Mülayim diye bir adam var. Filmin girişinde de ince bir Kant göndermesi var. Hayatını saat gibi yaşayan bir adam. Mülayim evdeki sefer tasına haşlanmış iki patates koyar ve işe gider. Tam vaktinde iş yerindedir ama patronu olacak beyaz saçlı, ufak tefek adam geç kaldığını iddia eder ve onu işten kovmakla tehdit edip çalıştığı şirketin ayak işlerini yaptırır. Mülayim hem memurdur ve şirketteki herkesin işini yapar; onun dışında da yerleri siler, çiçekleri sular, toz alır.
Mülayim’in alameti farikası “mesela yani”’dir. Karşısındaki kişiye acayip bir hikaye anlatır ve anlattığı hikayeye inandırır. Hikayenin sonunda da “mesela yani” der ve güler. Her seferinde de yedirir. Ev sahibesi olacak cadı görünümlü ve dış görünümüne uygun kalpli kadını da, kahve arkadaşlarını da, iş arkadaşlarını da “mesela yani” diyerek kandırır.
Arkadaşları gariptir. Kahvede oturan her filmdeki figürasyonla kankadır, dilencilerle arası iyidir, topal dilenciden borç alır, kör dilenciye ay sonu para vermek için söz verir. İş arkadaşları ise alçaktır, ahlaksızdır. Tüm dosyaları Mülayim’e gömerler, gerektiğinde satarlar. Motor ötesi, güzel bir kadın her gün düzenli, ‘özel dosya’ parolası ile müdürle sevişir. Kimse de yadırgamaz. Mülayim güç kanaat geçindiği ve öğlenleri patates haşlaması yediği halde diğer iş arkadaşları kebapları götürür. Pinti patron sadece Mülayim’e pintidir sanki.
Mülayim nedense doktora gider. Raporları ölmek üzere olan biri ile karışır ve doktor altı ay ömür biçer. İşin garibi anne ve babası doksan küsur yaşındadır. Mülayim durumu kabullenir, işe gider ve bir düzüne kebap yer, sonra kendisine çiçekleri sula diyen müdüre kızıp çiçeği dibine işer, sonra da “izne çıkıyorum” der ve kendi kendine izin verir.
İzninin ilk anlarında piyango satan arkadaşı Mülayim’i bulur ve büyük ikramiyenin çıktığını söyler, nerden biliyorsa, Mülayim bilete o zaman bakar ve talihine söver. Parayı ne yapacağını çok düşünmeden karar verir. Dört milyonluk ikramiyesine iki milyon kredi çeker ve İstanbul’un ortasına büyük ve lüks bir tuvalet yaptırır. Sebebini soran basın mensubuna “ Zamansız gelen paranın üzerine sıçarım” gibilerinden bir şey söyler. Röportaj kurdele kesiminden hemen sonra yapılır, öyle ki halkım açılışın hemen ardından pisuarları doldurur.
Mülayim ölümü kanıksamıştır ama hastalıktan ölmek istemez. Bir gün yolda yürürken kalabalık görür, kalabalığı yarar ve “gaz yağ kuyruğumu” diye sorar, bomba olduğunu öğrenince de bombanın yanına gider. Bomba ahşap bir kutudur. İçinden “tik tak” sesler gelmektedir. Elinde bomba ile kalabalığı kovalar. “Bom” der ve herkesi korkutur. Elinde bomba ile gezdiği dar sokaklarda dilenci arkadaşlarına da rastlar. Topal arkadaşı koltuk değneklerini bırakıp koşamaya başlar, kör arkadaşının da gözleri açılır ve kaçar Mülayim biraz daha dolaştıktan sonra bombayı duvar dibine atar ve bomba patlar. Zamanı mı dolar, yoksa darbe ile mi patlat kimse bilemez ama Mülayim o an kahraman olmuştur, nedense? Ev sahibesi cadı kadın bile kira istemez ondan. Arkadaşları alkışlar ve Mülayim iş yerine kahraman olarak döner.
Mülayim artık işyerinde kraldır. Ona çektiren müdürün canına okur, şirket sahibini ezer, ahlaksız iş arkadaşlarına ise her ay zam verir. Şişman kadın çalışanı ‘özel dosya’ ile müdürün odasına göndermesi işin ilginç yanıdır. Müdür ile şişman kadın çalışan sevişmek zorundadırlar ve bundan şişman kadın çok mutludur.
Derken şirket sahibinden haraç alınırken Mülayim odaya girer ve mafyanın elinden silahı alır. Mafyanın adamlarının paralarına çöker ve akşam da mekâna gelip iki yüz elli bin daha alacağını söyler. Mafya çalışanı patronunun limondan korktuğunu hemen söyler.
Akşam olur Mülayim kumarhaneye gider. Bir adamın hacamat edilmiş halini görür ve sebebinin kumarda hile olduğunu öğrenir. Selam verip mekana girer, postasını koyar ve poker masasına oturur. Kartları dağıtır, diğer iki eleman pas der kumarhane sahibi mafya iki kart ister ve “rest” der. Mülayim hiç para koymamıştır ama bu doğal bulunur. Kumarhane sahibi kartlarını yavaşça açar, elinde dört as vardır. Sonra Mülayim’e kamera döner, Mülayim’de beş as vardır. Bunun üzerine kumarhane sahibi mafya silahını çeker ve Mülayim’e doğrultur. Mülayim mafya çalışanından aldığı ipucu ile cebinden limon çıkartır ve yalamaya başlar. Mafya elinden silahı düşürür ve yalvarmaya başlar. Mülayim biraz daha hem mafyaya hem izleyiciye işkence ettikten sonra mafyanın silahını alır ve altıpatların kurşunlarını çıkartıp rus ruleti düzeneğini kurar.
Önce kendine sıkar, sonra mafya yerine kendine sıkar, sonra yine kendine sıkar sonra bir kez daha kendine sıkar. Sıra mafyadadır, mafya yalvarır, Mülayim mafyayı haraca bağlar ve uzar.
Sonra Mülayim ölememenin ağırlığından kurtulmak için Sansar Selim’i bulur ve bir kiralık katil ayarlar. Sipariş kendisidir, katil ise işinin en iyisi, babasını bile öldürmüştür. “Salıları olmasın, yağmurlu havalarda olmasın – cemaat arkadan söver – kurşunlar temiz olsun” gibi birkaç konuda şart koşar ve ölümü bekler Mülayim. Tam siparişi vermiştir ki; her işi bok eden orta üst derecede güzel hemşire Mülayim’i bulup durumu anlatır. Kıza kesiktir Mülayim, kızmaz bile, “hatasız kul olmaz”, der bir iki şaka yapar.
Filmin buradan sonra atmosferi değişir. Korkusuz korkak adını hak ettiği yer burası. Mülayim sivrisinekten korkmaya başlar. Salak hemşire de gaz verir durur, “en yakınına bile güvenme” diye. Mafya da bu sıralarda gözü karartır ve Mülayim’den kurtulmak için tüm güçlerini seferber etmeye karar verir Mülayim sonra çevresinden şüphelenmekten vazgeçer. İşte, mafya adamlarını salar, tam Mülayim’i tahtalıköye göndereceklerdir ki; kiralık katil Mülayim’i kurtarır. Hatta kendini tanıtır bile. “Dikkat et kendine, ilaçlarını al, kilo al” gibilerinden tavsiyelerde bulunur. Öldüreceği kişiyi iyi görmek ister.
Mülayim bu durumlarda polise sığınmayı hiç düşünmez. En takdir ettiğim yanlarından biri de budur. Bir sabah işe giden Mülayim kıytırık bir doğum günü pastası eşliğinde bir sürprize maruz kalır. Tam mumu üfleyecektir ki; mafya mekanı basar, tam mafya Mülayim’i eşek cennetine gönderecektir ki; gaddar mahlaslı kiralık katil mafyayı durdurur. Mafya ile kiralık katil kim öldürecek pazarlığını yaparken Mülayim tüm soğukkanlılığı ile elinden bir bozuk para çıkartır ve “ yazı gelirse kiralık katil, tura gelirse mafya beni öldürsün; ama dik gelirse buradan çeker giderim” der ve işi namus meselesi yapan kanunsuzlar bu teklifi kabul eder. Mülayim parayı havaya atar ve dik gelir.
Mülayim önce sakin adımlarla sonra da topukları kıçına vura vura kaçmaya başlar, arkasından da kanunsuzlar kovalar. Bir kalabalık gören Mülayim, dur ikazlarını umursamadan kalabalığı yarar ve yine bir saatli bombanın önünde durur. Düzenek Mülayim’e ‘Bombacı Mülayim’ lakabının takılmasına sebep olan bomba ile aynıdır. Elinde bomba durur. Mafya ve kiralık katiline gülümser ve bombayı onlara doğru atar, bir patlama sesi duyulur ve ‘Son’ yazar.
Mülayim katildir artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder