Özlem aslında dişçiye gitmişti. İşi bitince de biraz yürümek istemişti.
Zaten ağzının içinde bir uyuşukluk vardı. Kırıta kırıta, sağa sola baka baka
yürüyor; kimseye bir saniyeden fazla bakmıyor ama kendisine bir saniyeden daha
fazla biri bakıyorsa keyfi yerine geliyordu. Günlerden cumartesiydi, günlerden
kandildi. Simitçilerden kandil simiti kokusu geliyordu ama tüm simitçiler
birkaç yıl içeride yatmışlarcasına hapishane suratlıydılar. Özlem temiz yüzlü
bir simtçi bulana kadar yürümeye karar verdi. Prensip sahibi olmaya çalışır,
kendine kural koyar dururdu Özlem.
Çok geçmeden yüzü temiz bir simitçi gördü ve on iki tane susamlı kandil
simiti aldı. Kişi başı iki tane. Simitçiden para üstünü alırken ise telefonu
çaldı, baktı Kaan.
Yarım saat sonra Kaan'la bir barda birer bira içiyorlardı. Bir saat sonra
Kaan'la başka bir barda birer bira daha içiyorlardı. Kaan, Özlem'i öpmeye
çalışıyor Özlem ise "Kandil" diyor ve elindeki simitleri
gösteriyordu. Telefonuna baktı, annesine sekiz kez telefonu açmamıştı,
yaptığının çok ayıp olduğunu düşünüp telefonunu kapattı. Özlem'in sarhoş
olmasının üzerinden bir vişne votka daha geçmişti.
Kaan hayalkırıklığıyla hesabı ödedi ve Özlem'i durağa bırakıp tüm
akrabalarına ve arkadaşlarına bir kandil manisini mesaj olarak gönderdi. Özlem
ise o sıralar kafasını cama dayamış dışarıya bakıyordu. Sarhoş olduğunun
farkındaydı ama gerçekten de sarhoş olup olmadığını kendine itiraf etme
konusunda çelişiyor ve yüzündeki salak gülümeyi otobüsün canımdan gördükçe evde
kendisini bekleyen tehlike aklına geliyordu.
Otobüsten indiğinde hangi yoldan giderse eve daha çabuk gideceğini
hesaplıyordu ki; arkadan bir ses duydu "Özlem!" sesi tanımaması gibi
ihtimal yoktu, annesi. Yanında ablası Nurgül'ü görünce ise bir nebze rahatladı.
Her ne kadar Nurgül bazen annesinin replikası gibi davransa da bazen de
ideal abla olup bu durumlarda kardeşlerinin sırtındaki yükü paylaşabiliyordu.
Özlem alkolün verdiği ...... ile durumun ikincisi olacağını umdu.
Eve doğru yürüyorlarken anne tehditler savuruyor Özlem gülümsüyor Nurgül
ise ne yapacağını düşünüyordu. Özlem'in gün içinde yaptığı tek olumlu hareket
Kaan'la öpüşmemiş olmasıydı ama bu konuyu açmamaya karar verdi. Evlerine
varmalarına az kalmıştı ki; sanki ilkokulda söz almak isteyen öğrenciler gibi
sağ el işaret parmağını kaldırdı ve annesine "Ben bir sakız alayım"
dedi. Anne'de "Gerizekalı alkolün kokusunu sakızın geçireceğini mi
sanıyorsun!" dedi ve elinden tuttuğu gibi Özlem'i iteklemeye devam etti.
Her geçen saniye eve yaklaşıyorlardı ve en fazla stresi Nurgül çekiyordu.
Kapıyı açıp içeri girdiklerinde anne daha ayakkabılarını çıkartmadan
Özlem'den üflemesi istedi. "Üfle lan! Üfle bakayım ne kokuyorsun?"
Özlem "Anne sadece vişne votka... Şey pardon soda limon içtim" diyor
ama anne her şeyi bildiği halde ille de burnuyla o alkol kokusunu içine çekip
iyice kızmak istiyordu. Özlem ise üfler gibi yapıp nefesini içine çekip
annesini ve Nurgül'ü iyice delirtiyordu. Özlem kaşla göz arasında ayakkabılarını
çıkartıp üstüne değiştirmek içi odasına kaçtığında Nurgül annesine; "Anne
alkolsüz kokteyllerden var, onlardan içmiştir, istersen Aliye'ye sor, bugün
kandil. Kandil kandil içilir mi?"
Aliye ise daracık odasına çekilmiş niyetlendiği yüz rekat namazın ilk
çeyreğini kılmaya çalışıyordu. Aklı her zaman olduğu gibi başında değildi. Kafasındaki
kırk tilki birbirlerine kuyrukları değmeden dolaşıyor, arada rüku ve secde
ediyor, bir türlü kendini namaza verdiği için kendine kızıyor ama namaz halinde
olduğu için üslubuna dikkat ediyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi içeriden sesler
de gelmeye başladı.
Bir an namazını bozup ortamı sakinleştirmeyi düşündüyse de sonra
vazgeçti. Şu an dokunulmaz durumdaydı, içerideki kargaşaya dahil olmaya hiç
niyeti yoktu. Çünkü evin asi kızı oydu, Özlem bir küçük kardeşti ve ihalenin
kötü örnek olduğu için Aliye’ye kalma ihtimali azımsanmayacak kadar çoktu.
Birkaç rekat namaz daha kıldıktan sonra önünden koşarak Özlem geçti.
Arkasından da annesi “Gel buraya!”, diye bağırıyordu. Özlem köşede ayakta
duruyor, “Ih ıh gelmem”, diyor ve sırıtıyordu. Oda çok dardı, anne namaz kılan
Aliye’nin önünden geçmekten çekiniyor ama Özlem’i sıkıştırmakta da
vazgeçmiyordu.
Sonra annenin aklına bir fikir geldi “Ben neden kendimi yoruyorum ki!”
dediği gibi gitti. Aliye namazı bozup Özlem’e hem biraz kızarak, biraz da acıyarak
bakıyordu. Annenin ayak sesleri yaklaştığının ipucu verince Aliye namaz kılar
gibi yapmaya devam etti. Annenin elindeki oklava vardı, sinirden sıkıyordu ve
eli titriyordu. Aliye namaz kılar gibi yaptıkça anne elindeki oklava ile Özlem’i
dürtmeye devam başladı. “Çık oradan! Çık kızın namazını karıştırma”
Özlem ise “Ih ıh gelmem” demeye devam etti. Sonrasında anne tekrar odadan
çıktı. Aliye zaten bozuk olan namazını bozup Özlem’e “ Özlem kurban olayım sen
de namaz kıl gitsin” dedi. Özlem “İyi de abla kafam güzel”, dedi. Aliye “Tamam
Özlem günahı benim boynuma”, dedi. Özlem pazarlığı son derece karlı buldu ve “Tamam
o zaman”, dedi.
Özlem de Aliye’nin yanında namaz kılmaya başladı, Nurgül koşup annesine “Anne
Özlem de namaz kılıyor, bak içki içmemiş” dedi. Anne koşarak namaz kılan Aliye
ve Özlem’i izlemeye başladı. Özlem gülmemek için kendini tutuyor secdeye
vardığında uyukluyordu. Sekiz on rekat sonra anne gitti ve Özlem uyudu. Aliye
sabaha kadar yüz rekatı bitirdi. Sonra da bir yüz rekatta Özlem’in alkollü
namazından gelecek olan günahtan kurtulmak için kıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder