Bu sabah mutsuz uyandım. Saçlarım yapış yapış, tırnaklarım kan dolu. Kalktım yüzümü yıkadım, aynada kendi gözlerime bakmaktan korktum. Ne oluyordu bana? Gazetede kralımızın resmini gördüm. Ne heybetli adam, dedim kendi kendime. Öyle şanslıyız ki böyle bir kralımız olduğu için. Kral tek başına yine tüm dünyaya baş kaldırıyordu. “Demokrasi falan anlamam ben, benden iyisini mi bulacaksınız? Ben sizin kralınız değil, hizmetkarınızım”. Adam haklı, diye içimden geçirdim. Nerede çokluk, orada bokluk. Hem adam “Sizin hizmetkarınızım”, diyor. Demokrasi ile seçtiklerimizde bizim hizmetkarlarımız mı olacak? Hiç sanmıyorum. İşe gittim, işten geldim, yemek yedim ve uyudum.
Bu sabah tedirgin ve gerdin uyandım. Dişlerim, diş etlerim sızlıyor, tüm eklemlerim ağrıyordu; kendimi sıkmaktan. Zar zor kalktım, yüzümü yıkadım. Aynadaki yüzümü beğendim. Yakışıklı olmasam da fena sayılamam. Derin bakan gözlerim var. Günlerdir okuduğum kitabı açtım. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir yazıyordu. Kitap haklı dedim. Benimde ülkemin geleceği hakkında, alacağı kararlar hakkında söz hakkım olmalı. Kral denilen adam sadece kendini düşünüyor. Güzellik yarışmalarını kendine eş seçmek için yapan pis bir bunak. Otuz yıldır ülkenin başında da ne oldu? Hala açız, hala mutsuz. Bir şeyler yapmalı diye düşündüm. İşe gittim, işten kovuldum, arkadaşlarla ülkeyi kurtardık, aç yattım ve uyudum.
Bu sabah gururlu ve umutlu uyandım. Gücüm kuvvetim yerimdeydi. Yataktan ok gibi fırladım ve yüzümü yıkadım. Kendime bakarken şunları düşündüm, dünyayı değiştirecek kadar akıllı ve güçlüyüm. Ben kendime ve halkıma inandıktan sonra kim beni engelleyebilir ki? Artık hareket zamanı. Arkadaşlarımla toplandım ve onları da cesaretlendirdim. Öyle heyecanlı ve şevkli konuşuyordum ki kendi sözlerimden en çok ben etkilenmiştim. “ Hareket vakti yaklaştı arkadaşlar” dedim. “Siz de kendinize, içinize, ruhunuza, kalbinize güvenin. Refah ve mutlu günler için sizlere ant veriyorum. Her şey değişecek, sizlere bambaşka bir dünya vadediyorum”. Konuşmam bitince eve gittim, aç yattım ve gülümseyerek uyudum.
Bu sabah korku ile uyandım. Dizlerim, dirseklerim kanıyordu. Ayağa kalkacak gücü kendimde bulmam iki saatimi aldı. yüzümü yıkayacak bir banyo bile yoktu kaldığım yerde. Sabah kalktığımda kendime bakamadığım ilk gündü hayatımda. Arkadaşlar sessiz kalmamı ve beklememi söylediler. Aranıyormuşum ve hakkımda ölüm emri varmış. Ne yaptım ki ben öldürülecek? Ki gerekirse ölürüm her şey özgürlük için. Sonra kendi kendime baktım. Yapayalnızdım. Kime mavra atıyorsun?, dedim kendime. Eski günleri özlediğimi fark ettim. Saçlarımın yapış yapış olduğu, tırnaklarımın kan dolu olduğu eski mutlu günlerimi. Sessizce korku ile ağladım. Bana mı kalmıştı ülkeyi kurtarmak, düzeni değiştirmek? Aç ve susuz; yattım ve uyudum.
Bu sabah mutsuz uyandım. Saçlarım yapış yapış, tırnaklarım kan dolu. Artık sabahları yüzümü yıkamıyorum ve aynada kendime bakamıyorum. Utanıyorum yaptıklarımdan. Birçok kişini ölmesinin müsebbibi benim. Ama ben oları ihbar etmesem, ben ölecektim. Haklı gerekçelerim vardı. Hem kralımız o kadar da kötü biri değil. İstese beni de öldürürdü. Şimdi yine bir işim var. Her sabah gazetemi okuyorum ve aç uyumuyorum. Bir insan daha fazla ne ister ki? O konuları artık düşünmüyorum. İşe gidiyorum, işten geliyorum, yemeğimi yiyip uyuyorum. Benim özüm buymuş demek ki. Ben buyum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder