Pazarları manasızca severim pazartesi antimanavları.
Ya da manavları sevmem ama sebze meyveyi
severim. Aslında bu üçlünün ikisini sever, birini pek sevmem ama sevdiğim
ikiliden de sadece birini aslında severim; o biri de meyvedir, sebzeleri
meyvelerle olan samimiyetinden olayı severim ama ananası sevmem; domatesinse meyve olduğunu pek iyi bilirim.
*Çok şık bir tekerlekli pazar çantası olmalı.
*Çarşafta yatılmamış yer bırakmamalı.
*Önce ‘bencil’ sonra ‘kendincil’ olmalı.
*Birini kınayası gelirse içindeki kınama ihtiyacını
kınama mektubu yazarak gidermeli.
*Gazım olduğunda beni sosyal yönden pışpışlamalı.
*Algıları açık, vergileri kapalı olmalı.
*Faizle işi çift yönlü olmamalı.
Salı pazara gidiyim dedim. Çok güzel bir mantar
gördüm hatta abartmıyorum, mantarda da kendimi gördüm. Sanki bir parçamdı. Rengi, kokusu, mağrur duruşu, yalnızlığı... Para
piçilmez bir karakter olduğum için bana benzeyen mantara da ödeme yapmayı
reddettim; pazaryerini bir mantar için paramparça ettim. Eve geldim ve oto-kanibalist
bir refleksle yedim. Bir hoşum. Şu GDO olayını abartmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder