Tansu Çiller
Mesela Sefa 208 adam
plazaya doğru yürürken hiç en önde yürümedi. Güvenlik görevlileri ile olan
mücadele esnasında hep en arkada kaldı. Müteahhit dövülürken de omzuna bir tane
yumruk attı ve öyle çok sert de vurmadı. İstese vururdu da. Kocaman bir genç adamdı
Sefa. Fıtratın öfke olsa rahatlıkla korumalık, bar fedailiği de yapabilir;
biraz idmanla şu kuralsız, içinde zarafetin zerresi olmayan boks türevlerinde
de başarılı olabilirdi. Ama o tellak olmayı seçti. Çünkü oldu olası kadınlardan
utandı Sefa. Mesela ilkokul öğretmeni Sefa’nın yazmayı öğrendiğini bir dönem
sonra fark etti çünkü öğretmeni kadındı ve Sefa bütün gün başını sıradan
kaldırmadan omuz başları içeri dönük şekilde utangaç utangaç otururdu.
Yakışıklı olmasa da
mesleki deformasyondan olsa gerek temiz görünür, boyu posundan dolayı da ilgi
çekerdi. Çalıştığı hamam tadilata girdiğinde kısa süre bir avm’de güvenlik
görevlisi olarak çalışmış, günün sonunda iki kız buna telefon numarası vermiş,
olayı anlamlandıramadığı için amirlerine söylemiş, amirleri de dalga geçmiş,
alay edilince de o işten çıkmıştı. Bir ay öyle evden hiç çıkmayıp Seda Sayan,
Saba Tümer ve Pakize Suda izlemiş, hamam açılana kadar televizyonun başından
kalkmamıştı.
Öyle aklınıza gizli gay
yakıştırması gelmesin de. Sefa’nın gayet renkli ve eğlenceli bir hayal dünyası
vardı. Sarışın olgun kadınlardan hoşlanırdı mesela. Kadın dediğinin konuşkan olmalı ve sesi biraz
kirli olmalı diye düşünürdü. Sigarasını uzun bir ağızlık ile içmeliydi kadın ve
etek ceket giymeliydi.
Babasından Sefa’ya miras
olarak çok canlı ve bol arkadaşlı bir Facebook sayfası kalmıştı. Hesabı Sefa
açtığı için şifreyi de biliyordu. Merhum babası ’50 yaş üstü aşkı arayanlar’,
‘gerçek aşkı arayan dullar’, ‘Hep Genciz - 40, 50, 60 Yaş, Gönlü Gençler,
Emekliler’, ‘BEKAR 50 YAŞ GENÇLİĞİ’ gibi birçok kapalı gruba üye ve bir
kısmında da yöneticiydi. Babasının öldüğünü sosyal medya arkadaşlarından
hiçbirine söylemedi ve bir kısmı ile sohbeti devam ettirdi.
TC Şermin Uçan’a ise
aşık oldu Sefa. Sabahlara kadar konuştu bu kadınla. 55 yaşında, muhalif,
Atatürkçü, neşeli, oturaklı; tam kadın gibi bir kadındı. Sırf kadının ilgisini
çekmek fotoşop öğrendi hem de hiçbir yeteneği ve ilgisi olmamasına rağmen. TC
Şermin Uçan’ın Atatürk ile beraber göndere bayrak çektiği bir fotoğraf şopladı
mesela, TC Nermin bunu çok beğendi ve çok uzun bir teşekkür mesajı attı. Bir 10
Kasım’da da Anıtkabir’in üzerinde ağlayan melekleri şopladı Sefa ve bu
çalışması da toplam üç binin üzerinde beğeni aldı. Fotonun altı da yüzlerce
övgü ve Atatürk’e özlem mesajları ile doldu taştı.
Babası görünümlü Sefa
bu alemde popüler olsa da gözü TC Şermin Uçan’dan başkasını görmüyordu. Gerçi bir
emekli İçişleri Uzman Yardımcısı Hanife Hanım da vardı ama o çok yavaş
yazıyordu ve Sefa çok bunalıyordu. Sohbet
her gece koyulaştı TC Şermin ile. Görüntülü konuşma talebini ise Sefa kabul
etti ama kameranın önüne poşet koyarak görüntüyü bozdu ve “Sanırım kamera
bozuk” diyerek geçiştirdi ve kadının güzelliği karşısında büyülenmiş bir
şekilde kendini tatmin etti.
Eve giderken kaybedecek
bir şeyim yok diye düşündü ve hemen yazdı TC Şermin’e “Nasılsınız güzel bayan?”
TC Şermin’den mesaj gecikmedi “İyiyim efendim sizleri sormalı”
Hal hatır kısmı
geçtikten sonra yavaştan konuya girdi Sefa. “Size harika bir resim yaptım
Şermin Hanım. Siz ve Atatürk el ele tutuşuyorsunuz, arkanızda bir gül bahçesi
var ve bahçenin üstünde de altı oku siluet olarak yerleştirdim”. TC Şermin önce
cevabı onlarca manasız smiley ile doldurdu. Sonra da “Görebilir miyim Sadettin
Bey?”, dedi. Sefa’nın yüzünde hemen
merhum babasından başka bir miras olan çapkın bir gülümseme belirdi. “Akşam
beraber yemek yemeyi kabul ederseniz elbette” Malum her kadın yaş konusunda
yalan söyler.55 yaşında olduğunu iddia eden TC Şermin en az 60 olmaydı ve naz
yapacak fazla vakti yoktu. Tarihi bilmem bir şey bey lokantasında akşam yemeği
için sözleştiler.
Sefa’nın sırtından
soğuk terler akıyordu. TC Şermin ile konuşurken günün sabahında yaptıklarını ve
başına gelmesi muhtemel her şeyi unutmuştu. Aklında sadece akşam yemeği vardı.
Acaba TC Şermin durumu nasıl karşılayacaktı?
Yemeğe kadar biraz
vakti vardı. Önce eve gidip sinekkaydı bir tıraş oldu. Sonra gömleğini ütüledi,
arkadaşının düğünü için aldığı takım elbiseyi ikinci kez giydi, saçlarını yana
taradı ve evi mezarlığa yakın olduğu için babasının mezarına bir uğradı Sefa.
Daha önce babasının mezarına bayramlarda ve babalar gününde gitmişliği vardı
ama hiç mezar taşı ile konuşmamıştı. “Teşekkür ederim babacığım” diyerek
başladı konuşmaya. “Bana bıraktığın Facebook hesabın sayesinde gerçek aşkı
buldum. Bugün hayatımın kadını ile tanışacağım, tamamen senin sayende. Ve
umarım benim sen olmamama o kadar çok kızmayacak ve beni sevecek. Sonra ne olur
bilmiyorum. Belki beraber kaçarız, belki onun evinde saklanırım, belki de benim
teslim olmamı ve çıkana kadar beni bekleyeceğini söyler. Bilmiyorum. Bunun
kararını o verecek. Çok güçlü bir kadın o. Hep doğruları biliyor ve savunuyor.
Çok zeki ve korkusuz. Hayata bakış açısına aşık oldum onun, bir de o sarı
saçlarına. Bugün çok büyük bir gün baba! Ben yıllardır sadece bu gün için
yaşadım. Kusura bakma gitmem gerek, kadınımı bekletmek bana yakışmaz. Arada
gelir seni gelişmelerde haberdar ederim” dedi. Sonra birkaç adım uzaklaştıktan
sonra döndü ve babasının mezarına bakıp “Seni seviyorum” dedi.
“Seni seviyorum” dedi
TC Şermin’e. Gerçekten de fotoğraflardaki gibi güzel ve güçlü olarak duruyordu Sefa’nın
karşısında. Sefa’nın hikayesinin o günden önceki günlerini dinlerken birkaç
sigara yaktı. Dünya da kimse sigarayı onun kadar asil tutamazdı. Mimikleri hiç
renk vermiyordu. Kızmış mıydı yoksa hoşuna gitmişti hiç belli değildi. Çok az
konuştu, Sefa’nın babasının geçen sene öldüğünü duyunca kısık sesle bir “Allah
rahmet eylesin” dedi. Sonra Sefa’nın gözlerinin içine delici bir bakış atıp,
“Anlatacakların bu kadar mı?” diye ekledi.
Sefa bu lafı duyunca
sabahki olayı anlatmaya başladı. Hem de tüm çıplaklığı ile. Biraz önceki
mimiksiz kadının yüzünde bu sefer korku ve hayret belirdi. Haberlerde olayları
duymuştu zaten. Sefa anlatırken yemekleri bitmişti ve o sırada tatlı isteyip
istemediklerini soran garsona “Biz seni çağırana kadar lütfen gelme” dedikten
sonra olayın linçin ayrıntılarını merakla dinledi. Sefa anlatırken arada “Aman
Allah’ım”, “Tövbe tövbe…” diyebildi sadece. Sonra garsonu iki parmağıyla
çağırıp iki sade türk kahvesi istedi.
Kahveler geldikten
sonra “Şimdi ne yapacaksın evladım?” dedi. Evladım lafı Sefa’nın başından aşağı
kaynar su gibi döküldü. “Bilmiyorum”
dedi Sefa sessizce, “Sizce ne yapmalıyım?”
Hesabı istedi TC
Şermin, Sefa’nın eli cüzdanına gittiyse de “Sakın” diyerek engelledi ve ödedi.
“Sakın” lafını duyduğu an donakalmıştı zaten Sefa, “Hadi kalkalım” diyene kadar
da buzu çözülmedi. Sonra beraber lokantadan çıktılar.
Lokantadan dışarı adım
attıkları anda elinden tuttu Sefa’nın TC Şermin ve biraz dolandılar. Karakola
gittiklerini fark ettiyse de Sefa ses etmedi. TC Şermin biraz yolu uzattı.
Sonra beraber karakolun bahçesine girdiklerinde Sefa’nın elini bıraktı.
“Beni bekleyecek misin?”
dedi Sefa. TC Şermin ise “68 yaşındayım” dedi, “Söz veremem”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder