9 Haziran 2014 Pazartesi

pazartesi - bREZİLya günlüğüm

Brezilya’nın kalbimde yeri ayrıdır pazartesi sambacıları. Bunun nedeni yılın bir haftası benim şerefime Rio’da festival yapmaları elbette. Sevgi malumunuz emek ister. Ben de sevildiğimi görmek isterim. Neyse son on yıldır bu sambacılar beni ülkelerine çağırıyordu, ben de sallıyordum. En sonunda prezidentleri gelmezsem her hafta bir bakanını öldüreceğini söyleyince, böyle çılgınlıklar yapmasın diye kulağını çekmeye karar verip gittim.

*Kıyafetlerimin etiketlerini sökmeli, marka yazan yerlere yama yapmalı.
*Hiç bilmediği bir konuda en az on dakika konuşabilmeli.
*Arabanın camına yapışan sineklerin ölülerine sinkaf etmemeli.
*Sakatlanan futbolculara sıkılan fısfıstan çantasında bulundurmalı.
*Çok daha iyi işitmek için arada sırada işitme cihazı kullanmalı.
*Rüzgarda uçuşan poşet gibi isyankar akşamüstleri olmalı.
*Solo figürler iyi olmalı.

Uçaktan samba yaparak indim, yine samba eşliğinde limuzine bindim. İnsan oralara gidince ayrı bir esniyor; beli, kalçası ayrı bir oynuyor. Kıvıra kıvıra, gerdan kıra kıra bir yolculuktan sonra beni bir stadyuma soktular. Bir stadyum dolusu kadınla samba yapma deneyimi nasıl olacak derken; beni stadyum dolusu erkeğin beklediğini gördüm. Orta sahaya da bir top koymuşlar, dünya kupası için başlama vuruşu yapacakmışım. Önce topa vurdum, sonra da tırım tırım tırsa tırsa evime döndüm. Düşünsenize, bir stadyum dolusu adam gördüm, topa neden vurdum onu da bilemiyorum. Çok manasız.

Hiç yorum yok: