Doğayı pek sevmesem de, merakıma da arada
yeniliyorum pazartesi natüralistleri. Zaten bana mağlubiyet hissini yaşatan
yegane şey de şu iflah olmaz merak duygum. Yine kampım tuttu; nereden, ne zaman
ve kaça aldığımı hatırlamadığım çadırımı ve konserve barbunyalarımı alıp doğaya
yardırdım. Çadırımı kurdum ve konservelerimi yedim.
*Rahatsızlıkları çevresine rahatsızlık vermemeli.
*Telefonu kapatırken söylediği öptüm’lerinde
lokasyon belirtmeli.
*Pinpon konusunda saatlerce konuşabilmeli.
*Ruhunu şeytana kiraya verebilmeli.
*Ailevi sorunlarını ailemize yansıtmamalı.
*Çatılarda oluşan sarkıkları sapanı ile düşürerek
topluma faydası dokunmalı.
*Koşu tempom konusunda bana yardımcı olmalı.
Konservelerim bitti, sonra sıkıldım. Hem de baya
baya sıkıldım. Baktım bir ayı beni kesiyor. Gittim iki el şakası, el ense
yaptım ki; saldırsın da bir ter atayım ama beni hiç umursamadı. Bir arı kovanı
buldum. Taş attım, arılar çıkar da bir kovalama sahnesi yaşarım diye. Arılar
bana baktı ve ters yöne uçtular. İki çıngıraklı yılanı tuttum ve çıngıraklarını
sallayarak lambadanın müziğini kendime has bir şekilde küçük dans figürleri
eşliğinde yorumladım. Yılanlar bırakın saldırmayı, kafalı ile tempo tuttular. Ben
de evime döndüm. Umarım bu kamp yapma mantıksızlığına bir daha düşmem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder