O dünyanın en iyi fahişeydi. Dünyanı en güzel, en işveli, en cilveli kadını falan olmamasına rağmen kimse onun gibi; aşkla, şehvetle, ateşle sevişemezdi. Fahişe olduğunu bilmeseniz yıllardır size susayan aşkınız olduğunu sanırsınız ve bir süre sonra öyle sevişir ki sizinle; onun, o olduğuna inanırsınız.
Sizinle yıllardır aşık olduğu adammışsınız gibi sevişirdi. Kendini rolüne harika kaptırırdı ya da gerçekten size aşık sanırdınız ama işin aslı farklıydı. Bir şizofrendi. Sanrılar görür; hayali ile gerçeği her zaman ayıramazdı. Yatağına girdiğinizde sizi, o aşık olduğu adam olarak görür, o adam olarak koklar, o adammışsınız sanırdı.
Zihni, benliği ve belleği ona kimseye bahşedilmemiş bir mutluluk kaynağı vermişti. Her seferinde aynı şehvetle sevişmesini hem karşısındaki adamı, hayatının aşkı sanmasına; hem de her sabah uyandığında seviştiği anları silen belleğine borçluydu.
O bu dünyanın gördüğü en iyi fahişeydi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder