19 Ocak 2015 Pazartesi

dıt dıt dıt dıııııt!

dıt dıt dıt dıııııt!

Yaklaşık son üç aydır hafta içi her akşam yaptığımız gibi saat beş sularında durağımızın karşısındaki parkta buluştuk Şeridun’la. Mutsuz bir gülümseme ile “Sekiz” dedi, ben de aynı mimikle “Altı” dedim. Bu rakamlar bugünkü başarısız iş görüşmelerimizin sayısıydı. İkimiz de diplomalarının altında ezilen ağır işsizlerdik. Biraz paramız olsa kutuyu gazete kağıdına sarıp utanmadan birer bira parlatabilirdik ama bütçemiz çok sınırlıydı. Evdekiler günümüzün nasıl geçtiğini sormadığından bu parkta bu saatlerde birbirimize günümüzü anlatmayı adet edinmiştik. Bir nevi fakir terapisiydi. Futbol ya da siyaset konuşmazdık hatta şaka bile yapmazdık, günün özetini geçip evlerimize dağılırdık.

O gün ilk kez oturum dışı bir konudan bahsetti Şeridun. Bir de burası önemli birbirimizle hep Bey’li konuşurduk. Sanki iş arkadaşımıyşız gibi. Neyse Şeridun tükenmez kalemle işaretlediği birbiriyle kesişmeyen kümeleri andıran iş ilanları arasından birini gösterdi bana. Aynen şöyle yazıyordu:

Çocuğunuzun cennete gitmesini ister misiniz? Evetse arayın: 053* 5**8**9

“Ben çocuğumun cennete gitmesini istiyorum  Fahin Bey” dedi, gayet duygulu bir ses tonuyla. Ben evli bile olmadığımdan tam empati yapamadım ve öyle derinliği olmayan, sırf bir şeyler söylemiş olmak için söylenen birkaç cümle ettim. Şeridun da bir şeyler geveledi sonra “Arayalım mı bu numarayı ne dersiniz?” dedi. Arayalım ne kaybederiz ki?, dedim. Şeridun numarayı çevirdi ve robotlar dünyayı işgal ettiklerinde dünyanın ne kadar sıkıcı bir yer olacağı hakkında ipuçları veren o metalik ses konuşmaya başladı.

“Hoş geldiniz. Eğer cennete gitmek istiyorsanız 1'i. Eğer çocuğunuz ile beraber cennete gitmek istiyorsanız 2'yi. Eğer sadece çocuğunuzun cennete gitmesini istiyorsanız 3'ü tuşlayınız.” Sonra makina sustu. Şeridun ile birbirimize bakakaldık. Bir tercih yapmak zorunda kalacağımız ikimizinde aklının ucundan geçmemişti ve başarısız tercihleri yüzünden istemediği üniversitelerin, istemediği bölümlerini bitirmiş başarısız insanlar olarak tercih yapmak ikimiz için de dünyanın en zor işiydi. Şeridun heyecanlandı ve 1’i tuşladı. Birkaç saniye sessizlik oldu sonra ahizeden “dıt dıt dıt dıııııt! dıt dıt dıt dııııt!” sesi geldi. Hemen tekrar aradı numarayı ama bu sefer ses yoktu. Bir daha aradı ses yine yoktu.

“Neden 2'ye ya da 3’e basmadın ulan?”, dedim sinirle. Daha önce aramızdaki ilişki seviyesini hiç lan ya da ulan seviyesine inmemişti. “İlanda ne yazıyordu? Çocuğunun cennete gitmesini ister misiniz? Kendinizin değil, Çocuğunuzun!”. Kıpkırmızı oldu Şeridun. Yanaklarım ısındı, sanırım ben de kıpkırmızı oldum. Bir şey diyemedi. Sekiz iş başvurusu reddedilmişti, cebinde bir bira parası bile olmayan bir adamdı ve şimdi de aradığı numara çalmıyordu. Bu kadarı da bir adem evladı için fazlaydı. Birkaç dakika sustuk, Şeridun numarayı aramaya devam etti. “Misyonerler incil dağıtıyorlardır, hayır ne olacak ki?”, dedim üstüne bir iki şey daha geveledim ve daha da üstüne gitmedim. O da benzer şeyler söyledi. Yarın aynı saatte görüşmek ya da görüşmemek üzere sözleştik ve farklı istikametlerdeki evlerimize doğru yürüdük.

O arkasına bakmadı ama ben o bakıyor mu diye arkamı kolladım ve gözden kaybolunca hemen ilk kuruyemişçiye koştum. Kapının önünde duran gazetelerin ilan  sayfalarına hışım ve heyecanla bakmaya başladım. Kavga eder gibi tüm ilanları kontrol ettim ama yoktu. Şeridun’un almayacağı gazetelere bile baktım, yoktu Allah yoktu. Adını hatırlayamadığım kötü kalpli bir çizgi film karakterini andıran kuruyemişçi de bir yandan bana ters ters bakıyordu. Ayıp olmasın diye beş liralık tuzsuz çekirdek aldım ve çıkarken hiç içimden gelmese de “Hayırlı işler”, dedim.

Ama şimdi zamanı kırma şansım olsa o ana giderdim.

Acaba Şeridun 2'yi ya da 3'ü tuşlasa ne olurdu?

-
Aynı haftanın ilerleyen günlerinde beyazlar içerisindeki çirkin bir adam, devasa bir yapıdaki gösterişli odasında elindeki sütun grafiğe uzun uzun bakıyordu.

Grafik:
1’i tuşlayan: 179 kişi
2’yi tuşlayan: 364 kişi
3’ü tuşlayan: 0 kişi:

Üstü varak kaplamalı bir tuşa bastı ve odasına yardımcısı koşarak girdi. “Bunu böyle başbakanlığa veremeyiz, 2’yi tuşlayanlardan 50 kişiyi alın ve 3’e ekleyin. 1 ve 2’yi seçenlerin dosyalarına ‘devlette çalışması uygun değildir’ notunu girin. Bir de korumalarımı da hazırlayın, Başyazıcıoğlu Camii’ne nafile namazı kılmaya gideceğim”

On dakika sonra iki beyaz minübüsün ortasında son model bir mersedes hızla yol alıyordu. Minübüsün arkasında Diyanet İşleri sağ tarafında ise Resmi Hizmete Mahsustur yazıyordu

Hiç yorum yok: