Aslında amacım gerçekten de çıkıp biraz hava almaktı ama sonra ayaklarım hiç geri gitmedi. Sadece arkadan rüzgar alan bir yelkenli gibiydim. Karım ilk yirmi dört saat hiç aramadı, sonra da dönüp dönmeyeceği soğuk bir şekilde sordu ama benim verdiğim "Bilemiyorum" cevabı olabildiğince hüzünlüydü. Ama o beni yine anlamadı.
Bileklerime kan oturdu, baldırlarım yandı; tabanlarım şişti, su topladı, patladı, şişti, su topladı, patladı ve sonunda nasırlaştı. Çok zayıfladım, yanaklarım çöktü, nefesimi içime çektiğimde kaburgalarım santur gibi korkunç bir hal aldı. Daha bir ay geçmişti ki, eski mahalleden eski bir arkadaşım bana baktı, baktı, baktı ama tanıyamadı ya da tanıdı; bilemem, çünkü o ara ben onun yanından geçip gitmiştim.
Eklemem lazım evden çıktım çıkalı hiç durmadım. saçlarım sakallarım ve pubik tüylerim uzadıkça uzadı; yürürken su içtim, yedim ve sıçtım; hiç arkama bakmadım.
Yürüdükçe açıldı zihnim. Kendimi daha iyi tanır ve tanıdıkça tüm hasımlarıma hak verir oldum. Özellikle can hasımlarıma; hasmını anlamak yıpratıcı bir deneyim; kaşıntı gibi, uzun uzun kaşınıp, kaşınma bitince bile kaşımaya; ta ki yeniden kaşınana kadar devam etme döngüsü gibi. Bir de konuşma, anlatma heyecan ve hevesimi kaybettim. Cümlelerim eskiye kıyasla daha uzun ama sayısı da daha az; virgülü, noktalı virgülü bol bir adam oldum ama hiç üç noktam yok. Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum.
-tam iki saat, yaklaşık on iki kilometre ve aşağı yukarı on beş bin adım sonra-
Ölmek istiyorum; attığım her adım ölüme doğru gibi, aldığım her nefes de öyle gibi ama nasıl sıkıntıdan ölmeyi reddedip yürümeye başladıysam, kalp krizinden de ölmek istemiyorum. Yorgunluktan ölürüm, ölünebilir, sanmıştım ama öyle olmadı; zerrelerime ayrılarak ölmek istiyorum. Benden attığım adımların yerde bıraktığı izden başka bir şey kalmasın istiyorum ve çok eminim ki; artık kimseye bir şey anlatmak istemiyorum ne konuşarak ne de mimiklerimle.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder