olur ama benden nutuk falan bekleme, sadece izle” dedi. Kıçında dört ay geçirdim. “ Gençliğin hapishanede geçecek, başka iş bul” diyerek kovaladı beni. Şimdi hırsız değilim. Ufak tefek bazen; hobi olarak.

Diyeceksin tüm kötü özellikleri anne tarafından mı aldın, bildiğim kadarı ile “evet”. Babam belli değil benim.

Hiç yorum yok: