19 Nisan 2010 Pazartesi

Yara Bandı

"Anne gelirken yara bandı alır mısın?"

"Tabiki alırım canımın içi. Sen odana geç hadi. Anneannen çorbanı ısıtıyor. Benim şimdi çıkmam, işe gitmem, para kazanmam gerekli. Sen çorbanı iç, uslu dur tamam mı?"

"Peki anne."


Anne her sabah işe gidiyordu. Baba ise yoktu. Küçük Boğaç'ın kafasında zaten baba diye bir fikir yoktu. Anneannesi ve annesinden başka kimse girmemişti henüz hayatına.


Anneanne çobasını getirdi ve her kaşığı ayrı ayrı üfleyerek, yavaş yavaş, çorbasını içirdi Boğaç'a. Sonra da televizyonda çizgi film açtı ve "Uslu uslu izle çizgi filmini bebeğim tamam mı? Ben mutfaktayım." dedi. Boğaç hiç yerinden kalkmadan üç saat çizgi film izledi.


Anneanne üç saatin sonunda tekrar Boğaç'ın yanına gelip "Hadi biraz resim yap bebeğim. Uslu uslu, taşırmadan, etrafı kirletmeden tamam mı?" dedi ve mutfağa gitti. Boğaç iki saat boyunca, odasından hiç çıkmadan, biraz resim yaptı, biraz televizyon izledi.


Anneanne tekrar odaya geldi ve Boğaç'ın resimlerine göz ucuyla baktıktan sonra "Hadi biraz uyu bebeğim. Uyumazsan büyüyemezsin." dedi. Televizyonu kapattı, Boğaç'ı yatırıp üstünü örtü ve odadan çıktı. Boğaç biraz uyuyarak, biraz da saatin tik takını dinleyerek üç saat yatağından kalkmadı.


Anneanne üç saatin sonunda tekrar geldi ve yatakta gözleri açık tavanı izleyen Boğaç'a "Acıkmadın mı sen bebeğim? Bak sana yumurta kırdım." dedi ve her lokmasını üfleyerek soğuttuğu yumurtayı yavaş yavaş yedirdi.


Boğaç biraz daha çizgi film izledi, derken annesi yorgun argın eve geldi. Anne gelince, anneanne çantasını aldı ve gitti.


Anne üstünü değiştirmeden Boğaç'ın yanaklarını okşayarak "Çok üzmedin değil mi anneanneyi?" dedi. Sonra elini çantasına sokup; "Bak sana ne aldım?" dedi ve kağıt helva çıkarttı. Boğaç ise sitemkar bir bakışla,

"Hani yara bandı alacaktın?" dedi.

"Seni gidi yaramaz. Ne yapacaksın ki yara bandını? Bak ne güzel kağıt helva. Hem de çıtır çıtır."

"Teşekkür ederim anne." dedi Boğaç. Sonra da odasına gitti ve televizyonun karşına geçip kağıt helvasını yedi.


Sabah oldu. Anne yine işe gidecek iken Boğaç odasının kapısından seslendi. "Anne gelirken yara bandı alır mısın?"


Geç kalkmış olan anne telaşla evden çıkarken "Tamam, tamam. Sakın anneanneyi üzme." dedi ve evden çıktı. Anneanne yine dün sabahki gibi, hatta Boğaç'ın kısa hayatının her sabahındaki gibi, elinde çorba kasesi ile Boğaç'ın odasına doğru yürüdü ve üfleye üfleye çorbasını içirdi.


Gün bitti, anne işten geldi. Kapı önünde anneanne ile fısır fısır bir şeyler konuştuktan sonra Boğaç'ın saçların okşayıp "Uslu durdun değil mi? Bak sana ne aldım?" dedi ve çantasından bir elma şekeri çıkarttı.


"Hani yara bandı alacaktın?" dedi bu sefer ağlamaklı bir sesle. Anne ise elma şekerinin kağıdını çıkartıp Boğaç'a verdi ve "Bak ne güzel elma şekeri. Ne yapacaksın sen bakalım yara bandıyla?" dedi. Boğaç ise mahçup mahçup yere baktı ve hiçbir şey söylemedi.


Uyudular, uyandılar. Anne evden çıkmadan Boğaç'a bakıp, "Uslu ol ve çorbanı iç tamam mı yavrucum, akşama istediğini alacağım meraklanma." dedi.


Boğaç'da anneannesiyle çorbasını içip çizgi filminin başına geçti.


Annesinin gelmesini o gün, her günden daha bir heyecana bekledi. Öyle uykusunda bir saniye bile uyuyamadı. Kapı çalınca koşarak kapının önüne geldi ve arkasından gelen anneannenin kapıyı açmasını bekledi.


Annesi kapıda bekleyen Boğaç'a sevgilye baktı ve ayakkabısını bile çıkartmadan "Al bakalım ufaklık. Sana bir sürü yara bandı, hemde renk renk. Artık ne yapacaksan?" dedi.


Boğaç kocaman bir gülümseme ile annesine sarıldı. "Canım annem." dedi. İkisi de birbirlerine öyle sarıldılar ki; anneannenin kıskanç bakışlarını ve evden çıkışını görmediler bile.


Gece oldu ve uyudular. Boğaç hiç adeti olmamasına rağmen gece annesinin yanına geldi. Anne oğul birbirlerine sarıldılar ve harika bir uyku çektiler. Öyle güzel uyumuşlardı ki, uyanamadılar. Anneannenin kapıyı yumruklamaları uyandırdı onları. Boğaç yataktan kalktı ve kapının önüne koştu. Anne de, kendine kızarak oğlunun arkasından koştu ve kapıyı açtı. Anneanne somurtgan şekilde onlara bakıp;


"Bu haliniz ne soytarılar!" dedi. Anne gözlerini ovuşturarak Boğaç'a baktı. Yüzünde kollarında yara bantları yapıştırılmıştı. Sonra kapının yanındaki aynaya baktı ve kendi yüzünü gördü. Alnında, yanaklarında yarabantları vardı. Kollarına baktı, kollarında da yara bandları yapıştırılmıştı. Annesinden yediği azara, sabah mahmurluğu eklenince Boğaç'a baktı ve sert bir şekilde; "Ne yaptığını sanıyorsun sen?", dedi.


Boğaç ise yere bakarak cevap verdi. "Yara bandı anne bu, iyileştirir."

Hiç yorum yok: