25 Nisan 2012 Çarşamba

havuz


Sarı mermeri sevmiyorum. Kapalı yüzme havuzunda ise havuzu hariç her yer onlarla kaplı. Desen olsun diye bazı yerlere biraz daha koyu sarı mermer döşemişler ama sonuç desenli bir çirkimlikten başka bir şey olmamış. Daha büyük bir yer hayal ediyordum. Gerçeklerin hayallerimden daha küçük olmasına ergenliğim bittiği günlerden beri alışkındım oysa. Olaylara Polyana kadar olmasa da olumlu yönden baktım. Benden başka kimse yoktu, su temiz duruyordu, mekan temizdi ve en önemlisi yüzmeyi sevişmek kadar çok özlemiştim; hatta biraz daha fazla.

Dikdörtgen şeklindeki havuzun kısa kenarlarının önleri beyaz şezlonglarla örülüydü. İki şezlon bir küçük sehpa şeklinde dizmişlerdi, aralıkları sıkı değil, gayet rahattı. En uzak ve en köşedeki şezlonga çantamı bıraktım ve kimse olmamasından faydalanıp duş almamazlık etmedim. Gittim efendi efendi duşumu aldım. Karanlıkta esnerken bile eliyle ağzını kapatan bir laydi gibi zariftim.

Havuzun dibi ve kenarları gördüğüm her havuzda olduğu gibi açık mavi karolarla kaplıydı. Su devinimi alttaki üç delik sağlıyordu.Havuza girmek için iki tane merdiven vardı ama tabiki hiç kullanmadım. Ayak parmaklarımın uçlarını sokup, suyun ılık olduğunu gördükten sonra suya atladım. Yorulana kadar yüzdüm durdum. Havuz küçük olduğu gibi derin de değildi. Her yerinde yükseklik yüz altmış santimetreydi. Balıklama atlamaya cesaret edemedim, bir iki kez atladım ama ben balıklama atlarsam suya dik girmeyi severim, onu yapamadım.

Mekana sonradan eklenmi bir çocuk havuzu da vardı. Beyaz kocaman bir küvet gibiydi ve kesinlikle güvenli durmuyordu.

Hiç yorum yok: