9 Nisan 2013 Salı

Yokuş Aşağı Yürüyen Kız


Penceremin önündeki yokuş, dar ve sola dönemeçli yoldan aşağı doğru hızlıca yürüyordu. Altında buz rengi dar bir kot pantolon, üstünde ise kırmızı ekoseli bir mont vardı. Küçüktü ayakları; bağlamadığı botları, yokuş aşağı inerken ayağından fırlayacak gibi oluyordu. Sol koluyla göğsüne sıkıtırdığı bir kitabı vardı o kadar. Muhtemelen öğrenciydi ama saat üniversitelerde derslerin başlaması için bile çok erkendi. Gözümden kayboldu sonra...

Sonra ilk dolmuşa binmiş. Dolmuşun nereye gittiğine bakmamış bile. En arka koltuğa oturmuş ve cep telefonunu sessize alıp koltuğun arkasındaki boşluğa dikkatsizce yerleştirmiş, sonra içindeki paraları aldığı cüzdanını da aynı yere koymuş. Sonra "Müsait bir yerde" demiş ve kendisi için asıl müsait bir yer olan Mamak'daki ablasının evine doğru yola koyulmuş.

Yol boyunca geceki olayları düşünmüş. "Neden ben ya?", "Neden ya?" diye kendine öyle şiddetli soruyormuş ki; yoldan gelip geçenler bu kız ne diyor diye ona bakmadan edemiyorlarmış. Adımları hızlanmış, nereye gittiğini bilmeyen bir güvercin misali savrulup durmuş. Arada ağlıyor ama göz yaşlarını silmiyormuş. Serin hava göz yaşlarını hemen soğutuyor ve ıslaklığın yanan yüzüne verdiği serinlik hissi belki de bayılmaması için ona güç veriyormuş.

Sonra gözyaşları tükenmiş ve kızcağız bayılmış. Ayıldığında bir üniversite hastanenin acil servisindeymiş ama ayıldığını kimse anlamasın diye bayılmış rolü yapmış. Çok acıkınca ayılmış gibi yapıp bir şeyler yemiş ve ardından yine hemen bayılmış gibi yapmış. Bayılmış gibi yaparken en iyisinin hafızasını kaybetmiş gibi yapmak olacağına karar vermiş ve hafızasını kaybetmiş gibi yapmış.

Önce doktorlara, sonra polise " Ben kimim?" diye sormuş. Kimse rol yaptığını düşünmemiş. Kimse onun kadar içten "Ben kimim?" ve "Burada ne işim var?" diyemezmiş. Psikiyatrı merkezi ve polis merkezlerinde geçen bir süreden sonra kendini sokakta bulmuş. Annesinin, babasının ve ablasının onu bulamamış olmasına çok içerlermiş. Acaba onlar da o gece olanları bildikleri için mi susmuşlar diye uzun uzun düşünmüş. Sonra bir telefoncuya gitmiş ve elden düşme bir telefon alıp eski hattını çıkarttırmış.

Zaman akmış ve ölene kadar mutsuz ve huzursuz yaşamış;

Herkes gibi...

Hiç yorum yok: