11 Nisan 2017 Salı

bir türlü yazılamayan kışı gören sinek hikayesinini belki beşinci girişi

4 Aralık gününü görmek Ankara’daki bir sinek için imkansıza yakındır ama ben şu an yaşıyorum. Tamı tamına sekiz aylık oldum bugün. Doğum günü pastam olmasa da Züheyla Hanım’a torunu artık ölsün diye getirdiği ucuz tulumba tatlısının üzerine konup ayaklarımı batıra batıra emçirdim. Züheyla Hanım şeker hastası, benimse sanırım şekere bağışıklığım çok yüksek. İkimiz de ölemiyoruz. İkimiz de çok yaşlıyız ve aylardır birbirimize dokumuyoruz. Birkaç kez kanının tadına baktım aslında. Ama kadıncağızın böbrekler iflas etmiş sayılır ondan kanı tatlı değil. Onun yerine yapay gıdalarla idare ediyorum.
Zaman öğretiyor. Geçen ay pencerelerden dışarı çıkamayacağımı öğrendim mesela, belki de 100 kere kafamı o şeye vurduktan sonra. Dışarıyı gösteriyor ama geçilmiyor. Garip farklı bir şey. Mesela dün akşam da türk dizilerinin matematiğini öğrendim. İyiler hep çok iyi ve kötüler hep iyilerden aptal. Hep bu matematik üzerine kurulu. Züheyla Hanım hala her gece dizi izliyor ama ben artık sıkıldım. Kumandanın üstünde zıpladıysam da bir türlü kanal değiştirecek güce sahip değilim.
İçerisi çok sıcak ve bunalıyorum. Hanımefendi merhum kocasından kalan tüm maaşını ısınmaya ve yemeğe harcıyor. Ayda bir gelip alışverişini yapan farklı enerjiler aldığım –kadın mı erkek mi belli değil- torununa da biraz para veriyor ve geçinip gidiyor. Kombi hep en üst derece yanıyor ve içeriyi hiç havaladırmıyor. Hafif bir cam açsa ölüp kurtulacağım ama yok. Oksijensizlik benim tüm hayat enerjimi sömürüyor
İki kısa ayrıntı:
Bir. Bu evi ben seçmedim, ben bu evde doğdum. Annem dünyaya gelir gelmez hamile kalmış ve beni dünyaya getirmişti.
İki. Evde başka sinekler de vardı. Çok sevmesem de avizenin etrafını beraber tavaf eder ve haç vazifemizi yerine getirirdik. Sonra büyük kısmı bir birkaç ay önce bir portakal kabuğunun altında kalarak vefat etti. Diğerleri de ecelleri ile öldüler. Bir ben kaldım.
Ayrıntılar bitti.

-


Hiç yorum yok: