17 Mart 2013 Pazar

4 Hemşire (devam ve vurucu son)


ı.
Ellerindeki tüm parayı Pakistan pakisine yatırıp kısa zamanda zengin olma fikrini onlara baş hekim yardımcıları Hulki Bey vermişti. Evimi ve arabamı sattım ve çift çapraz kurdan Pakistan pekisi aldım. Bir yılda param üç kat arttı. İstesem üç ev ve son modeli iki tane araba alırım, diyerek hemşirelerine hava atmıştı. Aslında dördü de sevmezdi Hulki Bey'i. Emir aldığı kişiyi kimsenin kalben sevemeyeceği gibi.

Melek başhemşireydi, Hasret kat sorumlusu hemşire, Gizem ve Zeyno ise hemşire statülü kat görevlileriydi. Sonda, lavman yapıp, tansiyon ölçüp, çarşaf değiştiriyorlardı. Dördü de  özel bir hastanede karın tokluğuna hayata tutunmaya çalışıyor, o da yetmezmiş gibi yüksek egolu doktorlar tarafından her gün eziliyorlardı. Pakistan pakisini de ilk kez duymuşlardı, çift çapraz kur lafını da. Nasıl olacağını anlamasalar da biraz daha fazla paralarının olabilme ihtimali dördünü de heyecanlandırmıştı. Melek'in öncelikli hayali yurt dışında bir tatildi; çocuklar büyüdü, biraz da kendim için yaşayacağım diyordu. Hasret ise bir otomobil istiyordu, dolmuşta sıkış tıkış içinde geçmişti ömrü. Gizem hayal kapısını çoktan örtmüştü. Biraz daha fazla para istiyordu o kadar, bir de kredi kartı borcunu ödemek. Zeyno'nun hayali ise oğluyla, kızını; kaynanasının yanından alıp kreşe yazdırmaktı. Sırf bu yüzden diğer gün kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırıp başhekim yardımcısı Hulki Bey'in yanına gidip, "Nasıl?" diye sordular.

Hulki Bey başarı hikayesinden uzun süre bahsettikten sonra sanki hemşirelere bahşedercesine. "Sizin paranız çaprak kura yetmez, bana getirin, kendi hesabıma eklerim. Ay sonunda da karınızı veririm. Sizden komisyonda almam merak etmeyin", dedi. Sözleri bitince dünyanın en çirkin kahkahasını attı. Dördü de o an Hulki Bey'i öldürmek istedi. Hergün onlarca kişinin tüm samimiyetiyle istediği gibi.

Altınlar bozduruldu, borçlar alındı, krediler çekildi, var yok ortaya çıktı ve pazartesi sanki gizli bir harekat yürütürcesine para Hulki Bey'e verdiler. Hulki araya bir iki başarı hikayesini daha sıkıştırarak parayı aldı. Sonra Melek'e diğer başhekim yardımcısı hakkında sorular sordu. Hasret'e kattaki en güzel oda boşaldığı an kendisine haber vermesini söyledi. Gizem'e elektrik faturasını verdi ve bir koşu yatırmasını söyledi. Zeyno'ya ise sadece çamur gibi bir gülümseme ile baktı. O bakışın anlamını tüm kadınlar bilirdi.

Aradan yedi ay geçmişti. Herkesin eline gerçekten de güzel paralar geçmeye başladı. Parayla mutlu anlar yaşanabiliyordu. Herkesin yüzünde kocaman gülümsemeler vardı. Hemşireler bazen hastanede çıkan yemeği yemiyor ve dışarıdan pizza bile söylüyorlardı. Gizem yıllar önce kapattığı umut kapısını açtı ve hayaller kurmaya başladı ama Zeyno mahalle ve sülale baskısını yenemedi ve çocukları kreşe veremedi. Kreş planı tutmasa da kaynanasına para veriyor ve onu hakimiyeti altına alıyordu. Para uğruna kendini paralamadığın zaman güzel bir şeydi.

Bir yıl sonra dört hemşire de hem  daha güzel, hem daha mutluydu. Melek Hemşire Venedik fotoğraflarını gösterirken hiçbiri Melek'i kıskanmıyordu. İsterlerse birkaç ay sonra onlar da Venedik'e gidebilirlerdi.

ıı.
Melek hemşire kağıt işleri ile uğraşırken, Hasret hemşire su içmeyen bir hastayı ikna etmeye çalışırken, Gizem ve Zeyno yüz kırk kilo bir adama lağman yapmaya çalışırken Pakistan'da bombalar patlıyor ve Benazır Butto paramparça oluyordu. Akşam haberlerde izlediklerine hepsi bu habere üzüldü. Başarılı bir kadın ölmüştü. Bir kadın başbakan ölmüştü.

Hulki Bey diğer gün işe gelmedi ama hemşireler bu durumdan hiç işkillenmediler. Sonraki günde gelmediğini ve izin de almadığını duyunca durumun ciddiyetini anladılar. Kötüyü düşünmemeye çalışsalar da durum kötüydü, çok kötüydü. Hulki'nin artık beyliği kalmamıştı. Telefonlara çıkmıyordu ve evinde de yoktu. Fransa'da dil kursundaki kızına, Bandırma'da köyde yaşayan halasına, huzurevinde yaşayan dayısına bile ulaşıldı ama nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Polise kayıp ilanı verildi, kimliği belirsiz cesetlere bakıldı ama iz bulunamadı. Hulki hemşireler gibi onlarca kişiyi de beraberinde batırmıştı... Taksitleri ödenmeyen kızı Fransa'dan iki ay sonra döndü...

Melek, Hasret, Gizem ve Zeyno'un hem ceplerinde kuruş paraları yoktu hem de eski borçlarının yanısıra yeni borçları da vardı. Hulki'ye küfürler ederken, diğer yandan ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Hayatları tepe taklak olmuştu. Eski fakir günlerinden de kötüye döndüler. Mutsuzluktan çirkinleşmişlerdi. Hepsi yıkıldı ama en çok Gizem yıkıldı. Diğerleri hayallerinin az da olsa bir kısmını gerçekleştirmişlerken Gizem hayal kurmaya yeni başlamıştı. Çatı katı bir evi olacak, salsa öğrenecek, göğüslerine silikon taktıracak, evine koşu banı alacak, diksiyon kursuna gidecek, saçlarını uzatacak, kollarında çıkan tüylere kökten çözüm bulacak, mimar bir sevgilisi olacak, çok kitap alacak, evinini bir duvarı kitaplık olacak, ikiz çocukları olacak, çocukları üç yaşında ingilizce öğretmeye başlayacak, çocuklarıyla beraber o da ingilzce öğrenecek, beş yıldızlı otellerdeki yaz tatillerinde animasyonlara katılacak, kim beşyüz milyar ister de yüz yirmi beş milyar kazanacak, çalıştığı hastanenin en güzel odasını kendi dekore edecek ve adını verecek, artık paraya ihtiyacı olmayacağı için sırf iyilik için hemşirelik yapacaktı...

Benazır Bottu'yu parçalayan bombalar hayallerini de parçalamıştı. Gizem uzun süre kendine gelemedi. Umutsuz, mutsuz, ruhsuz sallandı durdu. Her yere yürüyerek gidiyor ve inceden kendi kendine konuşuyordu. Herkes durumuna üzülse de yapabilecek fazla bir şey yoktu. Antidepresan kullanmayı reddetti; kendi kendine fısıldımalarını dinleyen herkes Gizem'in Hulki'yle konuştuğunu bilirdi. Her delilik gibi önce üzüldüler, sonra alıştılar ve zamanla görmemezlikten gelmeye başladılar.  Ta ki bir cuma iş çıkışı Melek, Hasret ve Zeyno'yu çaya çağırana kadar.

ııı.
Aynı kazığı yemiş in

Hiç yorum yok: