22 Mayıs 2014 Perşembe

Son Ayı Oynatıcı Girişimsi

Son Ayı Oynatıcı

Çok az insana nasip olur kendi cenazesini bir köşeden izleyebilmek. Ben o çok az şanslı azınlıktan biriyim. Ben son ayı oynatıcısı. Medyanın taktığı adla, ayılara fısıldayan adam.

Bu işe nasıl ya da neden başladığımı bilemiyorum. Büyücü olduğundan emin olduğum ninem; ne keman çalabiliyorsun, ne şarkı söyleyebiliyorsun; bu iş senin kaderin, derdi. Bir sabah daha gün ağırmadan beni bizim çadırların en sonundaki çadırda tek başına yaşayan ustama teslim etti. İki yıl boyunca da ustam elinde sopası ile hem kendi ayısı Kurtuluş’u hem de beni döve döve eğitti. Kasvetli bir akşamüstü Kurtuluş, Pekdik’te bir ara sokakta hamamda kocakarıların nasıl bayıldığını son kez gösterdi ve bir daha ayağa kalkamadı.

Kurtuluş kurtulunca ustam ve ben dağa çıktık. Elimizde tüfek günlerce dağda dolandık durduk. Kurtuluş’un kafesinin içine armut, bal koyduk, kafesin kapağına ip bağladık ve bekledik. Hayvanlar aptal. Bu basit numara ile çok hayvan yakaladık. Tilkileri öldürüp, kürklerini yüzdük, sincapları ise yedik. Kurtlardan ise korktuk. Sonra iki tane tam istediğimiz gibi yavru ayı geldi. Onları ise esir ettik. İşimiz bitince çadıra döndük. Sacı ısıttık. Yavruların ellerini yaka yaka dans etmeyi öğrettik. Biz her tefe vurduğumuzda elleri yanacak sandılar ve zıpladılar. Yavrulardan sağlıksız olanı benim oldu; diğeri ustamın. Artık sokaklarda ayrı ayrı çalışır olduk.


Ben çadırdan uzaklara gider oldum. Çadırlara dönmek gelmez oldu içimden.

Hiç yorum yok: