Son cezaevi olayından
sonra bir daha hasan enişteciğinle yemek yememe kararı almıştım ki; geçen Salı
iftara davet etti beni aliciğim. Gitmemek için; ançüezli pizza isterim dedim,
orucu on dakika sonra açarım ben açmadan da kimseye açtırtmam dedim, kuyu
kebabı isterim ama o kuyu sizin bahçede açılıp yapılacak yoksa gelmem dedim,
hindimi füme isterim dedim, alkolsüz şampanya isterim dedim, maymun beyni bile
istedim ve enişteciğin hepsine evet deyince el mahkûm gittim.
Yardım edeyim, alkolsüz
şampanyayı buzdolabına koyayım diye de erkenden gittim. Aziz büşracığıma baktım
elinde balta maymunun beynini çıkartırken bana ters ters bakıyor; oruç
siniridir, olabilir diye düşündüm ve tuvaletim geldi bahanesi ile kırk dakika
tuvalette oturdum. O ara enişteciğin kuyu için emekli albay olan apartman komutanıyla
tartışıyordu. Askeri vesayetle arası hep iyi olduğu için sorunu bir şekilde
çözdü, büşracım kazma küreği aldı ve kuyuyu kazmaya koyuldu. O ara biraz
sakinleşti sanki, toprak insanı sakinleştiriyor tabi.
Biraz televizyon
izledim, çıktığımda bu sefer büşracığımı hindi yolarken gördüm ve bakışları hiç
hoşuma gitmedi. “Ben biraz hasan’a bakayım”, dediğim gibi kaçtım ve açtığı
kuyuya saklandım. Ançüezli pizza hamurunu büşranın bir yoğuruşu vardı ki, o
hırsa birinin boğazını sıksa gözleri gerinden fırlar alimallah.
Neyse yemek hazırlandı,
ben de buzdolabından alkolsüz şampanyayı çıkarttım ve tam sofraya oturacaktık
ki; hiç sevmediğim tüccar akademisyen Bilgehan geldi. Öyle pis, öyle itici bir
insan ki; sofrayı terk etmeyi düşündüm ama büşracığımla bir an göz göze gelince
dizlerimin bağı çözüldü ve oturdum. Hoca “Allahu ekber…” deyince Bilgehan yemeğe
sanki daha önce hiç maymun beyni yememiş gibi saldırdı. Büşra eline nazikçe
çatalı saplayıp “Onur konuğumuz Barış iftarı on dakika geç açıyor… beklemelisin
Bilgehan” dedi.
Ama vakit geçmek
bilmiyor aliciğim. Buz gibi bir on dakika. Bilgehan’ın iticisinin eline
pansuman yaptı enişten o ara ve son üç dakika kala bu pislik bu sefer hindiye
doğru uzanınca ablan delirdi.
Önce bilgehan’ın
burnuna bir uçan kafa attı. Bildiğin kafa. Ama bir kemik sesi geldi anlatamam. Bilgehan’ın
burnundan kanlar boşaldı. Sonra sofra kan olmasın diye Bilgehan’ı saçından
tuttu ve kanı balkondan aşağı akıttı. O arada bir yandan sırtına çatal
saplıyor. Bilgehan’ın beyaz tişörtünden çatal saplanmış yerden kanlar akıyor. Tam
o ara “On dakika oldu buşiciiiim”, dedi enişteciğin. Büşra Bilgehan’ın omzuna
bir dirsek atıp yere gömdü, sonra bir yudum su içti “Barışcığım Allah kabul
etsin” dedi ve Bilgehan’ı dövmeye devam etti. Biz de pizzadan yemeye başladık
tabi o ara.
Yerdeki Bilgehan’ın
karnına en az iki düzine çok sağlam tekme attı. Sonra geldi hindiden bir lokma
aldı. Sonra yere oturup suratına suratına yumruk saydırmaya başladı. Ama nasıl
aliciğim. İki sol vurup, sonra çok sağlam bir sağ yumruk çıkartıyor. İki sol,
bir sağ; iki sol, bir sağ. Derken o ara biraz kan büşracığımın çeyizinden
çıkarttığı masa örtüsüne gelmesin mi?
Tırnaklarını Bilgehan’ın
boğazına bir sapladı. Bir sıkıyor boğazını. Elleri, dirsekleri falan hep kan. Diyeceksin
ki abi bizim konumuz enişciğimin duygusallığıydı. İnan hiç üzülmedi. Ve yine ne
varsa yedi. Onun için ilginç bu hikaye. Sinek öldürsek gözleri dolan adam Bilgehan
öldürünce hiç umursamadı.
Sonra malum. Bir halıya
sardık, gece kırsala gömdük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder