8 Eylül 2013 Pazar

özlem devam ama sonsuz...

Özlem aslında dişçiye gitmişti. İşi bitince de biraz yürümek istemişti. Zaten ağzının içinde bir uyuşukluk vardı. Kırıta kırıta, sağa sola baka baka yürüyor; kimseye bir saniyeden fazla bakmıyor ama kendisine bir saniyeden daha fazla biri bakıyorsa keyfi yerine geliyordu. Günlerden cumartesiydi, günlerden kandildi. Simitçilerden kandil simiti kokusu geliyordu ama tüm simitçiler birkaç yıl içeride yatmışlarcasına hapishane suratlıydılar. Özlem temiz yüzlü bir simtçi bulana kadar yürümeye karar verdi. Prensip sahibi olmaya çalışır, kendine kural koyar dururdu Özlem.

Çok geçmeden yüzü temiz bir simitçi gördü ve on iki tane susamlı kandil simiti aldı. Kişi başı iki tane. Simitçiden para üstünü alırken ise telefonu çaldı, baktı Kaan.

Yarım saat sonra Kaan'la bir barda birer bira içiyorlardı. Bir saat sonra Kaan'la başka bir barda birer bira daha içiyorlardı. Kaan, Özlem'i öpmeye çalışıyor Özlem ise "Kandil" diyor ve elindeki simitleri gösteriyordu. Telefonuna baktı, annesine sekiz kez telefonu açmamıştı, yaptığının çok ayıp olduğunu düşünüp telefonunu kapattı. Özlem'in sarhoş olmasının üzerinden bir vişne votka daha geçmişti.

Kaan hayalkırıklığıyla hesabı ödedi ve Özlem'i durağa bırakıp tüm akrabalarına ve arkadaşlarına bir kandil manisini mesaj olarak gönderdi. Özlem ise o sıralar kafasını cama dayamış dışarıya bakıyordu. Sarhoş olduğunun farkındaydı ama gerçekten de sarhoş olup olmadığını kendine itiraf etme konusunda çelişiyor ve yüzündeki salak gülümeyi otobüsün canımdan gördükçe evde kendisini bekleyen tehlike aklına geliyordu.

Otobüsten indiğinde hangi yoldan giderse eve daha çabuk gideceğini hesaplıyordu ki; arkadan bir ses duydu "Özlem!" sesi tanımaması gibi ihtimal yoktu, annesi. Yanında ablası Nurgül'ü görünce ise bir nebze rahatladı. Her ne kadar Nurgül bazen annesinin replikası gibi davransa da  bazen de ideal abla olup bu durumlarda kardeşlerinin sırtındaki yükü paylaşabiliyordu. Özlem alkolün verdiği ...... ile durumun ikincisi olacağını umdu.

Eve doğru yürüyorlarken anne tehditler savuruyor Özlem gülümsüyor Nurgül ise ne yapacağını düşünüyordu. Özlem'in gün içinde yaptığı tek olumlu hareket Kaan'la öpüşmemiş olmasıydı ama bu konuyu açmamaya karar verdi. Evlerine varmalarına az kalmıştı ki; sanki ilkokulda söz almak isteyen öğrenciler gibi sağ el işaret parmağını kaldırdı ve annesine "Ben bir sakız alayım" dedi. Anne'de "Gerizekalı alkolün kokusunu sakızın geçireceğini mi sanıyorsun!" dedi ve elinden tuttuğu gibi Özlem'i iteklemeye devam etti. Her geçen saniye eve yaklaşıyorlardı ve en fazla stresi Nurgül çekiyordu.

Kapıyı açıp içeri girdiklerinde anne daha ayakkabılarını çıkartmadan Özlem'den üflemesi istedi. "Üfle lan! Üfle bakayım ne kokuyorsun?" Özlem "Anne sadece vişne votka... Şey pardon soda limon içtim" diyor ama anne her şeyi bildiği halde ille de burnuyla o alkol kokusunu içine çekip iyice kızmak istiyordu. Özlem ise üfler gibi yapıp nefesini içine çekip annesini ve Nurgül'ü iyice delirtiyordu. Özlem kaşla göz arasında ayakkabılarını çıkartıp üstüne değiştirmek içi odasına kaçtığında Nurgül annesine; "Anne alkolsüz kokteyllerden var, onlardan içmiştir, istersen Aliye'ye sor, bugün kandil. Kandil kandil içilir mi?"

Aliye ise daracık odasına çekilmiş niyetlendiği yüz rekat namazın ilk çeyreğini kılmaya çalışıyordu. Aklı her zaman olduğu gibi başında değildi. Kafasındaki kırk tilki birbirlerine kuyrukları değmeden dolaşıyor, arada rüku ve secde ediyor, bir türlü kendini namaza verdiği için kendine kızıyor ama namaz halinde olduğu için üslubuna dikkat ediyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi içeriden sesler de gelmeye başladı.

Bir an namazını bozup ortamı sakinleştirmeyi düşündüyse de sonra vazgeçti. Şu an dokunulmaz durumdaydı, içerideki kargaşaya dahil olmaya hiç niyeti yoktu. Çünkü evin asi kızı oydu, Özlem bir küçük kardeşti ve ihalenin kötü örnek olduğu için Aliye’ye kalma ihtimali azımsanmayacak kadar çoktu.

Birkaç rekat namaz daha kıldıktan sonra önünden koşarak Özlem geçti. Arkasından da annesi “Gel buraya!”, diye bağırıyordu. Özlem köşede ayakta duruyor, “Ih ıh gelmem”, diyor ve sırıtıyordu. Oda çok dardı, anne namaz kılan Aliye’nin önünden geçmekten çekiniyor ama Özlem’i sıkıştırmakta da vazgeçmiyordu.

Sonra annenin aklına bir fikir geldi “Ben neden kendimi yoruyorum ki!” dediği gibi gitti. Aliye namazı bozup Özlem’e hem biraz kızarak, biraz da acıyarak bakıyordu. Annenin ayak sesleri yaklaştığının ipucu verince Aliye namaz kılar gibi yapmaya devam etti. Annenin elindeki oklava vardı, sinirden sıkıyordu ve eli titriyordu. Aliye namaz kılar gibi yaptıkça anne elindeki oklava ile Özlem’i dürtmeye devam başladı. “Çık oradan! Çık kızın namazını karıştırma”

Özlem ise “Ih ıh gelmem” demeye devam etti. Sonrasında anne tekrar odadan çıktı. Aliye zaten bozuk olan namazını bozup Özlem’e “ Özlem kurban olayım sen de namaz kıl gitsin” dedi. Özlem “İyi de abla kafam güzel”, dedi. Aliye “Tamam Özlem günahı benim boynuma”, dedi. Özlem pazarlığı son derece karlı buldu ve “Tamam o zaman”, dedi.

Özlem de Aliye’nin yanında namaz kılmaya başladı, Nurgül koşup annesine “Anne Özlem de namaz kılıyor, bak içki içmemiş” dedi. Anne koşarak namaz kılan Aliye ve Özlem’i izlemeye başladı. Özlem gülmemek için kendini tutuyor secdeye vardığında uyukluyordu. Sekiz on rekat sonra anne gitti ve Özlem uyudu. Aliye sabaha kadar yüz rekatı bitirdi. Sonra da bir yüz rekatta Özlem’in alkollü namazından gelecek olan günahtan kurtulmak için kıldı.



Hiç yorum yok: