Bana bir şey sorma. Kısa devre yapmış gibiyim. Yanık kablo kokuyorum ve bu kokuyu çok seviyorum. Ben egzoz kokusunu da çok seviyorum ama genelde egzoz yazmasını beceremiyorum. İsyankarlık nedense insanlara ergenlik septomu gibi gelir. Ben yaşlıların isyankarlığını da seviyorum. Can Yücel’in vasiyetiymiş bir kerhaneye adı verilmesi. Bu adamın bu tür hareketlerini çok seviyorum. Bir de bakıyorum da alternatifini üretemedik. Şu an yaşayan kimsenin vasiyetinde bu benzeri bir şey yok. Olanlarda da Can Yücel potansiyeli yok. Ben neden şiir ezberle(ye)miyorum. Bu araya parantezle yapılan kelime oyunlarıyla da aram yok. Şimdi yaptıysam da tam durumu anlatmak için olmadı, yapmak için oldu. Yapmak için yaptığı şeylerle de çok aram yok. Olmasın zaten. Ya da olsun. Bu konuda çelişkideyim.
Geçenlerde ayrıksının manasını öğrenmek için sözlüğe baktım ama unuttum. Kötü oldu. Şimdi tekrar bakıyorum; alışılagelmişten farklı olanmış. Biraz kafa yorsam bulabilirdim belki ama şu an kafa yorasım olsa köşedeki “ firuzenin kaz ayaklarını” bitirirdim.
- Sonunu çok sevdim.
- Üzerinde çok düşündüm.
- Yüzük parmak kesen mafyanın yan rol olmasına için için dayanamıyorum.
- Giremedim.
- İlk cümle bulamadım.
- Araya birkaç hikaye girdi.
- Ramazan,
- Başarısızlığıma bahane için ramazanı kullanacak kadar adiyim.
- Daha da adi olabilirim o potansiyeli kendimde görüyorum.
- the middle’a kitlendim.
- the middle a bölüm yazma fikri beynimin bir kısmını inceden kazıyor.
*11. bir sabah kalkarlar ve çocukların farklı davrandıklarını keşfederler.
Sue: Brick gibi yüksek konsantrasyonla kitap okuyordur az konuşuyor ve son kelimeleri tekrarlıyordur.
Brick: Axe gibi donuyla geziyor. Umursamaz tavırlar içerisindedir ve okulda popüler bir çocuk olmaya başlamıştır.
Axe: Sue gibi beceriksizdir ve arkadaşları tarafından çok sallanmıyordur.
Anne baba birbirlerine bakarlar ve anne
“ Bu ne zamandır böyle? Neden fark etmedik?” tavrına girişir. Baba da ;
“ Bilemiyorum. Fark etmememiz normal çünkü roller aynı, sadece aktörler farklı, hem ergen bunlar yakında geçer” der.
Sahne Brick’in elinde süt şişesi ile süt içip üzerine döküp “ Ben antrenmana gidiyorum” demesi ile biter.
Brick önce sınıfında, sonra da yaşıtları arasında en hızlı okuma yarışmasını kazanmıştır ve bu onu doğal bir popülerlik getirmiştir. Aynı Axe gibi arkadaşları ile gezer ve kızlarla arası gayet iyidir. Okullar arası yarışmaya katılacağı için de öğretmenleri tarafından biraz pohpohlanıyor ve saçma hareketlerine tahammül ediliyordur. Hatta basit matematik sınavından zayıf alıyor ve bunu gülerek karşılıyordur.
Sue ise İspanyolca öğrenmeye karar vermiştir çünkü okulda hoşlandığı çocuk İspanyolca dersindedir. En sevdiği aktör İspanyol biridir. En sevdiği sporcu da Nadal’dır. Tüm bunlar birleştikten sonra İspanyolca öğrenmesinin şart olduğuna karar verir ve elinden İspanyolca kitabını düşürmez. En son kendine kendi Brick gibi söylediği kelimelerin sebebi de sesli çalışmasıdır.
Axe ise büyük bir bunalıma girmiştir ve ‘hiçbir şeyi beceremiyorum’ takıntısına takılmıştır. Bunun sebebi de maç esnasında elinden kaçırdığı topun kafasına çarpmasıdır. Arabasını park edemez, futbol antrenmanını batırır. Kafasını bir yerlere çarpar. Basket topunu parmağında çeviremez ve böyle gider. Hatta arkadaşları denge sorununun sebebinin kafasına aldığı darbe olduğuna inandırırlar ve Axe doktora gider.
Bu arada Anne iş yerinde her gelene araba satmaya başlamıştır ve bunun nasıl olduğunu çözmeye çalışır. İşin kötüsü annenin ve diğer çok satan adamın çıtayı yükseltmesi Bob’un iş yerindeki yerini tehlikeye sokmaya başlar. Patron “ Herkes satabiliyor, Frenkie bile. Ya sat ya da kendine iş bul, olmadı bu iki harika satıcı zaten senin yokluğunu aramaz” der.
Frankie hemen Bob’u teselli eder ve “ Nasıl yapıyorum bilmiyorum ama araba satıyorum. Sırrımı çözer çözmez ilk sana öğreteceğim” der. İlerleyen çalışma günlerinde Frenkie’ye bir güven gelir ve gelen müşterilerle çok ilgilenmez ama yine de satmaya devam eder. Hatta bir müşteri arabayı almak için yalvarır. Bir başkası ise “ Sizden araba almak benim için bir onur” der. Frenkie bir yandan böyle satış yaparken iş yerinde küçük aksilikler peşini kovalar. Birisi onun satış yapmasını engellemek için küçük numaralar yapar. Müşteriye ikram edilen kahveye bol bol kahve atar. Tam satış yapacağı an okuldan acil durum varmış gibi telefonlar gelir – ki Frenkie okula gider, yanlış alarm olduğunu öğrenip işe döner müşterisi onu beklemiştir –. Bir başka seferde tam satış anında yangın alarmına basılır. Ki bu da engel olmaz müşteri yine Frenkie den araba alır.
Tabi Bob yine Frenkie’nin yanında gözüktüğü için şüphe hep üçüncü elemanın üzerindedir. Sonra okuldan gelen telefonun Brick’in okuma yarışması ile ilgili olduğu ve bunu sadece Bob’un bilebilecek olduğunu evde anne ve baba konurken çözerler. Mike yine öfkelenir, Frankie onu sakinleştirir ve “ Bob benim dostum, onu kaybedemem, durumu çözeceğim” der ve iş yerine gidip Bob’la konuşur. “ Dün okuldan gelen çağrıyı kimin yaptığını bulmam an meselesi. Ona öyle şeyler yapacağım ki; aklın durur. Öldüreceğim, işkence edeceğim, hayatı dar edeceğim…” gibilerinden tehditlerde bulunur. Bu tehditlerden dolayı Bob çok kokar ve ağlama başlar. “Neden ağlıyorsun Bob” diye sorduğunda, “ O zavallı adam için çok üzülüyorum. Neler yapabileceğini bilse kesinlikle seni kızdırmak istemezdi” der ve ağlayarak tuvalete koşar. O an Frenkie’nin yüzünde kocaman bir gülümseme görülür.
Sonra okullar arası hızlı okuma yarışması iptal edilir. Sebep olarak da hızlı okumanın bir manası olmadığı önemli olanın anlama olduğudur. Brick popülerliğini bir anda yitirir. Arkasındaki Axe’da ki gibi gezen iki eleman onu anında terk eder ve eski haline döner.
Sue bir anda Japonya’dan gelen bir öğrenciden hoşlanmaya başlar. İzlediği bir filmdeki Japon oyuncudan çok etkilenir ve Japon bir sporcuya hayran olur. İspanyolca yerine Japonca çalışmaya başlar ama bir türlü beceremez. Bir kelimeyi kendi kendine söylemeye çalışır, birkaç kez dener, olmaz ve kitabı bırakıp evdeki eski haline döner.
Axe de antrenmanda batırmaya devam ederken bir anda şansı ile olmayacak bir sayı alır ve kendine güveni yerine gelir. Coştukça coşar ve eski günlerdeki yetenekli, ukala ve popüler olur.
Bu arada iş yerindeki geçici sihirli durum bitmiştir. Frenkie araba satamamaya başlar. En sonunda patrondan paparayı yer.
Bir sabah Mike ve Frenkie yataktan kalktıklarında evi eskisi gibi bulurlar. Brick kitap okurken, Sue bir kahvaltıya yardım etmeyi deneyip beceremezken ve Axe evde bokseri ile salak saçma yürürken.
Mike “ Sana bunun geçici bir durum olduğunu, her şeyin normale döneceğini söylememiş miydim?” der, tabi böbürlenerek.
Frankie’de “ Onları böyle seviyorum” der ve biter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder