12 Mart 2015 Perşembe

Kırmızı Burun Palyaçoluk Okulu girişim

Kırmızı Burun Palyaçoluk Okulu

Büyükbabam anneannemi, babam da annemi en yakın arkadaşları ile aldatıp terk etmişti. Ne erkek ne kız; hiç arkadaşım olmamasını bence en iyi cümle özetliyor. Babaları ölünce maaşı onlara kalan annem ve anneannem ömürleri boyunca bir gün bile çalışmadılar. Küçük bir evde, hiç lüks tüketim vergisi ödeyecek harcama yapmadan; az yemek yiyip, suyu çeşmeden içerek yaşıyorduk. Bir de ne zaman eskilerden bahsedilse başlayan ağlama krizleri ile.
Lise bitmişti, üniversite hayalim olamayacak kadar az şey öğrenerek, kalma olmadığından mezun olmuştum ve okulun değerini bitince anlamıştım; seçme şansım olsa birkaç sene tekrarını hemen kabul ederdim. Ve o yaz fark etmiştim ki; bizim ev üçüncü bir deli için dardı.
Çalışma isteğim dünyadaki herkesin çok kötü ve güvenilmez olduğuyla başlayan ve kandırılıp kötü yola düşmemden tutun, tecavüz edilip öldürülmeme; üzerime paravan şirketler açılıp hapislerde çürümemden tutun, organ mafyasının böbreklerimi çalıp yetmezmiş gibi bacaklarımı da kesip beni dilendirmesine kadar uzayan kötü senaryolarla uzayıp durdu. Korkudan deliler gibi ayılıp bayılıp ağladık. Onlar diğer insanlardan korkuyordu, ben ise öz anne ve öz anneannemden.
O sabah kahvaltıda haşlanmış yumurta yedik. Vakit geçsin diye gazetenin her satırını okurdum ve iş ilanları sayfasında iki satır bir ilan gördüm “Kırmızı burunlar palyaço okulu, kayıtlar başlamıştır”
İlk gece beni göndermezseniz kendimi öldürürüm, dedim. Restimi gördüler ve öldür, dediler.
İkinci gece beni göndermezseniz sizi öldürürüm, dedim. Restimi gördüler ve öldür dediler.
Üçüncü gece beni göndermezseniz evden kaçarım, dedim. Bunu göze alamadılar.
Annem ve anneannemle beraber okula gittik. Merkezde, bir iş hanının ikinci katındaki birkaç dükkanın birleşimiydi okul dedikleri yer. Müdürün turkuaz kıvırcık saçları, bordo üstüne mavi puantiyeli saten bir elbisesi ve yaklaşık yüz numara sarı ayakkabıları vardı. “Bir palyaço konuşmayı sevmez” diyerek konuşmaya başladı. Ücret makuldü, iş garantisi yoktu. Annemle el sıkışınca; beyaz üstüne açık sarı puantiyeli bir elbise, beyaz bir pantolon askısı, yeşil bir kıvırcık peruk, küçük bir makyaj seti ve kırmızı bir burun hediye etti bana. “Okulumuza bu kıyafetlerle gidip geleceksun, palyaço kıyafetinden utanmaz, utacaksan heç başlama” dedi. Muhtemelen lazdı.


Hiç yorum yok: