Biraz arayı açtım çünkü
enişteciğin beni çaysızlıkta tehdit ediyor aliciğim ama malum sonra yufka
yüreğine yenik düşüyor tontişim. Bu olay enişteciğinle tanıştığımız ilk
yıllarda gerçekleşti. Muhtemelen 97 yazı. O sene ne oldu, nasıl oldu
bilemiyorum ama enişeciğin paraya para demiyor. Sabah bir kornet dondurma
yiyor, akşam iki magnum. Bak o zaman magnum dondurma bize magnum silah kadar
uzak, zengin çocuklarına algida karne ile dağıtıyor. Sonra iki tane bmx
bisikleti var enişteciğinin; kırmızı nike air max ayakkabısını giydiğinde siyah
bmx’ine biniyor, siyah nike air max ayakkabısını giydiğinde kırmızı bmx’ine.
Tolga abinin ev numarası var adamda. Gece canı sıkılınca arıyor, tolga abi
kanal 6’ya koşuyor ve acil canlı yayına giriyorlar ve enişteciğin hügo oynuyor.
Özellikle belirtmeme gerek yok sanırım, o çocuk enişten değil.
Neyse aliciğim koalisyonların
yönettiği dönemin Türkiye’si borç batağında. Refahyol hükümetinin tek başarısı
sağlık bakanı yıldırım aktuna’nın ajda pekkan’la olan nikahsız birlikteliği
desem durumun vahametini anlarsın sanırım. Sokak aralarında bile döviz büroları
var ve türk lirası her geçen saniye değer kaybediyor. Yazılı ve yazısız basında
her gün kriz haberleri var. Mesela ailem beni hava 45 derece olmadan dondurma
yenmeyeceğine bir şekilde ikna etmiş. Ya da bisiklete binersem dizlerimin acıyacağına.
Hatta nike air max ayakkabısı giyen çocukların kaçırıldığına. Zaten ev
telefonumuz tuşlu değil çevirmeli olduğu için hiç hügo oynamak gibi bir hayalim
olmamıştı. Asgarinin asgarisinde yaşıyoruz işte.
Türkiye’nin akşamları
ise sadece bir adamın tekelinde. Reha muhtar! Her akşam, tüm Türkiye Show haber’de
reha muhtar’a maruz kalıyoruz. Ekonomik kriz, borç gibi haberler alışmış olsak
da reha muhtar her akşam aynı konuyu farklı biçimde işliyor. O gece de “her
çocuk amerikaya 47 dolar 34 sent borçlu doğuyor” diye bir haber yapıyor. Bunu duyan
enişteciğin kaşığına doldurdu havyarı ağzına götüremiyor. Kaşık öyle havada
kalıyor. Ve bir plan yapıyor.
Plan basit, enişteciğin
ödeyebileceği kadar çocuğun borcunu ödeyecek, sanki kendisi çocuk değilmiş
gibi. Hemen bir liste çıkartıyor süper yürekli kahraman. Tanıdığı çocuk sayısı
400’ü aşkın. Diğer gün döviz bürosuna elinde 400 aşkın ve hepsinin üstünde bir
çocuğun ismi yazılı zarf giriyor ve her zarfa 47 dolar 34 sent koydurtup
çıkıyor. Bürodan çıktığında cebinde bir senti yok. Para dolu zarflarla Amerikan
büyükelçiliğine gidiyor ve sıra beklemeye başlıyor. Sıra tam üç gün sonra
geliyor ve bir senti bir kalmamış enişteciğin aç biilaç oturuyor. Bir simit
yese bir arkadaşının borcunu ödeyemeyecek.
Sonunda sıra geliyor
enişteciğine. Zarfları çıkartıyor ve büyükelçinin suratına fırlatıp dönüyor. Dönüşte
de beni arıyor. Öyle sokaklarda yürüyoruz. Elimiz cebimizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder