26 Şubat 2015 Perşembe

ilahi adalet

İlahi Adalet

Evren en iyi arkadaşım aynı zamanda tanıdığım en kötü insan. Bana karşı gerçekten de çok iyi; beni hiç kırmaz, bekletmez, satmaz; genelde hesapları o öder, üçün beşin lafını etmez, gerektiğinde de beni kollar. Ama ne zaman sokakta etrafında babası olmayan bir çocuk görürse de kötülük yapmadan duramaz. Mesela ikimizde otuz yaşındayız ama onun saçları erken döküldüğünden çocuklar bana abi, Evren’e ise amca der. Bir de malum kötülük, iyilikten katbekat daha komik; biz ne zaman Evrenle dolansak çok güleriz.
Güzel araba kullanır Evren, usta şofördür. Uzmanlığı araba ile top ezmektir. Yolda top oynayan çocukların toplarını ezerek patlatır; giderken de kornaya asılır bir de üstüne üstük küfreder. Ben de buna çok gülerim. Yolda yürürken de öyleydi. Aaa Evren’i anlatırken fark ettim, bizim Keltoş sadece erkek çocuklarına karşı kötü. Ne diyordum? Ha, yolda yürürken bir keresinde birkaç çocuğun topu bunun ayağına gelmişti. Eski bir futbol topu. Yanları açılmış, havası sönmüş, patlamasına az bir zaman kalmış ama güzel pahalı bir toptu o ayrı. Evren topu ayağına aldı ve basa basa patlattı. Bir yandan da kötü adamlara kötülük öğretecek kadar kötü kahkahalar atıyordu. Çocuklar ne yapsınlar korkudan sustular. Az uzu olan birinin üzerinde Danimarka milli takım forması vardı, sarışın düz saçları alnına dökülmüş masum bir çocuktu, top da onun olmalıydı. Yanında da yine Danimarka formalı, aynı ona benzeyen kısa saçlı bir çocuk daha vardı, kardeşi olmalıydı. Top patlayınca abisine bir şey yapmayacak mısın dercesine bir bakış fırlattı. Evren ikisinin de kıçına birer tekme attı ve gülerek yolumuza devam ettik. Kaçarlarken fark ettim formalarının arkasında “Tøfting” yazıyordu
Evren’e neden böyle davrandığını sorduğumda iyilikleri için, derdi. Sonrası bildiğiniz tatava, hayat zormuş, el bebek gül bebek yetişiyormuş çocuklar, güçlü olmaları lazımmış, şimdi ağlamazlarsa büyüyünce daha çok ağlarlarmış, falanmış ve de filanmış.
Bu kış nasıl soğuktu biliyorsunuz, bir hafta durmadan kar yağdı. Öyle böyle değil. Okullar en az bir hafta tatil oldu hatta. Öyle bir akşamüstü yürüyorduk Keltoşla. Çocuklar kardan adam yapmış gülüp eğleniyorlar. Ama büyük de bir kardan adam, benden büyük. Bizim Keltoş tabi görünce tutamadı kendini ve koştu koştu kardan adama bir omuz atıp yıktı. Sonrası yine aynı, kahkahalar. Aynı gün biraz daha yürüdük, bir başka kardan adamı da uçan tekme ile yıktı, bir başkasını yumrukla yıktı. Çocuklardan biri pembe bir bere takmış kardan adama. Bere Evren’in ayağına galoş gibi girmiş. Onu eze eze yürüdü. Birkaç çocuk kardan adam yapıyordu daha kafaya geçmemişlerdi, onu yıktı. Evren belki de en mutlu akşamını yaşıyordu. Başka bir kardan adamı ise kardan adamı yapan çocuğu fırlatıp yıktı. Konu yıkımsa gayet yaratıcı olabiliyordu ama bencildi de; gel birini de sen yık demiyordu. İzledikçe tabi benim de canım çekiyordu.
Bir kardan adam daha gördük. Ben koşmaya başladım, arkadan Evren, tam durup kardan adamı yıkacaktım ki, Evren beni kardan adama itti. Böylelikle dolaylı da olsa yine o yıkmış oldu. Çocuklar ağlıyor, ağlayan çocukların birinci derece akrabalarına Evren küfrediyordu.
Tam o sırada kırmızı kabanlı, kırmızı bereli, kırmızı eldivenli, kısa boyunlu küçük bir adamın bizi izlediğini fark ettim. Gençler ayıp olmuyor mu?, dedi. Evren ise ayıp yatakta olur, dedi; meydan okurcasına. Adam cidden küçüktü. Hatta ondan uzun ilkokul çocukları vardır.
Yerlerin kar olması o gün çok işe yaradı. Adam vurdu tamam ama bir de yer vurmadı, kar yerin darbesini yumuşatıyordu. Hem adam eldiven giyiyordu. Bu da darbeleri yumuşattı ve hava soğuk olduğu için sanırım olması gerekenden daha az acı hissettik ve daha az morarma yaşadık. Hava tam dayak yeme havasıymış.
Hastanede gözümüzü açtık. Şikayetçi olduk ama o gün kardan adamlarını yıktığımız tüm çocuklar bize karşı şahitlik yaptılar. Hakime hanım de çok rencide etti bizi. Bir dayak da orada yedik denebilir. Kamu hizmeti cezası aldık. Çocuk esirgeme kurumunda haftada bir gün palyaçoluk yapıyoruz. Eğer günün sonunda çocuklar eğlenmemişse o gün geçersiz oluyor.
Benim ön dişlerim ondan böyle sayın dişçim, kökleri duruyor, üstten kırıldı. Dişsiz bir palyaçoya kimse gülmüyor ve benim bu ceza ondan hiç bitmiyor. Durumum ve sigortam da yok. Uygun bir ödeme planı çıkartabilirsek yaptırmak istiyorum.
“Peki Evren ne yapıyor?” diye sordu dişçim. Adam haklı kendimden çok Evren’den bahsetmiştim.

İyi ne yapsın. Onun da ön dişleri aynı benim gibi ama o durumdan gayet memnun, çünkü çocukları daha iyi korkutabiliyor.

Hiç yorum yok: