14 Eylül 2008 Pazar

Karafatma


   Her sabah uyandığımda kendime gelmem bir kaç saniye sürüyor.Kim olduğumu ve adımı kendi kendime birkaç kez tekrarlıyorum.Bir terör örgütüne sızmış bir ajanım ben.Buradaki adım Mahmut,annemin babamın bana verdiği isim ise Cahit.En son biri bana Cahit diyeli ise yıllar oldu.Hatta geçenlerde kalabalıktan biri Cahit diye bağırıyordu;dönüp bakmadım bile.Kendi adıma bile öyle uzağımki.

   Beni okutan,büyüten;ailemim hürce ve onurlu bir yaşam sürmesini sağlayan ülkeme hizmet edip,etmek istemediğim sorulduğunda çok tereddüt etmedim.Beni seçmelerinin sebebi ayrılıkçı terör örgütünü etnik yapısına uygun bir simam olması ve dillerini bilmemdi.Anneme,babama veda bile etmeden bir gecede kendimi bir kampta buldum.Yapmam gerekenleri biliyordum.

   Kısa sürede sivrilmem gerekiyordu ama göze de batmamalıydım.Gerekeni de yaptım.Türkçemin iyi olması sayesinde de kendimi şehirde buldum.Ülkem istihbaratına gerekli bilgileri veriyordum.Bir çok kişinin deşifre olmasını sağladım.Küçük bir görevim vardı.Örgüte girmek isteyen şehir kökenlilere ideolojik eğitim.

   İstihbarattan bir abimiz İzmirde bir bombalı saldırı haberi aldıklarını söyledi.Benden konu hakkında bilgi istiyordu.Benim ise böyle bir saldırıdan haberim bile yoktu.Muhtemelen bir hücrenin işiydi.Elimden geleni yaparım abi dedim.

   Çok soru sormak deşifre olmama neden olabilirdi.Son derece tadbirli davranmam gerekiyordu.Örgütten kimseye güvenemiyordum.Yapabileceğim tek hamle vardı.O da İzmir'e gönderilmemi sağlamak.Liderlerden birine hava değişikliğine ihtiyacım olduğunu burada çok yıprandığımı söyledim.İzmirden örgüte katılım çok az dedim.Deniz havasına ihtiyacım var dedim.Hem İzmir örgütlenmesi başarısız gidiyordu.Çok ısrarcı olmadım ama lideri ikna ettim.

   İzmirdeydim.Aklımda sadece bombalı saldırı vardı.Engellemeliydim.İstihbarattaki abime İzmire geçtiğimi söylediğimde çok net konuştu.'O bambayı bul,çok kişi ölebilir,gerekirse deşifre ol,gerekirse öl! ama o bombayı bul!'

   Emri aldığım an bombanın tahrip gücünün büyük olduğunu,büyük bir eylem peşinde olduklarını anladım.İzmirin neresini patlatırlarsa büyük ses getirirlerdi ki?Ya Kordon ya da saat kulesidir.İzmir'i de çok iyi bilmiyorum ki.

   Propaganda ve örgüt içi eğitimde çalışmaya devam ediyordum.Hem işimi iyi yapıp göze batmamalıydım hem de işimi kötü yapıp zavallı bilinçsiz gençlerin kanına girmemeliydim.Örgüte katılan her zavallıyı anında istihbarata bildiriyordum.Katılmayanı da.

   Bir gün saçları dökülmüş kırklı yaşlarda biri geldi yanıma.Liderin vücut dili adama saygı duyduğunu gösteriyordu.On beş yaşında sıska bir çocuk vardı yanında.'Bu çocuğu iyi eğit,gözü çok kara ilerde çok işimize yaracaktır' dedi.Liderle tokalaştı ve gitti.Kimdi bu adam?Bombacı bu muydu?Hücrelerden birinden olduğuna emindim.Lidere sorduğumda örgüte ömür ve gönül vermiş bir arkadaş dedi.Daha fazlasını soramadım elbette.

   Eğitmem için getirdiği çocuk ise kesinlikle ümitsiz vakkaydı.Ailesi yoktu,muhtemelen sokak çocuğuydu.Bir gece ideolojik bir sohbet ederken yerde bir karafatma gördük.Ayağı çıplak olmasına rağmen gitti ve bastı;ayağını kaldırdı,hayvan ölmüştü,ona rağmen bir kez daha ezdi.Donuk gözleri yaşamayı ve hayatı çok umursamadığını gösteriyordu.Kimse ile yakınlık kurmuyor,ders dışındaki zamanında televizyon izliyor ya da boş boş dolaşıyordu.

   Dökük saçlı adama ulaşmam için belkide tek yol bu çocuktu.Lidere 'Şüpheli bir tip dedim,güvenmiyorum',dedim.Lider sakin olmamı öğütledi.'Çok düşünme bu çocuğu,ya dağa savaşmaya çıkartırız ya da canlı bomba olur.Ömrü kısa bunun'dedi.

   Acaba yapılacak eylemin canlı bombası bu çocuk muydu?Takip etmeye başladım.Sokaklarda boş boş geziyordu.Muhtemelen onunda İzmir'e ilk gelişiydi.Konak meydanında ya da Kordondaydı.Tıpkı benim ilk günlerim gibi.

   Bir gün bunu takip ederken geneleve gittiğini gördüm.Canlı bomba bu çocuk olmalıydı.Eylem yaklaşıyordu.Ölmeden önce dünyanın zevklerinden faydalanmak istiyor olmalıydı.On bir eylül saldırısı öncesinde eylemcilerde striptiz bara gitmişlerdi.Vaktimin azaldığı belliydi.

   Dökük saçlı adamı o günden sonra hiç görmemiştim.Yollarım tıkanıyordu.İstihbarata çocuktan şüphelendiğimi söyledim.'Emin misin?' dediler.'Yüzde yüz diyemem efendim'dedim.

   Gece olduğunda çocuk örgüt evine geldi.Erken uyumak için izin aldı ve odasına geçti.Benim gözümü ise gecelerdir uyku tutmuyordu.Masum vatandaşlarımın ölecek olması ve bunu engelleyebilecek tek kişi ben olmama rağmen engelleyemiyor olmam beni kahrediyordu.Örgüt evinde liderin odası hariç kimse kapı kapatamazdı.Sebebi aşikar.Saat sabaha karşı iki sularında çocuğun odasından mırıldanmalar duymaya başladım.Uykusunda konuşuyordu.Ama dedikleri öyle karışıktı ki.birbirinden kopuk cümleler.

-Anne...geliyorum....nolur...baş üstüne!...emredersiniz!...korkmuyorum...liderim!...başüstüne...anne...

   Söylediklerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu.Rüya görüyordu muhtemelen.Konuşturmalıydım.

-Ben liderin ne vardı?,dedim.Cevap verecek miydi?Ya uyumuyorsa,deşifre olursam.Buradan sadece ölüm çıkardı.Ölmekten korkmuyordum.

-Emredersiniz liderim!,dedi.Sesi son derece netti.

-Görevi tekrarla,dedim.

-Ölmek,dedi.

-Ne zaman?,dedim

-Siz ne zaman emrederseniz,ben her an hazırım liderim,dedi.

   Belli ki bombayı bu çocuk patlatmayacaktı.Uykusunda konuşan birine inanabilir miydim?Belki de rüya görüyordu.Tutunacak başka bir dalım da yoktu ki.

-Beni en son ne zaman,nerede gördün?,dedim.

-Örgütevinden gördüm efendim,beni teslim edip gitmiştiniz,dedi.

   Doğru mu söylüyordu.Yanıma geleli yaklaşık iki hafta olmuştu.Zaten ona inanamaktan başka çarem de yoktu.

-Hücrem nerede?dedim.

-..... sokağı,kahvehanenin üst katı liderim,dedi;ve bir anda gözlerini açtı.Göz göze geldik.Bana dik dik bakıyordu.Kanım donmuştu.Arkamı döndüm ve odasından çıktım.

   Örgütte geçen beş yılımda ilk kez bir hata yapıyordum.Çocuğun yerinde olsam hemen liderliğe şikayette bulunurdum.Hatta iş cinayete kadar giderdi.Ama çocukta haraket yoktu.Aynı donukluğu ile kahvaltı yapıyordu.

   'Bugün ders yok,kimse evden çıkmayacak,herkes serbest okuma yapsın'dedim ve kahvehanenin oraya gittim.Güneş tam tepemizdeydi.Dökük saçlı adam kahvehanedeydi,cam kenarına oturmuş etrafına bakarak çay içiyordu.Bir ağacın arkasına saklandım.Yaklaşık yirmi dakika geçmişti.Çayını bitirdi masaya parayı bıraktı ve yürümeye başladı.Seri adımları aceleden miydi yoksa kaçaklığın verdiği bir serilik miydi?Zaten bu teröristlerin çoğu ışık yandığında koşan karafatmalar gibidir.Ya sessizce durup hareket etmezler ya da beklenmedik bir serilik ile yürüler,peşlerinden koşsan bile yetişemezsin.

   Elinde çantası ve güneşte parlayan kafasıyla yaklaşık yirmi metre önümde yürüyordu.Onu takipte zorlanmıyordum.Sanırım aralarında dura dura bende bir böcek gibi olmuştum.Gözlerim üzerinde yapacağı hamleyi bekliyordum.Derken Kordon'a çıktık,seri haraketleri ile kalabalığı yara yara yürüyordu.Eğer elindeki bomba ise ve bu bombayı burada patlatırsa yüzden fazla kişinin ölümüne sebep olabilirdi.Terden sırılsıklam olmuştum ve bu kadar terlememin sebebi sıcaktan ziyade yükselen heyecanımdı.

   Banklardan birine oturdu bir anda.Yine bir karafatma gibi çok ani bir duruştu.Kalabalığın içinde beni görmemesine dikkat ederek önünden geçtim.Gözlem mesafesine aldım ve onu izlemeye başladım.Bankta tek otururken yanına yaşlıca bir kadın geldi ve oturdu.Bebek arabasını bakın yanına çekti ve en fazla iki yaşında olduğunu tahmin ettiğim bebeği kucağına aldı.Kadının yaşlılığından annesi olmadığı belliydi;bebeğin ya ninesi ya da bakıcısı olmalıydı.Kucağındaki bebeği küçük küçük sallamaya başladı.Terörist yavaş haraketlerle bond çantayı bacakları arasında yere koydu.Yine sakin haraketlerle çantayı yavaşça bankın altına itti.

   Bu bir intihar saldırısı olmayacaktı.Oradan sessizce ucaklaşacaktı.Sonrada bombayı patlatacaktı.Yaklaşık on dakika boyunca oturdu.Önünden geçen her kişi ölümden kurtuluken önünden geçecek her kişi ölüme yaklaşıyordu.Denize yakın olmamız ise beni umutlandırıyordu.O gider gitmez çantayı denize atacaktım.Bomba denizin altında patlasa sorun olmazdı.Bir anda cep telefonunu çıkarttı.Düzeneği patlatmak için muhtemelen bu telefonu kullanacaktı.Çok uzaklaşacağını tahmin etmiyordum.Patlamanın sonuçlarını gözleri ile görmek isteyecektir.Banka oturalı yaklaşık yarım saat olmuştu.Yanındaki yaşlı kadın bebeğe biberonla süt içirmeye çalışıyordu.Eğer zamanında davranamazsam ilk ölecek kişiler bu zavallılar olacaktı.Paramparça olmaları içten bile değildi.

   Elinde telefonunu karıştırırken bir anda kalktı.Gözüm zavallı yaşlı kadındaydı.'Çantanızı unuttunuz' diye uyarırsa hayatı kurtulabilirdi,ama kadıncağız bebeği doyurmakla uğraştığı için çantaya dikkat etmemişti.Elinde telefonu kalabalığın içinden bana doğru yürüyordu.Benim ise kaybedecek vaktim olmadığı için çantaya doğru hareketlendim.Tam yanından geçerken,o kalabalıkta aramızda üç ya da dört kişi olmasına rağmen beni gördü.Bir an için göz göze geldik.O an bombaya yetişemeyeceğimi anladım.Bu dakikadan sonra duramazdım.O küçük bebeğin,o beni çevreleyen bu kalabalığın ölmesine izin veremezdim.Hem denizde çok uzak değildi.Çantayı fırlatabilirdim.

-Herkes kaçsın bomba!,diye bağırarak bankın altındaki çantayı aldım ve denize doğru koşmaya başladım.Ne yazıkki artık çok geçti,bomba patladı.

   Cahit öldü,ülkesi için öldü.Mahmut olarak öldü.

   Bir sonraki günün tüm gazetelerin manşetlerinde bombalı saldırı haberleri vardı.Acı tablo on bir ölü;dördü ağır,yirmi üç yaralı yazıyordu.Ölülerden birinin henüz iki yaşındaki Can bebek olduğu,eylemin bir canlı bomba olayı olduğu belirtilmişti.

   Bir sonraki günün gazetelerinde ise saldırıyı düzenleyenin Mahmut isimli bir terörist olduğu yazıyordu.Ölü sayısı on ikiye ulamıştı.

   Beş ay sonra gazetelerin sadece birinde üçüncü sayfanın alt kısımlarında ise şöyle bir haber başlığı vardı.'Kayınvalidesi ile konuşmuyor',haberin yazısı ise şöyleydi.Beş ay önce Kordonda gerçekleşen hain saldırıda ölen Can bebeğin babası,olay günü yaralanan kayınvalidesi Hayriye hanım ile konuşmuyor,eşinin konuşmasına da izin vermiyordu.Olay günü torunu Can bebeği Kordon'a gezmeye götüren Hayriye hanım,bomba patladığında kucağındaki Can bebek ölmüştü.Hayriye hanım ise olayı hafif yaralı olarak atlatmıştı.Damadı ise olay anında Hayriye hanımın Can bebeği kendine kalkan olarak kullandığı gerekçesi ile kayınvalidesi Hayriye hanım ile konuşmuyor ve eşinin konuşmasına da izin vermiyordu.

Hiç yorum yok: