18 Şubat 2014 Salı

Daft Punk Grammy performansı

Sol arkada baterist duruyor ve her baterist sahnede olup, sahnede değil. Önündeki rasta saçlı gitarcının gölgesinde bile kalamıyor. Adam sanki yok. Kamera açı değiştirdikten bir süre sonra az biraz gözlüyor. Saçları yok; tercihi mi yoksa kaderi mi bilemiyorum. Başında da bir kulaklıklar var, büyük olanlardan. Ne işe yaradığını elbetteki bilmiyorum. Sahnedeki herkeste olan gülümseme onun da yüzünde. Vişne çürüğü gibi bir trikosu var. Bateri çalarken çok eğleniyor gibi duruyor ki; bence eğleniyor. Omuzlarıyla başıyla kendi tuttuğu ritme, ritim tutuyor.

Önündeki iki gitaristen soldaki ise sanki hem gitarist hem de badigard gibi. Beyaz bas gitarıyla gerektiği durumlarda kafa göz yaracağının mesajını verir gibi. Boğazlı trikosunun üstünde zinciri ve güneş gözlükleriyle sahnede verilen vintıç havanın görünmeyen kahramanı bile diyebilirim. Tabiki o da gülümsüyor ve bir yandan gitarını çalarken, bir yanda da tatlı tatlı dans ediyor. Silik kalmasının ana nedeni sağda rasta saçlı gitarist. Ona da birazdan değineceğim.

Yazıyı yazmaya başlamadan önce hiç fark etmediğim bir gitarist  de Stevie Wonder’in korgunun arkasında duruyor. En ezik oymuş da haberim olmamış. Dikkat çeken tek yanı gitarının kordonun simli olması o kadar. Bir arada kollarını kaldırıyor o kadar. Muhtemelen onun orada olduğunu sadece ailesi ve eski sevgilileri dikkat etmiştir.

Sahnede iki üç tane tuşlu müzik aleti var. İkisi Wonder’ın biri de en sağdaki piyanistin. Beatles tarzı saçları ve kocaman güneş gözlükleri ile ne yazık ki hiç de havalı değil. Şansızlığı sahnenin o tarafında Wonder var. Dikkat çekmemesi doğal. Havai gömleği ise güzel.

Sırada sahnenin daha göze batanları. İlk olarak rasta saçlı gitarist. Beyaz takım elbisesi ile cidden adam havalı.  Dişlerini beyazlığı ile takım elbisesi tam uymuş. Yüzündeki gülümseme sabit ve ön dişleri ayrık. Bir de adamda on kilo saç var belli. Başındaki mavi bere benzeri şey saçların bir kısmını tutabiliyor. İspanyol paça pantolonu da apayrı. Eğer herkes kendi kıyafetini seçmişse kesinlikle en doğru tercihi o yapmış.

Bir de solist var tabi. Sahnenin en çömezi. Tatlı bir eleman. Başında şapkası, kısa pantolon ya da uzun kapri olarak adlandırılabilecek altlığı ve çorapsız giydiği ayakkabıları ile sevdim elemanı. Şarkının girişinde biraz nağme yaptıysa da geri kalanda öyle öne çıkma çabası pek olmadı.

Stevie Wonder ise hep aynı, hep havalı. Önce sahnenin ortasında bir alet çaldı. Küçük bir klavye olmalı. Sonra hemen sağındaki korgunun başına gitti ve hem çaldı hem söyledi. Şarkıyı söyleyişinin şarkının orjinaliyle alakası yoktu ama o Stevie Wonder’dı. Zaten seyirciyi ateşleyen kısım onun şarkı söylemeye başlamasıydı. Siyah parıltılı takım elbisesiyle Türk düğünlerine gelen şişko teyzelere benziyordu. Hani şişkoluklarından siyah giyerler ve dikkat çeksin diye o pırıltılı şeyler üzerilerindedir.


Bir de tabi ürün sahipleri var. Daft Punk’ı oluşturan iki eleman. Havalarını sevdim. Kasklar süper. Yüzlerini göstermek istememe durumları, gizem akıllıca şeyler. Gerçi ikisinden biri biraz Brad Pitt’e benzese durum farklı olurdu o ayrı. Çok alakasız olacak belki ama çıkmayan güneş gözlükleriyle bizdeki ‘Ayna’ grubunu da andırmıyor değillerdi. Boru mu, onlar Grammy aldıysa Ayna’da yıllarca ‘Kral Tv Müzik Ödülü’ aldı.

Hiç yorum yok: