İlahi
Adalet
Evren en iyi arkadaşım
aynı zamanda tanıdığım en kötü insan. Bana karşı gerçekten de çok iyi; beni hiç
kırmaz, bekletmez, satmaz; genelde hesapları o öder, üçün beşin lafını etmez,
gerektiğinde de beni kollar. Ama ne zaman sokakta etrafında babası olmayan bir
çocuk görürse de kötülük yapmadan duramaz. Mesela ikimizde otuz yaşındayız ama
onun saçları erken döküldüğünden çocuklar bana abi, Evren’e ise amca der. Bir
de malum kötülük, iyilikten katbekat daha komik; biz ne zaman Evrenle dolansak
çok güleriz.
Güzel araba kullanır
Evren, usta şofördür. Uzmanlığı araba ile top ezmektir. Yolda top oynayan
çocukların toplarını ezerek patlatır; giderken de kornaya asılır bir de üstüne
üstük küfreder. Ben de buna çok gülerim. Yolda yürürken de öyleydi. Aaa
Evren’i anlatırken fark ettim, bizim Keltoş sadece erkek çocuklarına karşı kötü.
Ne diyordum? Ha, yolda yürürken bir keresinde birkaç çocuğun topu bunun ayağına
gelmişti. Eski bir futbol topu. Yanları açılmış, havası sönmüş, patlamasına az
bir zaman kalmış ama güzel pahalı bir toptu o ayrı. Evren topu ayağına aldı ve
basa basa patlattı. Bir yandan da kötü adamlara kötülük öğretecek kadar kötü
kahkahalar atıyordu. Çocuklar ne yapsınlar korkudan sustular. Az uzu olan birinin
üzerinde Danimarka milli takım forması vardı, sarışın düz saçları alnına
dökülmüş masum bir çocuktu, top da onun olmalıydı. Yanında da yine Danimarka
formalı, aynı ona benzeyen kısa saçlı bir çocuk daha vardı, kardeşi olmalıydı.
Top patlayınca abisine bir şey yapmayacak mısın dercesine bir bakış fırlattı.
Evren ikisinin de kıçına birer tekme attı ve gülerek yolumuza devam ettik.
Kaçarlarken fark ettim formalarının arkasında “Tøfting” yazıyordu
Evren’e neden böyle
davrandığını sorduğumda iyilikleri için, derdi. Sonrası bildiğiniz tatava, hayat
zormuş, el bebek gül bebek yetişiyormuş çocuklar, güçlü olmaları lazımmış,
şimdi ağlamazlarsa büyüyünce daha çok ağlarlarmış, falanmış ve de filanmış.
Bu kış nasıl soğuktu
biliyorsunuz, bir hafta durmadan kar yağdı. Öyle böyle değil. Okullar en az bir
hafta tatil oldu hatta. Öyle bir akşamüstü yürüyorduk Keltoşla. Çocuklar kardan
adam yapmış gülüp eğleniyorlar. Ama büyük de bir kardan adam, benden büyük.
Bizim Keltoş tabi görünce tutamadı kendini ve koştu koştu kardan adama bir omuz
atıp yıktı. Sonrası yine aynı, kahkahalar. Aynı gün biraz daha yürüdük, bir
başka kardan adamı da uçan tekme ile yıktı, bir başkasını yumrukla yıktı.
Çocuklardan biri pembe bir bere takmış kardan adama. Bere Evren’in ayağına
galoş gibi girmiş. Onu eze eze yürüdü. Birkaç çocuk kardan adam yapıyordu daha
kafaya geçmemişlerdi, onu yıktı. Evren belki de en mutlu akşamını yaşıyordu.
Başka bir kardan adamı ise kardan adamı yapan çocuğu fırlatıp yıktı. Konu
yıkımsa gayet yaratıcı olabiliyordu ama bencildi de; gel birini de sen yık demiyordu.
İzledikçe tabi benim de canım çekiyordu.
Bir kardan adam daha
gördük. Ben koşmaya başladım, arkadan Evren, tam durup kardan adamı yıkacaktım
ki, Evren beni kardan adama itti. Böylelikle dolaylı da olsa yine o yıkmış
oldu. Çocuklar ağlıyor, ağlayan çocukların birinci derece akrabalarına Evren
küfrediyordu.
Tam o sırada kırmızı
kabanlı, kırmızı bereli, kırmızı eldivenli, kısa boyunlu küçük bir adamın bizi
izlediğini fark ettim. Gençler ayıp olmuyor mu?, dedi. Evren ise ayıp yatakta
olur, dedi; meydan okurcasına. Adam cidden küçüktü. Hatta ondan uzun ilkokul
çocukları vardır.
Yerlerin kar olması o
gün çok işe yaradı. Adam vurdu tamam ama bir de yer vurmadı, kar yerin
darbesini yumuşatıyordu. Hem adam eldiven giyiyordu. Bu da darbeleri yumuşattı
ve hava soğuk olduğu için sanırım olması gerekenden daha az acı hissettik ve
daha az morarma yaşadık. Hava tam dayak yeme havasıymış.
Hastanede gözümüzü
açtık. Şikayetçi olduk ama o gün kardan adamlarını yıktığımız tüm çocuklar bize
karşı şahitlik yaptılar. Hakime hanım de çok rencide etti bizi. Bir dayak da
orada yedik denebilir. Kamu hizmeti cezası aldık. Çocuk esirgeme kurumunda
haftada bir gün palyaçoluk yapıyoruz. Eğer günün sonunda çocuklar eğlenmemişse
o gün geçersiz oluyor.
Benim ön dişlerim ondan
böyle sayın dişçim, kökleri duruyor, üstten kırıldı. Dişsiz bir palyaçoya kimse
gülmüyor ve benim bu ceza ondan hiç bitmiyor. Durumum ve sigortam da yok. Uygun
bir ödeme planı çıkartabilirsek yaptırmak istiyorum.
“Peki Evren ne
yapıyor?” diye sordu dişçim. Adam haklı kendimden çok Evren’den bahsetmiştim.
İyi ne yapsın. Onun da
ön dişleri aynı benim gibi ama o durumdan gayet memnun, çünkü çocukları daha
iyi korkutabiliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder