Anne: Kimsenin evde olmadığı bir saatte tüpü açtı ve boğularak ölmeye karar verdi. Şansızlığı komşusunun kokuyu alması oldu. Komşu kapıyı kırdı ve Saliha Ölmez’i kurtardı. Beyninde kalıcı hasar oluşan Saliha Ölmez uzun cümleleri kavrayamıyor, yeni hiçbir kelime öğrenemiyor ve yeni tanıştığı kimseleri unutuyor.
Baba: Eşinin haline çok üzüldüğü için derin bir bunalıma girdi Yaşar Ölmez. Karısının neden canına kıymak istediğini bir türlü anlamadı. Bir kış günü manasız şekilde araba kullanırken kendini boğaz köprüsünde buldu ve ani bir karar ile arabadan inip köprüden atladı.
Montu şemsiye vazifesi yaptı ve düşüşünü yavaşlattı. Yakınından geçen bir balıkçı teknesindekiler tarafından kurtarıldı. Vücudunun belden aşağısı tutmuyor ve o gün köprüye nasıl çıktığını hala anımsamıyor.
Oğlan: Ergenlik stresi ve sevdiği kızı nefret ettiği çocukla öpüşürken görmesi üzerine; anne ve babasının intihar girişimleri de eklenince Hayati Ölmez’de hayatına kıymaya karar verdi. İlaç içmeyi ya da yüksek bir yerden atlamayı denese de korktuğundan son anda vazgeçince kendini öldürterek ölmeye karar verdi. Planı şehirlerine seçim propagandası yapmak için gelecek olan başbakana suikast girişiminde bulunur gibi yaparak kendini öldürtmekti.
Kurusıkı bir silah edindi ve miting alanına erkenden gidip kendini öldürtecek bir yer buldu. Başbakanın konuşmasının sonuna doğru silahını çıkarttı ve bağırmaya başladı. Korumalar Hayati’yi sağ kulağından bir, sağ omzundan üç kurşunla vurdular.
Akli dengesi yerinde değildir raporu aldığı için ve yaşı on sekizden küçük olduğu için çok içeride yatmadı ama aldığı kurşunlar kulağının kopmasına ve sağ omzunun yamuk kalmasına neden oldu. Mimlenmiş olduğu için de herkes ondan uzak durmaya gayret etti.
Kız: Anne ve babasının başarısız intihar girişimleri başarısız olduktan sonra zaten kimsenin konuşmak istemediği Hayat Ölmez, abisinin başarısız suikast girişiminden sonra iyice yalnız kaldı. Artık ne kimse onunla konuşuyor ne de hiçbir esnaf ona mal satmak istiyordu.
Yaşadığı tecrit onu çıldırttı ve herkesi düşman olarak görmeye başladı. Evin her yeri ilaç kaynadığı için tüm ilaçları ezdi ve kolasına karıştırarak tek seferde içip yatağına yattı.
Sabah namazına kalktığında kızının morarmış yüzünü gören baba Yaşar Ölmez ambulans çağırdı. Acil müdahale sonrasında Hayat Ölmez hayata dönse de yemek borusunun yanarak tahriş oldu ve bir daha hiç yemek yiyemedi. Hayatının sonuna kadar midesinden ve serumla beslenerek yaşadı.
Küçük kız: Anne ve babasından sonra; abi ve ablasının da canlarına kıyamayıp sakat kalmalarından sonra evin tüm yükü sırtına binen Yaşam Ölmez, küçük yaşında bu yükü elbette ki taşıyamadı. Okulda bir arkadaşından duyduğu en garanti ve en acısız intihar yöntemini denemeye karar verdi ve eczaneden bir şırınga aldı.
Arkadaşının anlattığına göre damarına vereceği hava beyne gidecekti ve beyin kanamasına neden olacaktı. İnsan beyninde acı hissi olmadığından acısız şekilde bayılıp ölecekti.
Şırıngayı aldı, sokakta bir ıssıza geçip koluna sapladı ve havayı damarına bastı. Biraz bekledi, bir şey olmamıştı, sıkıldı ve hayal kırıklığı ile evine doğru yürümeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki yere çakıldı. Yoldan geçenler tarafından hastaneye götürülen Yaşam Ölmez’in akciğerlerinde kanama oldu ve artık iş görmez duruma geldi. Yaşamının geri kalanında ise bir makineye bağlı olarak nefes alabildi.
Babanın babası: Uşaktaki köyünde her şeyi uzaktan duyan ve inanmak istemeyen Ömür Ölmez, köylülerin onu aşağılamalarına ve karısının “Senin yüzünden!” demelerine dayanamadı ve eşinin oğlunun yanına gittiği bir hafta sonu benzin aldı ve evin içine döküp evi ve kendini yakmaya karar verdi.
Gece, gecekondusunun her yerine benzin döken Ömür Ölmez, evini ateşe verdi. Köy yerine itfaiye gelemeyeceğinden köylülerin cesur gayretleri ile kurtarılan Ömür Ölmez’in kolları ve yüzü üçüncü derece yandı. Ömrünün geri kalanını hastanenin yanık ünitesinde geçirdi.
Babaanne: Kocasının kendini ve evi yakmasından sonra kalacak yeri olmadığından oğlu Hayati Ölmez’in yanında kalmaya başlayan Canan Ölmez her gece uyumadan önce “Yarabbi, oğlum, gelinim, torunlarım, kocam canlarına kıymayı denediler ama ölemediler. Bana ölmeyi nasip eyle.”,diye dua ederek geçirdi. Yaşadığı her gün zehir olan Canan Ölmez dualarının kabul edilmediği kanısına varınca canına kıymaya karar verdi.
Evdeki kablolardan birini tutarak kendine şehir elektriği veren Canan Ölmez bir süre yerde titredikten sonra sigorta atıp akımın kesilmesi üzerine hastaneye kaldırıldı. Sinir sistemi tamamen yanan Canan Ölmez’in canı kurtulmuş olsa da hayatının geri kalanını hissiz ve hareket edemeden geçirdi.
Annenin babası: Samsun’da yaşayan ve alkol problemleri olan Baki Ecelsiz kızının başarısız intihar girişimini duyduğunda elinde şarap şişesi vardı. Duyduktan sonra da şişeden bir yudum daha aldı.
Bir bir kötü haberleri aldıkça iyice içine kapandı ve eskisinden de daha çok içmeye devam etti. Sonra bir gece elinde dört şişe şarap ile sahilde yürümeye başladı. Şaraplar bitince denize girdi ve yüzmeye başladı. “Sarhoşluğuma deli Karadeniz dalgaları da eklenince kesin boğulurum”, diye düşündü ama öyle olmadı. Onun boğulduğunu gören birkaç sarhoş kıyıdan motorlu kayık ile yetiştiler. Kurtarılmak istemeyen Baki Ecelsiz adamların elinden kurtulmaya çalışırken ayağını motora kaptırdı.
İki ayağı da bileğinden parçalanan Baki Ecelsiz ömrünün sonuna kadar içmeye devam etti bir daha hiç yürüyemedi.
Anneanne: Başlarına gelen felaketlerin sebebini bilen iki kişiden biriydi Bilge Ecelsiz ama artık elinden hiçbir şey gelmiyordu. Kocası Baki Ecelsiz hastaneden eve geldikten sonra, ” Alışverişe çıkıyorum”, dedi ve evden çıktı.
Otobüsle Ankara’ya gitti ve elindeki adresi sora sora bulup kapıyı çaldı. Kapıyı açan kadına “Ezel’e söyle ablasını bulsun” dedi ve başka bir şey eklemeden dönüp gitti. Daha önce bilmediği bir şehirde kaybolmuş bir şekilde biraz yürüdü, sonra da gördüğü tren raylarına uzun uzun baktı.
Bir tren geldiğini görünce de kendini trenin önüne attı. Hastaneye kaldırıldığında ölü gibiydi ama Bilge Ecelsiz de ölmedi. Bir bacağı kesildi, kafatası ezildi ama ölmedi.
Annenin kardeşi: Herkesten, her şeyden uzak biriydi Ezel Ecelsiz. Tıp fakültesini bırakmak istediğini ablasına söylediğinde ablası, “Bunu bana, bize yapamazsın!” diye bağırıp onu kovmuştu. O günden sonra ne ablasını ne de ailesini gördü, hayatı kendi bildiği; kendi istediği gibi yaşadı. Hayatta güvendiği, inandığı tek kişi; ablası ona yüz çevirmişti.
Sonra Ankara’ya yerleşti ve bir düzen kurdu; küçük ve ıssız bir hayat. Sonra eşi kapıya gelen yabancıdan bahsedince bir terslik olduğunu anladı ve ilk otobüsle İstanbul’a gitti. Karşılaştığı manzara ise korkunçtu. Ablasının elini tuttu ve silahını çekip kendini başından vurdu.
Ezel Ecelsiz öldü.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder