29 Mart 2015 Pazar

pazartesi - çocukluk oyunum

Son zamanlarda kimsenin dünyayı ele geçirmeye çalışmaması ben de kaçınılmaz bir can sıkıntısına neden oldu pazartesi sütlimanları. Ne yapsam ne yapsam diye düşünürken aklıma küçükken oynadığım ve gelişimime çok faydası olan o oyun geldi. Hemen sözlüğü aldım ve rastgele bir sayfa açıp parmağımı koydum. Çıkan kelime duş’tu. Tekrar aynı şeyi yaptım bu sefer topuklu ayakkabı çıktı, bir kez daha denedim bu sefer de şarap çıktı. Artık bu üç kelimeyi tehlikeli bir şekilde birleştirmem gerekiyordu.

*Kamera şakası tehlikesine karşı her an tetikte olmalı.
*En küçük başarımı dahi konfeti patlatarak kutlamalı.
*Arabasının üstü açılabilmeli.
*Kazan değil kadeh kaldıran bir mizaca sahip olmalı.
*Dövme planları yaparken simetri prensibinden kopmamalı.
*Kendini çirkin hissettiği zamanlarda, kendini güzel hissedene kadar gözüme gözükmemeli.
*Köpeği en azından anlayacak kadar dilimizi bilmeli.


Birkaç galon şarap içtim önce, inceden çakır keyif oldum. Sonra da neden gardrobumda olduğunu bilmediği apartman topuklu ayakkabılarımı giydim ve duşa girdim, kısa bir duştan sonra çıktım; ayağım kaydı, sendeledim. Bir sağa, bir sola gidip geliyordum ve attığım her adım sanki yer altımdan kayıyordu. Son adımda artık kabullendim ve yüz üstü çakıldım. Dişim fayansı delmiş. Sonra da kalktım ve bu deneyimimin bana kattıkları hakkında bir tiyatro oyunu yazdım. 

Hiç yorum yok: