Yaşa hürmet olayını çok
anlayamıyorum pazartesi antiageingcileri. Geçen seferki gibi sokağın başında
gördüğüm bir ihtiyar tam dört gün boyunca yürüyerek kapıma ulaştı. Ben yine
papa geldi sanmıştım ama yaklaştıkça gelenin çok daha yaşlı ve çok daha pölüm
pörsük bir insan olduğunu gördüm. Adamın kapıyı her çalışı arasında bile yarımşar
saat vardı.
*Çok güzel olduğu için
hiçbir kız arkadaşı onu düğünlerine çağırmamalı.
*Zihninden kendi kendine
satranç oynayabilmeli.
*Şarabını, sirkesini ve
peynirini kendi yapmalı
*İşlediği günahlar
işleyeceği günahların teminatı olmalı.
*Tecrübeli bir rehine
olmalı.
*Son saniyelerin insanı
olmalı
*Çok feci yemek yapmalı.
Üçüncü kez kapıyı
çalınca açtım. Altı saat sonra salondaki tekli koltuğa oturmuş; Kuvayi Milliye’nin
kuruluşunda neler yaptığını, Kazım Karabekir’le yaptığı bezik maçları, ikinci
dünya savaşını ve daha bir sürü tarihi anıyı anlatırken ben de şiddete
başvurmadan bu bunağı nasıl defedeceğimi düşünüyordum. “Ben çok yaşadığım oğul,
istersen yaşam koçun olabilirim” demese delirmezdim de ama o an tepemin tası
attı. Ne yaptığımın bir önemi yok. Benden öyle kaçtı ki; sadece bir gün sonra
sokağın başından dönüp uzaklaştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder