Penceremin önündeki yokuş, dar ve sola
dönemeçli yoldan aşağı doğru hızlıca yürüyordu. Altında buz rengi dar bir kot
pantolon, üstünde ise kırmızı ekoseli bir mont vardı. Küçüktü ayakları;
bağlamadığı botları, yokuş aşağı inerken ayağından fırlayacak gibi oluyordu.
Sol koluyla göğsüne sıkıtırdığı bir kitabı vardı o kadar. Muhtemelen öğrenciydi
ama saat üniversitelerde derslerin başlaması için bile çok erkendi. Gözümden
kayboldu sonra...
Sonra ilk dolmuşa binmiş. Dolmuşun nereye
gittiğine bakmamış bile. En arka koltuğa oturmuş ve cep telefonunu sessize alıp
koltuğun arkasındaki boşluğa dikkatsizce yerleştirmiş, sonra içindeki paraları
aldığı cüzdanını da aynı yere koymuş. Sonra "Müsait bir yerde" demiş
ve kendisi için asıl müsait bir yer olan Mamak'daki ablasının evine doğru yola
koyulmuş.
Yol boyunca geceki olayları düşünmüş.
"Neden ben ya?", "Neden ya?" diye kendine öyle şiddetli
soruyormuş ki; yoldan gelip geçenler bu kız ne diyor diye ona bakmadan
edemiyorlarmış. Adımları hızlanmış, nereye gittiğini bilmeyen bir güvercin
misali savrulup durmuş. Arada ağlıyor ama göz yaşlarını silmiyormuş. Serin hava
göz yaşlarını hemen soğutuyor ve ıslaklığın yanan yüzüne verdiği serinlik hissi
belki de bayılmaması için ona güç veriyormuş.
Sonra gözyaşları tükenmiş ve kızcağız
bayılmış. Ayıldığında bir üniversite hastanenin acil servisindeymiş ama
ayıldığını kimse anlamasın diye bayılmış rolü yapmış. Çok acıkınca ayılmış gibi
yapıp bir şeyler yemiş ve ardından yine hemen bayılmış gibi yapmış. Bayılmış
gibi yaparken en iyisinin hafızasını kaybetmiş gibi yapmak olacağına karar
vermiş ve hafızasını kaybetmiş gibi yapmış.
Önce doktorlara, sonra polise " Ben
kimim?" diye sormuş. Kimse rol yaptığını düşünmemiş. Kimse onun kadar
içten "Ben kimim?" ve "Burada ne işim var?" diyemezmiş.
Psikiyatrı merkezi ve polis merkezlerinde geçen bir süreden sonra kendini
sokakta bulmuş. Annesinin, babasının ve ablasının onu bulamamış olmasına çok içerlermiş.
Acaba onlar da o gece olanları bildikleri için mi susmuşlar diye uzun uzun
düşünmüş. Sonra bir telefoncuya gitmiş ve elden düşme bir telefon alıp eski
hattını çıkarttırmış.
Zaman akmış ve ölene kadar mutsuz ve
huzursuz yaşamış;
Herkes gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder