17 Eylül 2015 Perşembe

distopya kuarteti - ölü

“Bize distopya kuartetinini kuruluş macerasını anlatır mısınız?”
“Elbette. Eskiden başka kuartetlerde müzikal maceralara atıldım. Biz grup müziği yapan sanatçılar çok uzun saatler süren provalar yaparız. Şimdi ismini dahi anmak istemediğim eski kuatetimdeki müzisyen arkadaşlarımla aramızda çok büyük fikir ayrılıkları vardı. Bir kere çok ‘olumlu düşünen’ insanlardı. Gelecekle ilgili manasız bir umut içerisindeydiler. Her şeyin çok güzel olacağına inanıyorlardı ve bu beni çıldırtıyordu. Piyanist bir arkadaşım artık bilgiye çok hızlı ulaşabilmemiz sayesinde dünyanın daha güzel bir yer olabileceğine inanıyordu. Akıllı telefon teknolojisinin sadece on yıl içerisinde daha da hızlanacağına ve merak ettiğimiz bir bilgiyi sadece içimizden geçirdiğimiz zaman gözümüzün önünde otomatik bir arama motoru araması olacağına

“Peki şimdiki grup arkadaşlarınız hayata nasıl bakıyor?”
“… cımız eşi ve sekiz çocuğu ile birlikte kendi elektriğini ve suyunu üretebilen, dört bir yanı konservelerle dolu, yerin 23 metre altında bir sığınakta yaşıyor ve sadece provalar ve konserler için yeryüzüne çıkıyor. …cımız ise  …. İse malumunuz evliler. Farklı dinlere inansalar da hayatlarını ibadetle geçiriyorlar, kazandıkları hemen hemen tüm para ile iyilik yapıyorlar ve böyle bir dünyaya çocuk getirmemeye karar verdiler.
 ”

Akıllı telefonlar zaten bilginin değerini azaltıyor ve ilerleyen zamanla tamamen bitirecek. Yeni insanların bir şey öğrenmesine gerek kalmayacak ve insan tembelliğe hemen adapte olur ya, elli altmış nesil sonra hiçbir şey bilmeyen insanlar olacak. Sonrası ütopya olsun. Virüs girecek, artık o her şeyi bilmemize yarayan aparatlar çalışmayacak. Sular çekilince kıyıda kalan denizyıldızları gibi kuruyup öleceğiz.

Bence dil olayı bitince sınırlar kalkacak. Rusya merkezli bir arama motorunun çeviri özelliği sayesinde geçen sabah Venezüellalı bir meslektaşımla gerçekten geliştirici bir sohbette bulunabildim. Düşünsenize ben İngilizce, Almanca ve anadilimi biliyorum; o ise İspanyolca, İtalyanca ve anadilini biliyor. Aslında aracı olmaksızın anlaşmamız imkansız gibi görünürken bir bilgisayar programı sayesinde aracısız görüştük. Dil sınırı kalkınca insan ne kadar değişir düşünsenize. Eskiden savaş meydanlarında iki ülke savaşırken biraz sonra öldürmeye çalışacağı kişinin dilini bilmiyordu. Belki iki kelime edebilseler silahları birbirilerine doğrultmaktan vazgeçeceklerdi.


Buradan devam edeyim. Sınırların kalkmasını kaçınılmaz görüyorum. Dil tabusu yıkılınca ardından hemen din tabusunu yıkacak. Birine sorsan sınırların olmadığı bir dünya muhteşem bir dünya 

Hiç yorum yok: