Son zamanlarda kimsenin dünyayı ele geçirmeye
çalışmaması ben de kaçınılmaz bir can sıkıntısına neden oldu pazartesi
sütlimanları. Ne yapsam ne yapsam diye düşünürken aklıma küçükken oynadığım ve
gelişimime çok faydası olan o oyun geldi. Hemen sözlüğü aldım ve rastgele bir
sayfa açıp parmağımı koydum. Çıkan kelime duş’tu. Tekrar aynı şeyi yaptım bu
sefer topuklu ayakkabı çıktı, bir kez daha denedim bu sefer de şarap çıktı.
Artık bu üç kelimeyi tehlikeli bir şekilde birleştirmem gerekiyordu.
*Kamera şakası tehlikesine karşı her an tetikte
olmalı.
*En küçük başarımı dahi konfeti patlatarak
kutlamalı.
*Arabasının üstü açılabilmeli.
*Kazan değil kadeh kaldıran bir mizaca sahip olmalı.
*Dövme planları yaparken simetri prensibinden
kopmamalı.
*Kendini çirkin hissettiği zamanlarda, kendini güzel
hissedene kadar gözüme gözükmemeli.
*Köpeği en azından anlayacak kadar dilimizi bilmeli.
Birkaç galon şarap içtim önce, inceden çakır keyif
oldum. Sonra da neden gardrobumda olduğunu bilmediği apartman topuklu
ayakkabılarımı giydim ve duşa girdim, kısa bir duştan sonra çıktım; ayağım
kaydı, sendeledim. Bir sağa, bir sola gidip geliyordum ve attığım her adım
sanki yer altımdan kayıyordu. Son adımda artık kabullendim ve yüz üstü
çakıldım. Dişim fayansı delmiş. Sonra da kalktım ve bu deneyimimin bana
kattıkları hakkında bir tiyatro oyunu yazdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder