13 Ekim 2010 Çarşamba

Şili'li madenciler - filmin devamı

Altmış dokuz gündür yerin yedi yüz elli metre altında kalan Şilili madencilerin milliyetçiliği kafamı çok karıştırıyor. Adamlardan ilk haber alındığında, ölmek üzere olan bu zavallı adamlar bir şekilde kurulan ilk telefon bağlantısında hep bir ağızdan Şili ulusal marşını okudular.

 

Ben böyle bir durumda yaşamak zorunda kalsam devlet düşmanı olurum. Beni bu şartlar altına çalışmak zorunda bırakan, onunla da yetinmeyip insanlık alt sınırında bir yaşamaya mahkum eden bu ülkeyi sevmek için hiçbir sebep göremiyorum.

 

Her ne kadar bulundukları mevcut duruma düşmelerinde müsebbip olan Şili devleti de olsa onları o durumdan kurtarma ihtimali olan tek güç yine Şili devletinin ta kendisi. Zavallı, mağdur maden işçilerinin kurtulmaları için o milliyetçiliği göstermek zorundaydılar. Şu an itibari ile kurtarmalar başladı. Altmış dokuz gün sonra üç işçi göçükten çıkartıldı ve kurtarma çalışmaları devam ediyor. En son olarak da madencilerin şefi çıkartılacak ve bu yaklaşık iki gün sonra olacak.

 

Gemiyi en son kaptan terk eder, göçükten de en son şef çıkarmış. Bunu yeni öğrendim ve çok anlamlandıramasam da anlaşılır buluyorum. Çok sapmadan ve serbest çağrışıma teslim olmadan sorgulamam gereken yere geleyim. Bu insanların yaşadıkları bu esaretin sorumlusu kim ve suçu ne olmalı? Kimseyi öldürmedi ama altmış dokuz kişiyi; elli metre kareye, yerin yedi yüz elli metre altında, altmış dokuz gün hapsetmenin cezası ne olabilir? Kişi başına altmış dokuz günden hapis yatmak mı? Yaklaşık on seneye tekabül ediyor. Peki, elli kişinin ruhuna açtığı yaralar?

 

Kendimi o zavallı madencilerin yerine koymakta güçlük çekiyorum ama günler sonra kurtarılmış bir madenci olarak düşündüğümde sanırım benden büyük devlet düşmanı olmazdı. Kimse bana vatan, millet, Şili hikâyeleri anlatmasın derdim. Şili hükümeti de bu tehlikeyi görmüş olmalı ki, çıkan madenciler kısa bir süre aileleri ile kucaklaştıktan sonra hemen hastaneye kaldırılacak ve basın ile hemen görüşmeyecekler. Sonra da böyle bir durumdan kurtulan ilk kişiler olduklarından kahraman ilan edileceklermiş. Zaten kapitalizme teslim olup; film, dizi, şov programı, albüm falan yapacaklarından bir şüphem yok. Hatta ülke ülke gezeceklerdir. Öfkeleri şan, şöhret ile bastıracak Şili hükümeti. Acaba içlerinden biri isyan edip, büyük bir öfkeye teslim olacak mı merak ediyorum.

 

Olay büyük, pasta büyük ama mağdur sayısı da çok büyük. Bu pasta hepsine yeter mi göreceğiz. Bence film yeni başlıyor. Bu kalabalıktan bir seri katil, birkaç aptal katil, bir şarkıcı, bir yazar, birkaç siyasetçi, birkaç meczup çıkacak. Kapalı alanlarda durmakta, karanlıkta ve kalabalıkta durmakta ömürlerinin sonuna kadar zorluklar yaşayacaklar. Aradan on sene falan geçince bir Şili haber programında şöyle bir haber olacak. “On sene önce göçükten çıkartılan Oscar Valdez Valderrama, Sorares fakirlikten sokaklarda yatıyor. On sene önce kahramanlıkları ile destan yazan bu zavallı adam şimdi de fakirlikle cebelleşiyor.

 

Şili’den haberler buraya kolay kolay ulaşmaz. Ölmez sağ kalırsak, on sene sonra bu zavallıların hikayelerinin devamını görmek isterim.  

Hiç yorum yok: