Onur Çok Mutsuzdu
Onur o gece eve hiç
adeti olmadığı halde geç dönmüştü çünkü Onur o akşam üstü nişanlısı tarafından
çok fena terk edilmişti. Geldi mi üst üste gelirdi zaten. Kedisi de onu geçen
ay, erkek bir kedi için terk etmişti. Anne ve babası ise dünyayı geçen yıl
birer ay aralıklarla tercihen terk etmişlerdi. Onur çok mutsuzdu. Eve gelir
gelmez alışkanlık olarak bilgisayarını açtı; karşısına oturdu ve Google’a
“neden” yazdı. Yaklaşık yüz on yedi milyon sonuç vardı ve en üstteki Gece
Yolcuları’nın Neden şarkısının klibiydi. Tıkladı ve dinlemeye başladı.
Sonra bir daha dinledi,
sonra bir daha. Sadece “Neden, neden, neden?” kısmına eşlik ediyordu. Sonra
sıkıldığını hissetti şarkıdan, akşamüstü nişanlısı da aynı şeyi söylemişti. “Sıkıldım”.
Google’a “neden herkes beni terk ediyor” yazdı. Bu sefer ekranda ntvmsnbc.com
adresinden Aşkın Draması diye bir yazı çıktı. İlişki terapisti Fatoş Cömert
yazmıştı. Okumaya başladı. Okudukça daha bir canı yandı. İlk kısım sanki onu
anlatıyor gibiydi. Zaten sonrasını çok anlamadı da. Uzun uzun okumak için doğru
bir gece değildi, zaten Onur yılda bir kitap okurdu. Kalktı bir kahve koydu.
Kahvesini içerken bu
kez Google’a “Ayten neden beni terk etti” yazdı. Çünkü Ayten Onur’u terk
ederken neden terk ettiğini söylememişti. Aslında bir şeyler gevelemiş ve
içinden çıkamayınca Onur’u suçlamıştı ama tam bir neden söyleyememişti.
Ağlamıştı da ve ağladıkça çirkinleşmişti. Sonra da masadan hızlıca kalkıp
arkasına bile bakmadan tak tak topuk sesleri ile uzaklaşmıştı. Google’dan çıkan
sonuçlar hiç ilgisini çekmedi. İlk sayfada bir Nazlı Eray hikayesi vardı. Onu
da yarım yamalak okudu, Onur tam bir yarım yamalak okuyucuydu. Milyon tane
Ayten var tabi ya, dedi kendi kendine.
Daha belirgin olsun
diye “Ayten Arslan neden beni terk etti” yazdı ama daha belirginsiz oldu. Çıkan
iki yüz seksen dokuz bin sonucun ilk onuna baktı ve hiçbir şey bulamadı.
Belirsizlik devam ediyor ve bu canı daha bir sıkılıyordu. Kesin biri var, dedi.
Yoksa beni terk etmezdi. Garanticidir Ayten. Telefonunu aldı ve hışımla Ayten’i
aradı ama Ayten çoktan Onur’un numarasını engellemişti. Bir gün için bu kadar
kötü haber yeter be, dedi kendine kendine. Bu kadar da insanın üstüne gelinmez!
Bitmiş kahvesinin kupasını duvar fırlattı. Hemen Google’a “Eski sevgili için
ağır sözler” yazdı. İnternet asıl böyle bir şey inanılmaz bir kaynaktı.
Facebook sayfaları ve sözlüklerde neler neler buldu; yüzlerce söz okudu, en
beğendikleri:
-Otopsi istiyorum
hayallerime, kurduğum düşlerim eceliyle ölmüş olamaz.
-Sen benim gözümde hep
bir hiçtin. Senden nefret etmiyorum. Sana o kadar yoğun duygular beslemem
imkansız.
-Beni asla
unutamayacaksın, kocanla yatarken bile aklına ben geleceğim.
-Senin ateşinde kimler
yanar bilemem ama benim denizimde senin gemin battı.
-Yanlış öğretmişler
sana çocuk, çok sevgili yapınca kaliten artmaz, şerefin azalır!
-Elimde bir jilet,
önümde bir bilek, aklımda bir soru, ölürsem kim üzülecek.
-Benim için zaman
kaybıydın.
Bun sözlerin hepsini,
sonları üçer beşer ünlem işareti koyarak Facebook ve Twitter sayfasında
paylaştı. Daha önce de kendini iyi hissetmek için yaptığı bir çok şey gibi bu
da ters tepti ve sonunda kendisini çok kötü hissetti. Hem de hiç hissetmediği
kadar, her zerresiyle; utandı ve nefret etti kendisinden. Bu kadar çok terk
edilmeyi ne anlayabiliyor ne de atlatabiliyordu.
“Ben ölsem kim üzülür”
yazdı bu sefer de Google’a. Google önce bir süre cevap vermedi, sonra da; bağlantı
hatası, sonuç bulunamıyor dedi. Ben de öyle düşünmüştüm, dedi Onur kendi
kendine. Sonuç bulunamıyor.
Sonuç bulunamadığında saat gecenin dördünü
gösteriyordu. Ok gibi fırladı yerinden, balkona çıktı ve çamaşır iplerini
sökmeye koyuldu. Yıllardır açılmamış; kar görmüş, don görmüş, yağmur görmüş,
güneşin altında kavrulmuş düğümleri çözmesi yarım saatini aldı. Parmak uçları
acıdan yanıyordu ve terden sırılsıklam olmuştu. Onur hayatında hiçbir şeyi bu
kadar yüksek bir konsantrasyon ile yapmamıştı. Elinde on metreden uzun ip
bilgisayarının karşısına oturdu ve Google’a “İdam ipi nasıl hazırlanır” yazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder