4 Ocak 2014 Cumartesi

Böğre Bıçak

Belime  ve böğrüme – böğür mü?-  birer bıçak saplanalı bir saati geçiyor. Belimdeki yara derin olmalı, bacaklarımı hissedemiyorum. Böğrümün varlığını ise bıçağı yediğim an hissettim. Daha önce kedini hissettirecek hiçbir şey yapmamış; ne ağrımış ne de sızlamıştı.

Alt tarafımda elektrikler kesik olduğu için hareket de edemiyorum. Kollarımla kendimi sürümeyi denediysem de olmuyor. Hayatım boyunca bir kez bile barfiks çekmemiş, spor yapmamış biri olarak tabi ki beceremiyorum. Kan kaybıyla zaten insanda hiç güç kalmıyor. Bilincimi hiç yitirmedim ama. Bağırıp çağırdıysam da sesimi duyan yok. Ses sistemine o kadar para bayılınca ister istemez ses yalıtımı da yaptırtmıştım. Cep telefonumu da giderken götürdü kadın, ev telefonu bağlatmamıştım zaten. Temel ilk yardım bildiğimi sanıyordum ama turnike yapılacak bir durumda da değilim. Sadece elimle yaralarıma baskı yapıyorum ama artık çok işe de yaramıyor. Kan ilk saniyelerdeki gibi tazyikle akmasa da, durmuş da değil. Rus çarlık ailesinde genetik olarak hemofili vardı. Şu an net bir şekilde ölüyorum ve bunları düşünüyorum.

Yarım saat kadar önce, ben ölünce üzülecek olanları düşündüm. Annem kadar üzülecek kimse yok. Öküz kardeşim kolay atlatır, ablam ise antidepresanlarını arttırır. Arkadaşlarım da üzülür ama bir nebze. Patronum sevinir ama belli etmez. Ulaş’ın bana Bayburt’taki ev için borcu vardı, o da çok üzülmez. Kör ölür badem gözlü olurmuş. Arkamdan ne güzel şeyler söyleyecekler ama hiçbiri umurumda değil.

İnsanın kendini öldüren hakkında fazla bir şey bilmemesi de son saniyeleri için büyük şans. Beni iyi tanıdığım biri bıçaklamış olsa, son nefesime kadar “Neden?” diye kendime sorup duracaktım. Ama şimdi ne güzel, serbest çağrışımdayım. Sanki çorba karıştıran bir kadın ya da şehirler arası tenha bir yolda araba süren adam dinginliğindeyim. Huzurlu bile sayılabilirim hatta bildiğin huzurluyum.

Klişe gibi olacak ama katilimin adını kanımla yazdım zaten. Hem de bıçaklanmamdan sadece üç dakika sonra. Çok havalı olay yeri inceleme fotoğraflarım olacak.

Tamam biraz önce huzurluyum derken biraz abarttım. Aklım hala annemde. Yalnız yaşamaya başladı başlayalı tek eğlencesi Facebook. Resim beğenip, oyun oynayıp duruyor. Annemle orada arkadaşız da – real hayatta asla arkadaş olamazsak da – Şimdi ben ölünce benim Facebook hesabım ölmeyecek. Ne zaman Facebook’u açsa beni görüp üzülecek, ölmüş oğlunu Facebook’ta arkadaşlıkta da çıkartmazsın. Zavallının hayatta başka eğlencesi de yok. Puff! Borcum harcım da yok, ölürken bırakacağım en kötü şey bu olacak. Tüm huzurum kaçtı.

Ama dur. Kağıt kalemim olmasa da kanım var. Katilimin adının altına yazayım. Şimdi düşünüyorum da mail adresim ve şifrem sadece iki kez buluştuğum bir kadın tarafından evimde öldürülmemi açıklıyor.

“Ulaş facemi kapa Karizma_boy_69@gmail.com şifrem:123456”


Hiç yorum yok: