12 Ekim 2014 Pazar

pazartesi - kızıl zeplin

Merhum dostum Eflatun gibi benim de hayattaki en temel sorusallarımdan biri gölgelerdir pazartesi şemslileri. Gölgemle konuştuğumuz, dertleştiğimiz, kavga ettiğimiz, küstüğümüz hatta evleri ayırdığımız çok olmuştur. Kendi gölgemle böyle iniş çıkışlı bir ilişkim olsa da; genel olarak gölgeyi hep güneşe tercih etmişimdir. Sahilde şezlonglarda güneşlenen halka sırf pislik olsun diye işkence etmeyi de hep kendime borç bilmişimdir.

*İlişkimize kommensalist bir pencereden bakmalı.
*Haftanın bir günü her konuda çirkinleşmeli.
*Hazırsızlık, hazımsızlık yapmalı.
*Az konuşup çok yazmalı.
*Büyük zaferleri küçük şölenlerle kutlamalı.
*Ayın sonunu başını iyi bilmeli.
*Şu göz teması olayını çok abartmamalı.


Koca yaz geçti ve evde hiç güneşten etkilenmediğimi fark ettim bu çarşambanın ilerleyen saatlerinde. Aylardır balkonumda gölgemle hiç birbirimizin kalbini kırmamıştık. Bu maddenin doğasına aykırıydı; olacak iş değildi. Kafamı kaldırdığım gibi kızıl devasa bir zeplinin tepemde olduğu fark ettim. Perşembe Cuma ve Cumartesi gözlemledikten sonra emin oldum ki zeplin bana gölge yapmak ve güneşin zararlı ışınlarından beni korumak için görevliydi. Belki de bende D Vitamini eksikliği yaratmaya çalışan bir terör örgütünün; ya da güneş girmeyen eve doktor girer kadim bilgisine göre plan yapmış bir doktorun. Risk almadım; yaktım okumun ucunu ve zepline fırlattım. Ama güzel yandı.

Hiç yorum yok: