Gergin insanlar çevresine de gerginlik yayar
pazartesi gergefileri. Salı sabahı tekli koltuğumdan işte o gerilimi
hissederek zıpladım. Adım adım gerilim bana yaklaşıyordu, hissedebiliyordum. Adolf'tan bu yana bu kadar yüksek gerilimli insan hissetmemiştim. Bana doğru
yaklaştıkça hemen röpdoşambırımın kuşağını bağladım ve uçan tekme pozisyonunda
bekledim.
*Alaycı pırtlamaları olmalı.
*Japon balıklarına her sabah başka isim vermeli.
*Çay bahçesi olan süper bir babası olmalı.
*Çay servisleri nete takılmamalı
*Misafirliklere gittiğinde içeri ayakkabı ile girme konusunda ısrarcı olmalı.
*Apartmanın zilinde “çalanın kafasına sıkarım”
yazmalı.
*Google’da arama yaptığında ilk sırada çıkan sitelere itibar
etmemeli.
Kapımdan içeri yaşlı, kabarık saçlı, buruşuk bir
bilim kadını teyze girdi. İyi bilirim bunları, hayatları bir laboratuvarda
geçer. Asistanlarına işkence ederler ve bir şeyler dener dururlar. Sosyal hayatları
ise sıfırdır. Ezile büzüle “Sizi ısırabilir miyim?” dedi. Artık kaçıncı kez
başıma geldiğini unuttuğum klasik durum işte. “Radyoaktif kazası değil mi?” dedim; maalesef dercesine başını salladı. Eline bir dinler tarihi kitabı tutturdum ve "Hızlıca okuyup karar ver sabaha çıkmazsın sen", dedim ve yeni kaynattığım mısırı kemire kemire yıldızları izledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder