Giriş:
Amerikan rüyasını memleketimde yaşamaya çalışan bir adamım. Orta düzey bir şirkette üst düzey bir yöneticiyim, araba kiralama işindeyiz, ikinci el ara alım satımı da yapıyoruz. Amerikan siding kaplamalı, Amerikan tarzı müstakil bir evim; evimin hemen yanında da kapalı garajım var ve eve garajdan da girebiliyorum. Alet takımlarım, televizyonum ve biralarım hep garajda, kendi biramı kendim yapıyorum. NBA maçlarını arkadaşlarla garajımda bira içerek izlemek istiyorum ama arkadaşlarım NBA'yi pek sevmiyor, saat farkından şikayet ediyorlar. Arabam elbette uzun şavrole; tüp taktırmıyorum. Karım çakma sarışın, ben istiyorum diye sarıya boyatıyor saçlarını; kahvaltılarda krep, akşamları da hamburger ya da pizza yiyoruz ama o hiç şişmanlamıyor. Hamburger çocuklarımı pek bir gürbüzleştirdi. Küçük oğlumun saçlarını Amerikan tıraşı yaptırıyoruz; şimdi sarışın, annesi de çocukken sarışınmış. Üç yaşından beri Amerikan İngilizcesi öğreniyor. Bazen CNN’i açıyorum; o çeviriyor, ben izliyorum. Ben de İngilizce biliyorum ama oğullarım kadar iyi değil. Her ne kadar ben de ders alsam da dil gençken öğreniliyor; konuşuyorum ama anlamıyorum. Büyük oğlum basketbolu değil, buz hokeyini seviyor. Üniversitede Amerikan futbolu oynayacak. Ülkede sporcu bursu olmadığından özel üniversiteye göndereceğim. İkisinin de eğitimleri için bankada hesapları hazır.
Bir pazar kiliseye giderken... Tamam tamam kiliseye gitmiyoruz ama olsa kesin arada giderdik, camiye de gitmiyoruz. Scientology ile agnostisizm arasında gidip gelen bir itikadımız var. Eşimin zil sesi REM'den Loosing My Religion, ben arayınca Afet El Roman'dam Macera Dolu Amerika çalıyor.
Gelişme:
Bir pazar sabahı büyük oğlum bahçedeki çimleri biçerken, küçük oğlum da eşimin yaptığı enfes limonataları günün dolar kuru olan 2.50 TL’den satarken, pat pat pat sesler duymaya başladım. Belli ki helikopterdi, mat siyah, küçük bir helikopter... Hızla bize doğru geldi ve alçalmaya başladı. Eşimin elbisesi rüzgardan uçuşurken çocuklarım bana doğru kaçmaya başladılar. Helikopter tepemizde duruyordu. Eve gitmeyi düşündü eşim ama ona "Gel buraya. Lanet helikopter eve çarparsa kızarmış pilice dönersin" diye bağırdım. Helikopterin sesinden ne kadarını duydu bilmiyorum, çünkü onun bana söylediklerinin hiçbirini ben duymadım. Koşarak o da arkama saklandı.
Tepemizdeki helikopter sabit durmasına rağmen sesin arttığını hissettim. Arkamı dönüp baktığımda başka bir helikopter daha geliyordu. Bu polis helikopteriydi. Üzerinde KÖPD yazıyordu. Bizim polis departmanın helikopteri olduğunu bilmiyordum. Tam evimizin üstünde iki helikopter sabit olarak duruyor bir şey yapmıyorlardı. Polis helikopterinden "Yeslim ol! Sessiz kalma hakkına sahipsin. Söyleyeceğin her şey mahkemede aleyhinde delil olarak kullanılabilir" anonsu geçti. Ailece kaçmaktansa olacakları izlemeyi tercih etmiştik. İşte o an keşke birbirlerine çarpsalar diye içimden geçirdim, istedim; hem de tüm kalbimle izledim. Bu kadar gürültüye büyük bir patlama olmalıydı. Siyah helikopter sessiz kalma hakkını kullanacakmış gibi başını öne eğdi ve polis helikopterine doğru hareketlendi. Polis helikopteri dönüp kaçmaya yeltendi ama tam evimin üstünde çarpıştılar. Siyah helikopter garajımın üstüne düştü ve yıktı, şavrolemin yanışını da izledim. Benzinler benzinlere karşıtı ve bir patlama oldu, hayal ettiğim kadar yüksek değildi ama iyi bir patlamaydı. Evim de helikopterlerle beraber yanmaya başladı. Evimizden taşan alevler yüzlerimizi ısıtırken itfaiyenin sirenlerini duyuyorduk.
Sonuç:
Uyandım.
Amerikan rüyasını memleketimde yaşamaya çalışan bir adamım. Orta düzey bir şirkette üst düzey bir yöneticiyim, araba kiralama işindeyiz, ikinci el ara alım satımı da yapıyoruz. Amerikan siding kaplamalı, Amerikan tarzı müstakil bir evim; evimin hemen yanında da kapalı garajım var ve eve garajdan da girebiliyorum. Alet takımlarım, televizyonum ve biralarım hep garajda, kendi biramı kendim yapıyorum. NBA maçlarını arkadaşlarla garajımda bira içerek izlemek istiyorum ama arkadaşlarım NBA'yi pek sevmiyor, saat farkından şikayet ediyorlar. Arabam elbette uzun şavrole; tüp taktırmıyorum. Karım çakma sarışın, ben istiyorum diye sarıya boyatıyor saçlarını; kahvaltılarda krep, akşamları da hamburger ya da pizza yiyoruz ama o hiç şişmanlamıyor. Hamburger çocuklarımı pek bir gürbüzleştirdi. Küçük oğlumun saçlarını Amerikan tıraşı yaptırıyoruz; şimdi sarışın, annesi de çocukken sarışınmış. Üç yaşından beri Amerikan İngilizcesi öğreniyor. Bazen CNN’i açıyorum; o çeviriyor, ben izliyorum. Ben de İngilizce biliyorum ama oğullarım kadar iyi değil. Her ne kadar ben de ders alsam da dil gençken öğreniliyor; konuşuyorum ama anlamıyorum. Büyük oğlum basketbolu değil, buz hokeyini seviyor. Üniversitede Amerikan futbolu oynayacak. Ülkede sporcu bursu olmadığından özel üniversiteye göndereceğim. İkisinin de eğitimleri için bankada hesapları hazır.
Bir pazar kiliseye giderken... Tamam tamam kiliseye gitmiyoruz ama olsa kesin arada giderdik, camiye de gitmiyoruz. Scientology ile agnostisizm arasında gidip gelen bir itikadımız var. Eşimin zil sesi REM'den Loosing My Religion, ben arayınca Afet El Roman'dam Macera Dolu Amerika çalıyor.
Gelişme:
Bir pazar sabahı büyük oğlum bahçedeki çimleri biçerken, küçük oğlum da eşimin yaptığı enfes limonataları günün dolar kuru olan 2.50 TL’den satarken, pat pat pat sesler duymaya başladım. Belli ki helikopterdi, mat siyah, küçük bir helikopter... Hızla bize doğru geldi ve alçalmaya başladı. Eşimin elbisesi rüzgardan uçuşurken çocuklarım bana doğru kaçmaya başladılar. Helikopter tepemizde duruyordu. Eve gitmeyi düşündü eşim ama ona "Gel buraya. Lanet helikopter eve çarparsa kızarmış pilice dönersin" diye bağırdım. Helikopterin sesinden ne kadarını duydu bilmiyorum, çünkü onun bana söylediklerinin hiçbirini ben duymadım. Koşarak o da arkama saklandı.
Tepemizdeki helikopter sabit durmasına rağmen sesin arttığını hissettim. Arkamı dönüp baktığımda başka bir helikopter daha geliyordu. Bu polis helikopteriydi. Üzerinde KÖPD yazıyordu. Bizim polis departmanın helikopteri olduğunu bilmiyordum. Tam evimizin üstünde iki helikopter sabit olarak duruyor bir şey yapmıyorlardı. Polis helikopterinden "Yeslim ol! Sessiz kalma hakkına sahipsin. Söyleyeceğin her şey mahkemede aleyhinde delil olarak kullanılabilir" anonsu geçti. Ailece kaçmaktansa olacakları izlemeyi tercih etmiştik. İşte o an keşke birbirlerine çarpsalar diye içimden geçirdim, istedim; hem de tüm kalbimle izledim. Bu kadar gürültüye büyük bir patlama olmalıydı. Siyah helikopter sessiz kalma hakkını kullanacakmış gibi başını öne eğdi ve polis helikopterine doğru hareketlendi. Polis helikopteri dönüp kaçmaya yeltendi ama tam evimin üstünde çarpıştılar. Siyah helikopter garajımın üstüne düştü ve yıktı, şavrolemin yanışını da izledim. Benzinler benzinlere karşıtı ve bir patlama oldu, hayal ettiğim kadar yüksek değildi ama iyi bir patlamaydı. Evim de helikopterlerle beraber yanmaya başladı. Evimizden taşan alevler yüzlerimizi ısıtırken itfaiyenin sirenlerini duyuyorduk.
Sonuç:
Uyandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder