5 Ağustos 2013 Pazartesi

pazartesi - gemim

Evim deniz manzaralı olmasa da artık transatlatik manzaralı pazartesi miçoları. Bir haftada diktiler valla kocaman gemiyi. Binlerce adam arı gibi, karınca gibi bir saniye bile durmadan çalıştılar. Öyle muazzam bir gösteriydi ki, bir saniye bile gözümü ayıramadım. Çok bekledim bir ses çıkartsınlar da spor niyetine biraz kafa göz kırayım ama olmadı. Sanki bir video kaydının sesinin kapatılmış ve hızla ileri sarılmış hali gibiydi.

*”Seni seviyorum” derken benden de aynı şeyi duymayı beklememeli.
*Koleksiyoner koleksiyonu olmalı.
*Hayvanlı belgesellere itimat etmemeli.
*Saç ektirmiş kimselerin ekilmiş saçlarına pis pis bakmalı.
*Ne zaman maça gitse seyirci kamerası ona zoom yapmalı.
*Buzdolabının bir rafını benim kıyafetlerime ayırmalı.
*Şeker gibi kokmalı.


Devasa taka bittikten sonra açılış falan da yapılmadı. Sonra kafeslerle gemiciğe bir şeyler yüklemeye başladılar. Çok işkilledim ve dayanamayıp balkonumdan şilebe bir ip attım ve ipte yürüyerek iri kayığa sızdım. İçerisi hayvan pisliği kokuyordu. Binlerce kafes vardı ve her kafeste bir hayvandan bir çift duruyordu. Küresel ısınma artıp, dünya sular altında kalırsa benim bu yelkenliye binip ikinci bir Nuh peygamber gibi insanlığı kurtarmamı bekliyor olmalılar. İyi güzel de benim eşimi nasıl bulacağız?

Hiç yorum yok: