Kırmızı Burun Palyaçoluk Okulu
Büyükbabam anneannemi,
babam da annemi en yakın arkadaşları ile aldatıp terk etmişti. Ne erkek ne kız;
hiç arkadaşım olmamasını bence en iyi cümle özetliyor. Babaları ölünce maaşı
onlara kalan annem ve anneannem ömürleri boyunca bir gün bile çalışmadılar.
Küçük bir evde, hiç lüks tüketim vergisi ödeyecek harcama yapmadan; az yemek yiyip,
suyu çeşmeden içerek yaşıyorduk. Bir de ne zaman eskilerden bahsedilse başlayan
ağlama krizleri ile.
Lise bitmişti,
üniversite hayalim olamayacak kadar az şey öğrenerek, kalma olmadığından mezun
olmuştum ve okulun değerini bitince anlamıştım; seçme şansım olsa birkaç sene
tekrarını hemen kabul ederdim. Ve o yaz fark etmiştim ki; bizim ev üçüncü bir
deli için dardı.
Çalışma isteğim
dünyadaki herkesin çok kötü ve güvenilmez olduğuyla başlayan ve kandırılıp kötü
yola düşmemden tutun, tecavüz edilip öldürülmeme; üzerime paravan şirketler
açılıp hapislerde çürümemden tutun, organ mafyasının böbreklerimi çalıp
yetmezmiş gibi bacaklarımı da kesip beni dilendirmesine kadar uzayan kötü
senaryolarla uzayıp durdu. Korkudan deliler gibi ayılıp bayılıp ağladık. Onlar
diğer insanlardan korkuyordu, ben ise öz anne ve öz anneannemden.
O sabah kahvaltıda
haşlanmış yumurta yedik. Vakit geçsin diye gazetenin her satırını okurdum ve iş
ilanları sayfasında iki satır bir ilan gördüm “Kırmızı burunlar palyaço okulu,
kayıtlar başlamıştır”
İlk gece beni
göndermezseniz kendimi öldürürüm, dedim. Restimi gördüler ve öldür, dediler.
İkinci gece beni
göndermezseniz sizi öldürürüm, dedim. Restimi gördüler ve öldür dediler.
Üçüncü gece beni
göndermezseniz evden kaçarım, dedim. Bunu göze alamadılar.
Annem ve anneannemle
beraber okula gittik. Merkezde, bir iş hanının ikinci katındaki birkaç dükkanın
birleşimiydi okul dedikleri yer. Müdürün turkuaz kıvırcık saçları, bordo üstüne
mavi puantiyeli saten bir elbisesi ve yaklaşık yüz numara sarı ayakkabıları
vardı. “Bir palyaço konuşmayı sevmez” diyerek konuşmaya başladı. Ücret makuldü,
iş garantisi yoktu. Annemle el sıkışınca; beyaz üstüne açık sarı puantiyeli bir
elbise, beyaz bir pantolon askısı, yeşil bir kıvırcık peruk, küçük bir makyaj
seti ve kırmızı bir burun hediye etti bana. “Okulumuza bu kıyafetlerle gidip
geleceksun, palyaço kıyafetinden utanmaz, utacaksan heç başlama” dedi.
Muhtemelen lazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder