SONGÜZ
YA DA SEVİNÇ ŞENİZ
Bir film düşün Derya. Çok mutlu bir aile olarak
başlayacak her şey. Dört kişi çok Amerikan, beş kişi olacaklar. Herkes kahvaltıda gülecek, çocukların
karneleri anne babanın bordroları hep beş pekiyilerle, takdir teşekkür hatta ve
hatta iftiharnamelerle dolup taşacak; buzdolabında ailenin yine sarmaş dolaş
resimleri falan. Ayrıntı üstüne ayrıntı. Kameranın mutfağı gördüğü her adımdan
mutluluk saçılacak. Ne biliyim? Duvarda yine mutlu bir tatil resmi. Deniz
kenarı olsun ama kimse mayolu olmasın. Mutfak sandalyeleri, tabaklar, çatallar,
buzdolabının üstündeki resimler; her şey muhteşem bir simetri içerisinde
duracak. Hiçbir şey eğri olmayacak. Yine sabahın körü olmasına rağmen herkesin
saçları çok güzel taranmış ve tarak izli olacak. Gözler, dişler hatta
gülümsemeler; hepsini özenle ayarlayacağım Derya.
Üç kız mı olsun yoksa çocuklar iki kız bir oğlan mı
yoksa ona daha kafa yormadım Derya. Buna ortak karar veririz. Bence mutlu aile
tablosu kuracaksak en az bir kız çocuk olmalı.
Neyse sonra hareket başlayacak; yoksa sıkıcı olur. Hareketi
bir felaket besleyecek ama felaketin sebebi ailenin hata ya da ihmali
olmayacak. Doğal bir afet olacak. Yıldırım düşsün diye kurguluyorum. Ailenin
hareket halindeki aile arabalarına hemen o mutlu kahvaltıdan sonraki sahnede...
Direksiyonda baba olacak tabi, ailenin reisi arabayı kullanır; herkes gülerken,
buraya birkaç aile şakası yazarım, yıldırım çarpacak ve araba kontrolden
çıkacak. Fren kopacak, hatta otomatik olarak araba gaza basıyor olacak ama kimseye
çarpmayacak, tabi baba sayesinde. Baba muhteşem birkaç manevrayla önce okula
giden çocuklara, sonra da sigara içmek için huzurevinden kaçmış yaşlılara
çarpmaktan son anda kurtarıp en sonda karşısındaki duvara çarpmak üzereyken de;
tüm şiddeti kendi tarafından almak için arabayı sağ kırıp duvara girecek.
Bu sahneden sonra tam beş saniye sessizlik ve kalp
durduğunda hastanelerdeki makinaların çıkarttığı “dıııııııııııııııt” sesi.
Sahne kararırken yeniden aydınlanacak ve tam be kişiler ya; onun için baş kalp
atış sesi ile diğer sahneye bağlanacak.
Zaten araba güvenli, herkes ehliyet kemerlerini
takmış, hava yastıkları da açıldığı için kimse ölmeyecek. İşte buraya kadar
olan kısmı otuz kırk dakika arası düşünüyorum. Kırk çok, yirmi beş-otuz arası
olsun. Hatta yirmi. Bilemedim, diyaloglar belirler biraz; biraz da senin
performansın Derya. Araba duvara tosladıktan sonra ambulans hemen gelecek,
hatta beş kişiler tam beş ambülans aynı anda arabanın yanına gelecek, tepeden
güzel bir çekim olur; o kuru, işsiz çirkin insanlardan oluşan kaza izleyen
kalabalık olmasın Derya. Belki sadece o son sahnede çarpmamak için direksiyonu
kırdığı huzurevi sakinlerinden bir ikisi gözleri dolu dolu olabilir. Buruşmuş
gözaltlarından akan gözyaşlarını seviyorum ve çok derin buluyorum, izlediğinde
sen de bana hak vereceksin. Malum herkes tamamen sigortalı. İki hafta
içerisinde gayet iyileşecekler, birkaç ufak dikiş izi ve hafif kızarıklıklar
olacak ama.
İşte bak buradan sonra daha ilginç Derya. Zaten bir
ilginçlik yapmak lazım. Yoksa çok sıkıcı olur, senin hiç sıkılmaman lazım.
İkinci kahvaltı masası sahnesinden önce -iki hafta
sonra- yazısı çıkacak; yine güler yüzlü, otuz iki diş bir kahvaltı; mutfaktaki
ayrıntılar ilk sahnedekilerle aynı ve hızlı geçeceğiz oraları, tekrar da dozaj
çok önemli. Biraz uzasa ilgi dağılır. Sahnenin devamında baba arabaya binecek,
sonra anne ve çocuklar ve baba kontağı çalıştığı gibi yine bir gök gürlemesi
olacak. Şöyle gürül gürül gürleyecek gök. Bu sahneden çok iyi bir gerilim
alacağız. İşte bu gök gürlemesi ile arabadakiler bir susacak. O yüzlerdeki
gülümseme aynı anda gidecek. Bu kareyi yakalamak çok önemli. Aynı anda yüzler
düşmeli.
Babaya korkmak yakışmaz Derya; anneye de. Baba güçlü
karakter, alfa erkeği ama anne daha güçlü, sadece bir tık. O gök gürlemesinden
sonraki sessizliği annenin küçük kesik bir öksürüğü kıracak. Çocukların
yüzlerinde korkuyu o an yakalamalıyız ve yedi buçuk, bilemedin sekiz saniyelik
bir sessizlikten sonra baba arabayı hareket ettirecek ve sessizliği delmek için
annenin kolu radyoya uzanacak ve müzik açacak. Unutmadan şarkılar konusunu daha
sonra konuşacağız, senin istediğin şarkılar olması çok önemli; çünkü belki
günlerce diline dolanacak. Nerde kalmıştım? Hah, tamam! Aynı yollardan gitmeli
baba inatla. Ne eşi ne çocukları babasının korktuğunu düşünmemeli.
Ve evet! Yine arabaya bir yıldırım çarpacak ama bu
sefer başka bir yerde. Yine frenler kopacak ve yine baba müthiş hamlelerle önce
bir bebek bezi fabrikasının gece vardiyasından çıkmış işçileri, sonra da bu
sefer spesifik özelliği olmayan bir kalabalığı sıyıracak ve arabayı yine bir
duvara doğru sürecek ama bu sefer ilk seferdeki gibi direksiyonu son anda sola
çevirip kendi tarafından vurdurtmayacak da bodoslama girecek Derya. Yine bir
şey olmayacak tabi aileye. Yine ambulans falan. Bu ikinci kaza önü ve arkası
ile beraber sadece on oniki dakika arası sürecek.
Buradan sonra gerginliği yükseltiyorum. Nefesler
kesilecek Derya. Üçüncü kez kahvaltı sahnesi. Yine bir –İki hafta sonra-
yazısı.
Bu sefer ilk kare babada ve babanın kravat biraz
yamuk. Sola doğru. Kahvaltı masası simetrikti, bu sefer öyle değil. Çocuklar
anneye daha yakın oturuyor ve yüzleri bir tık daha annelerine dönük. Yüzler
gülüyor tabi, yine otuz iki dişler ama bu sefer daha donuk ve samimiyetsiz
gülümsemeler. Yine ayrıntı çekimlerden birinde buz buzdolabının üstündeki aile
resminde babanın yüzünün olduğu yere magnet kaymış ve baba gözükmüyor.
Şimdi bir karar ver Derya. Hangisi sen olmak
istiyorsun, anne mi kız çocuğu mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder