15 Eylül 2008 Pazartesi

KAYIP


   Bir öğlen kuşağı kadın programı:

-Seni çok özledim abi, yirmi sekiz yıl oldu sen bizi bırakıp gideli.Seni çok özledim abi.Annem, ölürken adını sayıklıyordu abi.Geceleri uyuyamazdı, o simsiyah saçları sen gelmeyince bembeyaz olmuştu abi.Hem de bir gecede.Ölmeden önce bana tek vasiyeti sen oldun abi.'Abini bul,mezarıma getir', dedi.Rahmetli seni çok severdi bilirsin abi.

   Sen gittin gideli babamın omuzları çöktü, beli büküldü abi.Şimdi evde kötürüm yatıyor.Adını bile söyleyemezken senin adını sayıklıyor abi.Gel be abi.Nerdeysen söyle ben gelip seni alayım abi.Darda mısın, zorda mısın?Yardıma ihtiyacın varsa da ara abi.Durumun ne olursa olsun kabülümsün abi.Sen benim abimsin.

-Peki Egemen bey.Abinizi en son ne zaman gördünüz?

-On yedi eylül 1980 günüydü.Askeri darbeden bir hafta sonra.

-Göz altına alınmaktan, hapse girmekten mi korkuyordu.

-Sanırım.Birimiz sağ, birimiz solduk abi.Meğersem ikimizde birer piyonmuşuz abi.Gel abi.Allah rızası için gel.Bir göreyim seni,bir beraber annemin mezarına gidelim.Ondan sonra istersen yine git.Senede bir gün göreyim seni.

-Abiniz hakkında bir iz bulabildiniz mi?Gören duyan olmuş mu?

-Bir yıl önce, İstiklal caddesinde görüldü dediler.Bir yıldır her gün İstiklale gidiyorum.Resimlerini ağaçlara yapıştırdım.Eşimle beraber resmini bastırdığımız tişörtleri giyip geziyoruz.Sormadığımız kimse kalmadı.

-Eşiniz abinizi tanıyor mu, hiç gördü mü?

-Hayır.Eşimle 88'de evlendik.Bir tanede oğlumuz var.O da hiç amcasını görmedi.Ama hem eşime, hem de oğluma; abimi anlattım.Ne kadar çalışkan, zeki, fedakar biri olduğunu söyledim.Hiç görmeselerde, hiç tanımasalarda abimi özlüyor, merak ediyorlar.Oğluma adını verdim abi, Muzzaffer.

*Çocuğuna abisinin adını vermesi ortamı bir anda hüzülendirir.Kamera ön sıralarda oturan bir kaç yaşlı teyzeyi gösterir, herkes ağlamaklıdır.Kızarmış burnu ile beyaz tenli bir orta yaşlı bir kadın ağlamaya başlamıştır.Kamera onu yakından çekmeye başlar.

-Demek abinizin adını verdiniz.Çok duygusal bir durum.Burada bizim desteğimiz ile de inşallah abinizi bulucaz.Arkadaşlarımızda araştırıyor.Kameraman arkadaşta resmi yakından gösterirse!.Muzaffer beyi gören duyan olursa lütfen bize haber versin.Telefon numaralarımız alta geçiyor.Muzaffer bey şu an elli yaşında.Yirmi sekiz yıl önce evden çıkmış bir daha haber alınamamış.İsterseniz bir şarkı molası verelim.

*Straples bir elbise giymiş, genç bir kız hareketli bir şarkı söyler.

-Tekrar size dönüyoruz Egemen bey.Bu güne kadar abinizi bulmak için neler yaptınız?

-Her şeyi yaptım.Otuz bin el ilanı dağıttım, İstanbul'un her yerinde.Adına internet sitesi kurduk.Ağaçlara resmini astım.Adına bir mezar var mı diye mezarlıkları gezdim ama bulamadım.Hiç bir iz yok.

-Yurt dışında kaçak hayatı sürüyor olabilir mi?Gerçi o dönem yurt dışına kaçanlara af çıktı,artık ülkesine dönebilir.

-Bir haber verse,hangi ülkedeyse yanına giderim.Dünyanın öbür ucu olsa giderim.Yeterki gel de be abi.Yeterki gel de.

-Sanırım bir telefon bağlantımız var.Buyrun efendim;

*İsmini vermek istemeyen bir seyirci,Uşak.

-İyi günler.

-Size de iyi günler,buyrun sizi dinliyorum.

-Ben Muzaffer beyi tanıyorum.Onun için aramıştım.

-Aaa!

*Stüdyoda bir sevinç havası doğar.Herkes susmuş heyecanla telefondaki kadının ağzından çıkıcak bir kaç kelimeye bakıyordur.

-Kendisi Uşakta oturur.Bize ailesinin öldüğünü söylemişti.Yalnız başına yaşayan,kimseye karışmayan çok efendi, dürüst, mazbut bir adamdır.

*Herkesin yüzü gülüyordur.İzleyiciler çok mutludur.Egemen bey ellerini açmış şükreder gibidir ama en çok ses,en çok tepki Egemen beyin eşinden gelir.Öyle mutludur ki çığlıkları, gözyaşları birbirine karışmıştır.Straplez elbiseli kıza sarılır, sonra programı sunan sunucuya.Öyle ağlıyordur, sunucu bayana öyle sarılıyordurki; sunucu konuşamıyordur.Arkada ağır ağır çalan bir bağlama sesi kadının çığlıklarını bastırmış gibidir.Kadının elinden kurtulan sunucu;

-Hala hatta mısınız efendim.Muzaffer beyin şu an nerede yaşadığını biliyor musunuz?

-Sanırım şu an yazlığındadır.Yazlığının adresini bilemiyorum ama her ay kasım gibi buradaki evine gelir.

-Evli mi?Çocukları var mı?

-Yalnız yaşıyor.Bildiğim kadarı ile hiç evlenmemiş.

-Hanımefendi lütfen hatta kalın,arkadaşlar sizden gerekli bilgileri alacak inşallah Muzaffer beyi bulacağız.

*Program bir kaç şarkı ve albüm tanıtımı ile biter.Program sonunda ismini vermek istemeyen izleyici ile bir konuşma daha yapılır.Muzaffer beyin şu an Uşakta olmadığı, gelmesinin bir ay sürebileceği; Muzaffer beyin ketum bir insan olduğu hiç, arkadaşı olmadığını söyler.Program yapımcısı ismini vermek istemeyen seyirciye Muzaffer bey geldiği zaman haber vermesini ama kaçma riskini göz önünde bulundurarak bunu gizli yapmasını söyler.Telefon numarasını alır ve Egemen beyden de abisi ile beraber programa bir kez daha konuk olma sözü ister.

   Egemen ,abisinin Uşaktaki evinin adresini almıştı.Hiç zaman kaybetmeden Uşak'a gitti.Abisi hakkında öğrendiği tek şey yaklaşık beş yıl önce Uşak'a taşınmış olduğu, kimse ile çok samimi olmadığı, koyu bir galatasay taraftarı olduğu ve maç izlemek için kahveye gittiğiydi.Abisi gerçekten çok koyu galatasay taraftarıydı.Abisini bulmuştu, ama televizyonda anlattığı gibi yirmi sekiz yıl sonra değil, bir buçuk yıl sonra.

   Abisini daha önce hiç aramamıştı Egemen.Zaten Muzaffer'i hiç sevmemişti.Aralarındaki çekişme küçükken kıyafet kavgası ile başlamıştı,ergenlikte aynı kızı sevmişlerdi.İlk gençlik yıllarında ise siyaset girmişti aralarına.Aynı kandan gelmelerine rağmen birbirinden nefret eden iki kardeşti; Egemen ve Muzaffer.Hatta abisini anarşist diye Egemen ihbar etmişti de, Muzaffer son anda kaçıp polisten kurtulmuştu.Son on beş ay öncesine kadar da hiç pişman olmamıştı bu yaptığından.

   Bir otele yerleşti Egemen.Her gün abisini evini kontrol etti.Galatasaray maçlarını izlediği kahvede oturdu.Abisinin gelmesini bekledi.Kasımın gelmesine bir kaç gün kalmıştı.Bir sabah yine erkenden kalktı, evi kontrol etti kimse yoktu,kahvehaneye oturdu, şehri gezdi.Hava karamıştı tam otele uyumaya dönecekken abisinin evinin önünden geçti.Işıklar yanıyordu.

   Otele gitti.Gece,gece kapısına dayanmak doğru olmazdı.Abisi ters bir tepki verbilirdi.Hem kendisini ihbar edenin Egemen'in olduğunu duymuşsa tepkisi çok daha sert olabilirdi.Hemen eşini aradı.'Hemen otobüse binip gelin, çocukları da al yanına abimi buldum.'

   Sabah ailesini gardan karşıladı Egemen,pastaneden kuru pasta aldı, güzelce paketletti.Muzafferin evinin yolunu tuttular.Köşeyi döndükleri an Muzaffer karşıdan geliyordu.

   Bej rengi gömleği ve pantalonu ile son derece şıktı, elinde bastonu vardı,gözünde ise güneş gözlüğü.Beli bükülmüştü ve teni ise sapsarıydı.Tıpki oğulları Cevdet gibi.

*Böbrek yetmezliği sorunu yaşayıp, diyalize giren herkesin ten renginde bir sarılık olur.Üzerlerinde ise bir bitkinlik,bir yorgunluk vardır.Böbrek hastaları ve aileleri bir görüşte kimin böbrek hastası olduğunu anlarlar.

   Egemen'in eşi;

-Abin de hasta, dedi.Nakilde bulunamaz.

-Evet, dedi Egemen de.Otobüse binip dönelim hemen.Yarın sabah Cevdet'in diyalize girmesi gerek.

Hiç yorum yok: