An’da
Gündoğan uyandı ve banyoda yüzünü yıkadı. Krem rengi
havlusu artık koyu turuncuya çalıyordu kirden. Yine de sildi yüzünü ve kahvaltı
masasına oturdu sanki kahvaltılık bir şeyler varmış gibi. Buzdolabında biraz
siyah zeytin vardı, naylon poşetteki ekmeği yokladı, taş gibiydi. Bu çöpe
attığım kaçıncı ekmek diye içinden geçirirken paketine baktı. İki sigarası
vardı. Birini aldı, çakmağı çaktı, ateş almadı; bir daha denedi, yine ses yok.
Çakmağı duvara çaldı. Kırılmadı çakmak. Ayağa kalktı, ocağı yaktı, eğildi ve
iki büklüm sigarasını yaktı. İşte o esnada:
*Tüm yurtta, yavru
vatan Kıbrıs’ta ve kardeş ülke Azerbaycan’da kimi erkekler, kızların bazılarına
“Seni seviyorum” dedi. Kızların büyük kısmı zaman istedi. Bir kızın zaman
istemesi evet ya da hayır diyeceği hakkında asla bir ipucu değildi ama genelde
hayır derlerdi. Bir kızı eskiden on erkek isteyip biri alırken rakamın
günümüzde elli hatta yüz erkeğe kadar çıktığı gözükmüştü. Erkeklerin heyecanlı
bekleyişleri an itibari başladı.
*Bazı insanlar deliler
gibi güldü. Bu insanların bazıları ise gülerken delirdiler. Delirme bir süreçti
belki ama ne olursa olsun o ‘bir an’ vardı. O anda çizginin diğer tarafında
geçiliyordu. İşte bazıları çizgiyi geçti. Aileleri durumu hep en geç fark eden
ve en son kabulleneneler oldu. Ve süreç şöyle devam etti. Doktor, hoca, doktor,
hoca, sokak, doktor, sokak, Mersin Kazan’lı da bir hoca varmış duydun mu?
*Birileri birilerine
ateş etti. Bazıları bazılarını vurdu, bazı kurşunlar insanları sıyırdı, bazıları
karavana. Kimileri kaza kurşuna gitti, bazı kurşunlar atmosferde gidebildiği
kadar gitti ve sonra yeryüzüne geri düştü. Silahların bazısı otomatik, bazısı
yarı otomatikti. Şartlar ne olursa olsun değişmeyen tek şey ise namludan çıkan
kurşunun mutlaka bir iz bıraktığıydı.
*Bazı çalışanlar
çalışıyor gibi yaptılar patronlarını kandırmak için. Boş ekrana bakıp, klavyeyi
okşadılar ya da telefonlarını alıp konuşuyor gibi yaptılar. Masaları
bilgisayarlarının ekranları yapışkanlı kağıtlara yazılmış notlarla doluydu.
Dışarıda çalışmak zorunda olanlar ise dolanıp durdular; GPS sinyallerini
kandırmanın bir yolunu buldular. Patronu kandırmak intikamdı. Kötülüğün
hazzının yanında intikamın hazzı birleşince ‘çok süper’ oluyordu.
Duvara baktı Gündoğan. Gözleri kısık. Sonra hafifçe başını yukarı
kaldırdı. İşte o an:
*Kimiler ise dua etmeye
başladı işte o an! İsteklerini sıraladılar. Bazı şımarık kızlar babalarından,
kocalarından ya da sevgililerinden; dudaklarını büze büze, bebek taklidi yaparak
lüks tüketim şeyler istedi. Kimi ise utana sıkıla arkadaşlarından elektrik
faturasını ödemek için para. Kimi kediler ev sahiplerinin bacaklarına
kafalarını sürterek taleplerini iletti. İsteklerin bir kısmı gerçekleşti, bir
kısmı gerçekleşmedi. Ama değişmeyen bir şey varsa o da ağlamayana meme
olmadığıydı.
Hareketsiz duruyordu Gündoğan ve aynı anda:
*Bekliyordu bazılar.
Tüm bekleyenlerin içinde bir his olurdu, oluşurdu. Olumlu ya da olumsuz. Kişiye
göre değişirdi bu. Olumlu düşünenler olumlu düşünmenin bir faydası olacağına
inanır; olumsuz düşünenler ise beklemelerinin sonunda durum kötü olursa,
kendilerini hayal kırıklığına hazırladıklarını düşünerek ihtiyatlı olduklarını
düşünürlerdi. Düşünmek pek işe yaramaz… Bunu pek az kişi bilirdi.
Kapı çaldı. Kapıyı kimin çaldığını biliyordu, daha “Kim
o?” demeden Gündoğan; demedi de zaten. Öyle oturdu. Zil birkaç kez daha çaldı,
sonra zilin sesini kapıya atılan yumrukların sesi aldı. Tam o anda:
*Titriyordu kimileri.
Soğuktan değil, korkudan. Bazısı korkudan altına işiyordu. Korkudan bayılanlar
belki de en şanslılarıydı. Korkudan zıplayanlar bile vardı. Korku ne acayip
şeydi? Birçok şekilde tezahür etse de tüm korkanları göz bebekleri büyüyor,
hepsinin kalp atışları hızlanıyordu. Sakin sakin korkmak çok zordu. Ama
imkansız değildi. Kimi korkana kal gelirdi. Yerlerinden kalkamaz olurlardı.
Bakan sakin sanırdı ama kimse kimsenin içini bilemezdi.
İkinci sigarasını ilk sigarası ile yaktı ve sönmeye
yüz tutmuş, eski sigarasını lavaboya attı Gündoğan. Silik bir coss sesi duyuldu
lavabodan. Ve işte o esnada:
*Kimileri son
sigarasını yaktı. Bu son, iki sonun önünü açıyordu. Son sigarasını içenlerin
bir kısmı bir daha sigarasından nefes almayacak, diğer kısmı ise bir daha hiç
nefes almayacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder