11 Nisan 2017 Salı

sülayman go - giriş... zincirli çembere ek olabilir belki-

Süleyman - Go

i.
Tinerci çocuklar üzerime doğru koşmaya başladıkları zaman başıma gelecekleri az çok tahmin etmiştim. Öldürmeyecek ama sağlam dövecekler, hayata olan hırslarını benden çıkartacaklar, telefonumu ve cüzdanımı alacaklar, tam giderlerken biri ayakkabılarıma bakacak ve onu da alacak, sonra biraz yerde yatacağım, sonra çıplak ayak biraz yürüyüp birini bulmaya çalışacağım, kaldırım soğuk olacağı için kendimi biraz iyi hissedeceğim, önce bir fahişe beni görmemezlikten gelecek, sonra bir başka fahişe bana bakıp, “hayatım kusura bakma, telefon taşımıyorum” diyecek. Bu ikinci fahişenin ses tonu ve geniş omuzları kafamı karıştıracak. Yanımdan arabalar geçecek ama bana bakmayacaklar, yürümeye devam edeceğim; fiziksel acılarımla yıpranmış sinirlerim birleşip ağlamama neden olacak. Zaman akışkanlığını yitirecek ve bayılacağım. Ve bir hastanede başımda annem ağlarken uyanacağım. Orada ne gezdiğimi kimse sormayacak önce, sonra sorduklarında da “Hatırlamıyorum” diyeceğim. Dayım pis pis sırıtacak. Ve yediğim dayak yanıma kar kalacak…
Ve yediğim dayak yanıma kar kalacak, diye içimden geçirirken tinerci çocuklar önümde durdular. Tinerci olmayacak kadar iyi kıyafetleri ve parlak gözleri vardı. Ellerinde ekranları yanık cep telefonları bana bakıyorlardı. Derin sessizliği arkada duranlardan biri bozdu ve yanıma yaklaşıp elini uzattı. “Merhaba! Ben Aykut! Siz de ‘O’ olmalısınız?”
O mu? Hiçbir şey anlamamıştım ama bu kadar güzel ve vurgulu konuşan bir çocuktan dayak yiyeceğimi düşünmediğimden rahatlamıştım da.
Yirmi dakika sonra dünyanın en büyük fast foodçusunda süt tozundan yapılmış, fazla tatlı dondurmalarımızı yerken bana durumu anlattılar. Ben ‘O’ idim. Ben onların level geçmesi için gerekli adam. Uygulama beni göstermişti onlara ve benim hayatımı kalıcı şekilde güzelleştirmeleri gerekiyordu. Yoksa diğer bölüme geçemezlerdi. Senin için ne yapabiliriz? Ne istersiniz?, dedi yine Aykut. Dondurmamdan bir dil daha aldım, mısır şurubundan yapılan şeker genzimi yaktı ve Bilmiyorum, dedim. Ben genelde ne istediğimi değil, ne istemediğimi bilirim.
Dondurmalarımız bittiğinde artık tanışmıştık. Sekiz erkek çocuğuydu karşımdaki. Liderleri Aykut’tu. Eve doğru yürürken, Uygulama benim hayatımın güzelleştiğini nasıl anlayacak, diye sordum. O anlar deyip geçiştirdi Aykut. Ananız babanız bu saatte buralarda sürtmenize bir şey demiyor mu, diye sorduğumda ise arkadaki bir arabayı gösterdi ve “Merak etme, her gece birimizin babası bizden sorumludur ama sadece izleyebilir. Eğer oyuna dahil olmaya kalkarsa makine bizi oyundan atar, dedi yine Aykut. Aykut neden sadece sen konuşuyorsun, dediğimde ise İşbölümü, dedi ve vedalaştık.
Sabah uyandığımda kahvaltımı Kerem hazırlamış masanın başında bekliyordu.
ii


Hiç yorum yok: